- Hepsi senin hatan. Kadın olmak istememiştim, sen zorladın. | Open Subtitles | هذا كله خطأك ، أنا لم أريد أن أصبح المرأة |
nasıl kaza olabilir ki bu senin hatan bayan, bu kocaman bir kamyon | Open Subtitles | كان يمكن أن يقع حادث إنه خطأك يا سيدتي ، إنها شاحنة كبيرة |
Bodrumda hükümet görevlisini devirme planları yaparak vaktini geçirmesi kısmıysa senin hatan. | Open Subtitles | لكن تضييع أحدهم لوقته بالقبو محاولاً إسقاط وكالة حكومية هي غلطتك وحدك |
- İnternete ilan vermiştim. - İlk hatan bu oldu. | Open Subtitles | ـ لقد وجدنى على كريغزليست ـ هذه هى غلطتك الأولى |
Bu tek versiyondu, içerinde kaldı ve bu senin hatan! | Open Subtitles | ..إنها النسخة الوحيدة، وقد علقت داخل الجراب ..وهذا كله خطؤك |
O zaman bu senin hatan. Çünkü ayıplanmayı hak ediyorum. Hepsini. | Open Subtitles | إذن ذلك ذنبك أنت، أنا أستحق أن ألام على كل شيء |
Bu senin hatan. Saçlarımı kestiğimde daha genç görüneceğimi sen söyledin. | Open Subtitles | كل هذا بسببك أنت قلت أنني أبدو أصغر لو قصصت شعري |
Şimdi, ölmeden önce yapmak istediğim şeylerin listesini yaptım ve sende bana yardım edeceksin çünkü bu senin hatan. | Open Subtitles | لقد صنعت قائمة بالأشياء التي أريد القيام بها قبل أن أموت و يجب عليك مساعدتي لأن هذا كله خطأك |
Kötü şeyler yaşanır. Bu, senin hatan olduğu anlamına gelmez. Tamam mı? | Open Subtitles | ويمكن أن تحدث أشياء سيئة لكن هذا لا يعني أنه خطأك, مفهوم؟ |
Norveç'in geleceği burada yatıyor, ve burada olmamız senin hatan. | Open Subtitles | ،مستقبل النرويج يقع على هذا .وهذا من خطأك لكوننا هنا |
Dinle beni, bir şey olursa, senin hatan, benim hatam, farketmez, küçük kardeşim çocuğun beynini dağıtacak. | Open Subtitles | انت تفهمني اي شئ يحدث اي شئ خطأك او خطئي |
Belki de lânet bir rahip gibi konuşuyorumdur, ama bu hatan. | Open Subtitles | أعتقد أنني أتحدث مثل واعظ ملعون، لكنه خطأك. |
Öyle mi? Pekala, eğer zatürre olursam, bu tamamen senin hatan olacak. | Open Subtitles | حسنا , لو اصبت بذات الرئة سيكون هذا خطأك |
Polisle konuş. Senin hatan olmadığını anlat. | Open Subtitles | تحدّث مع الشرطة وإخبرهم بإنها لم تكن غلطتك |
Aynı yemeklerden müzikten filmlerden hoşlanmıyor olmanız senin hatan değil. | Open Subtitles | إنها ليست غلطتك أنك لا تحب نفس الطعام والموسيقى |
Ve kızgındım, çünkü senin hatan olduğunu düşünüyordum. | Open Subtitles | ولقد كنت غاضبة بسبب أننى إعتقدت أنها غلطتك |
Senin hatan olmadığını söyleyebilirdim, ama yapmayacağım. | Open Subtitles | يمكنني القول أنه ليس خطؤك , لكنني لن أفعل |
Ayrıca senin hatan. Çünkü eroini benden daha çok seviyordun. | Open Subtitles | و هو ذنبك لأنك تحبين المخدرات أكثر مما كنت تحبينني. |
Sen de bunun kendin hatan olduğunu düşünerek çıldıracaksın. | Open Subtitles | وأنت سَتَمُوتُ وأنت تعلم أن كل هذا بسببك |
Evet bunun senin hatan olmadığını ve üstüne gitmemen için söyledim. | Open Subtitles | أجل، لتعلمي أنّه لم يكن خطأكِ وتتوقفي عن السعي في هذا |
Beni işine bulaştırmanın kendi hatan olduğunu düşünebilirsin ama ben de plan yapmadan daldığım için hatalıydım. | Open Subtitles | أنتِ رُبما تُفكري أنها غلطتكِ بأنني تدخلت في شؤونكِ ولكنني أنا أيضاً مُخطئ لأنني تدخلت بدون تخطيط للأمر |
- Sorun değil, senin hatan değildi. - Başka şansım yoktu. | Open Subtitles | لا توجد مشكلة ، إنه ليس خطئك لم أملك خياراً آخر |
- Hepsi senin hatan. Şımartılmış küçük kız, serseri bir adam tarafından buraya sürükleniyor. | Open Subtitles | كله خطاك , الفتاه المدللة تأتى برجالها هنا |
Ne kadar düşünürsem düşüneyim, bütün bunlar senin hatan olmalı. | Open Subtitles | مهما أفكر في ذلك ، يجب ان يكون ذلك عيبك |
Senin hatan değil. Ayrıca, iyi tarafından bak. | Open Subtitles | هذا ليس خطؤكِ إلى جانب , إنظري إلى الجانب المشرق |
Bunun senin hatan olmadığını bilmeni istiyorum. | Open Subtitles | أُريدُك أَنْ تَعْرفَ ذلك هذا لَيسَ عيبَكَ. |
Ağabeyi sorunlarını halletti, senin hatan değildi. | Open Subtitles | شقيقه أراحه من مشاكله. الآن، لم يكن لك ذنب بذلك. |
Hayatının geri kalanını hatan olmayan bir şey için harcamak zorunda değilsin. | Open Subtitles | ليس عليكَ أن تقضي بقيّة حياتكَ .تكفّر عن شيء لم يكن خطأكَ |
O yaratık aklına girdi. Senin hatan değildi. | Open Subtitles | لقد تلاعبَ بك ذلك المخلوق وهذا ليس بخطأك |