Osmanlılar şüphesiz, Avrupalıların hayal gücü üzerinde birçok etki bırakmışlardır. | Open Subtitles | وقد كان للعثمانيون تأثير قوى له وقعه على خيال الأوروبيين |
O hayal gücü çok gelişmiş birisi.Ama bu kötü değil, değil mi? | Open Subtitles | لديها خيال نشط جدًّا . لكنّ ذلك غير سيّئ، أليس كذلك ؟ |
Fakat temel etkeni hayal gücü denilen parça. | TED | لكن العامل المركزي هو حقا ذلك الجزء الذي يسمى خيال. |
Annen çok iyi bir hayal gücü var. Olmayan şeyleri duyup, görebiliyor. | Open Subtitles | امك لديها مخيلة نشطة جدا وهذا يجعلها ترى وتسمع اشياء غير موجودة |
Birçok yaşlı insan gibi onun da hayal gücü yüksek olmalı. | Open Subtitles | لابد أن لديها مخيلة خصبة، الكثير من العجائز هكذا |
İste bu hayal gücü eksikliği. İngiliz İmparatorluğu'nun çöküş sebebi. | Open Subtitles | هذا النوع من العجز في الخيال الذي أغرق الامبراطورية البريطانية |
Ve aslında, bunlardan bizde ne kadar çok varsa -- bir pişmanlığa karşı ne kadar çok vasıta ve ne kadar çok hayal gücü o pişmanlık o kadar şiddetli olur. | TED | في الحقيقة، كلما كنا قادرين على فعل أى من هذين الأمرين .. كلما كنا أكثر قدرة على التغيير وقدرة على التخيل مع إحترام الندم الذي يساورنا، كلما كان الندم حاداً وقاسياً. |
ve dinamik. Yani, diğer hayvanların da hayal gücü ve yaratıcılığı olabilir, ama bizimkinde olduğu kadar kanıt yok, değil mi? | TED | ومفعمة بالحيوية. أعني، الحيوانات قد يكون لها خيال وإبداع، ولكن لا يوجد أدلة كثيرة على ذلك هل هي كخيالنا وإبداعنا؟ |
Büyük sorunlar büyük çözümler gerektirir, büyük fikirlerin, hayal gücü ve cesaretin tetiklediği ama aynı zamanda işe de yarayan çözümler. | TED | إن المشاكل الكبري تحتاج لحلول كبرى، ملهمة بأفكار كبيرة و خيال وجرأة، لكن أيضاً بحلول مجدية. |
Ama duyduğuma göre polislerin hiç hayal gücü yokmuş. | Open Subtitles | لكن الشرطة ليس لديها خيال , هكذا قالوا لي |
Tankları Orague'a gönderen o boş aptal zihniyet çünkü hiç hayal gücü yok ve onu benden alamaz. | Open Subtitles | والان الغباء , الحمق الاسود هو من ارسل الدبابات الى براغ ولانه ليس لديه خيال لا يمكنه ان ينتزع منى ذلك |
Burada kimse iyi hayal gücü olan birisini takdir etmiyor. | Open Subtitles | لا أحد هنا يقدر الرجل الذي لديه خيال جيد. |
Annemden aldığım romantik hayal gücü yüzünden oluyor bunlar. | Open Subtitles | لقد كانت أمى ذات خيال رومانسى . ربما أنتقل هذا منها ألى |
hayal gücü kuvvetliymiş. | Open Subtitles | . رجل شرطة أو شىء ما .هو يملك مخيلة كبيرة |
hayal gücü olmadan, oyuncaklarla sevişmesine rağmen boktan bir kadındı. | Open Subtitles | هي أيضاً سحاقية فوضوية أيضاَ طفولية ومن دون مخيلة |
Christopher Robin'in çok zengin bir hayal gücü var. | Open Subtitles | مخيلة هذا الطفل كريستوفر روبن جامحة للغاية |
Bu kadar hayal gücü olan... bir kız daha önce görmemiştim. | Open Subtitles | لم أسمع من قبل عن فتاة لديها هذا الكم من الخيال |
Şanslıyız ki, hayal gücü gemimiz bizi uzay ve zamanda her yere götürebilir. | Open Subtitles | لحسن حظنا سفينة الخيال خاصتنا بإمكانها ان تأخذنا حيث نريد في المكان والزمان |
Başka kimin harika bir hayal gücü vardı biliyor musun? | Open Subtitles | حسنا، أنت تعرف من آخر يجب أن يكون الخيال خيالي؟ |
Yani bu kısım olumsuz hayal gücü hakkında. | TED | إذًا هذه المقطوعة ستكون عن التخيل السلبي. |
Gerçek anıları mıydı yoksa kendi hayal gücü müydü bilemiyorum. | Open Subtitles | لم أعرف اذا كانت تلك الذكريات حقيقية أو مجرد خيالات |
Bu, dünya üzerindeki hayal gücü en yüksek aşıktan daha çok ilgisini çekecektir. | Open Subtitles | ستصبح مهتمة أكثر بهذا أكثر من كونك العاشق الأكثر خيالاً على الكوكب |
Metaforlar, hayal gücü ve duyularla düşünür. | TED | الأسلوب المجازي يعتمد على الصور و المخيلة. |
Meditasyon, hayal gücü ve şifa rehberi. | Open Subtitles | إنه ممتلئ بالتأملات الإرشادية التخيلات , الأشياء العلاجية |
İşte burada babanın zekası ve hayal gücü iyileşmesine engel olmuş olabilir. | Open Subtitles | وهنا يترك أباك العنان للفكر والخيال قَدْ يُعرقلُ ذلك تحسّنَه |
O günlerde yedi yasindaydim... ve o yaslarda insanin hayal gücü gelismis oluyor. | Open Subtitles | كان عمري سبع سنوات وآنذاك، يعتمد المرء على مخيلته |