2003 yılında ABD öncülüğünde gerçekleştirilen Irak işgalini takiben bazı heykel ve eserler Bağdat'a geri taşındı, fakat bu heykel geride kaldı. | TED | بعد اجتياح العراق بقيادة أمريكا عام 2003، تم نقل عدد قليل من التماثيل والتحف الى بغداد، ولكن بقي هذا التمثال في مكانه. |
Bu benim yaptığım bir heykel ve bir bakıma bir şekli serbest bırakıp farklı derecelerde özgürlüğe sahip cisme dönüştürme şekli. | TED | هذا هو التمثال الذي صنعته، الذي هو وسيلة ل، نوع من ، تحرير النموذج إلى كائن لديه درجات متفاوتة من الحرية. |
Sinirimi bozuyor. O heykel ömrümde satn aldgm ilk seydi. | Open Subtitles | هذا يتعبني، ذلك التمثال كان أول شيءً في حياتي اشتريه |
Senin gibi, o heykel asla... neden ve niçin yapıldığını bilemez. | Open Subtitles | لا، أنه مثلك، أن فن النحت التشكيلي لا يعرف لماذا ؟ |
Bir sürü ağaç vardı, böyle bir heykel yoktu. | Open Subtitles | هناك العديد من الأشجار و ليس هناك تماثيل |
Bun arkadaşımın heykel yüzünden öleceğini söylemişti. heykel bu işte. | Open Subtitles | بون قالت ان صديقي سيموت بسبب التمثال، هذا هو التمثال |
Böyle bir tiyatro önünüzde oluyor fakat siz heykel gibi izliyormusunuz Kralice Ana? | Open Subtitles | عندما ترين هذا يحدث أمامك هل تشاهدين هذا مثل التمثال أيتها الملكة الأم؟ |
heykel referans noktamız, ve o Leonardo'nun kimliğini bu üç yüze bağlamaktadır. | TED | التمثال هو المرجع، وهي تربط هوية ليوناردو لهذه الوجوه الثلاث |
Müzelerde de bu aynı şekildedir, bir heykel parçalar halinde bulunmuşsa insanların görebilmesi için parçalar birleştirilir. | TED | يعمل هذه الأمر تماماً إذا زرتم متحفًا، وتم إيجاد التمثال على شكل شظايا، توضعُ معًا ليراها الناس. |
Birçok kişi, heykel konusundaki karşıtlığı İtalyan-Amerikan halk ile yerli halk arasındaki gerginlik olarak görüyor. | TED | يرى العديد الجدل حول التمثال كما التوتر بين المجتمع الإيطالي الأمريكي والمجتمع الأصلي. |
Bu eserime bakıp da gururlanabiliyorum. Zira bu heykel benim zihnimde hep insanların Amerika'ya ilk gelişlerini canlandırmıştır. | TED | ويمكنني أن أنظر إلى هذا وأن أكون فخورا جدا لأن هذا التمثال كان دائما يمثل في رأسي البداية للناس القادمين إلى أميركا. |
Bu heykel yontulduğunda ortalama yaşam beklentisi 30 yaş civarındaydı. | TED | فعندما تم صنع هذا التمثال كان متوسط عمر الانسان على الاغلب 30 عام |
Müzayedede aldıkları heykel mikrofilmle doluymuş. | Open Subtitles | التمثال الذى حصلوا علية من المزاد بة ميكروفيلم |
Bu, 914 km tel ve golf topu büyülüğündeki 150,000 cam boncuktan yapılmış bir heykel. | TED | هذا النحت مصنوع من مليون متر من الأسلاك 150,000 خرزة زجاجية بحجم كرة الغولف. |
Bunu sadece görülebilir değil, aynı zamanda elle tutulur ve duyulabilir yapmak için heykel ve müzik kullanıyorum. | TED | لذلك أستخدم النحت والموسيقى لجعلها ليس فقط ظاهرة، بل كذلك ملموسة ومسموعة. |
Tamam, tepesinde heykel olan uzun, beyaz bir bina var. | Open Subtitles | هناك مبنى طويل أبيض, يوجد عليه تماثيل من فوق |
Daha fazla sahte heykel yapamayacağını bilmiyor musun? Tablolara benzemez bu. | Open Subtitles | الا تعلم انك لا تستطيع تزييف التماثيل انها مختلفة عن اللوح |
İyi seçilmiş bir heykel, temayı ve törenin tonunu genişletebilir. | Open Subtitles | نحت مختار بعناية سيساعد فى تحسين نغمة وشكل مراسم الحفل. |
Hâlihazırda alışık olduğum Rönesans koleksiyonu dışında Avrupa heykel ve süsleme sanatının neye benzediğini görmek için. | TED | لأرى شكل المنحوتات الأوروبية والزخارف الفنية، بعيدًا عن مجموعات عهد النهضة التي اعتدت عليها. |
Bu heykel Ay ile ilgili. Ve Dünya'ya olan uzaklıkla da orantılı. | TED | هذه منحوتة عن القمر. ومن ثم المسافة للأرض ، بالتناسب أيضاً. |
Sert bir taş bloğundan değil, toz yığınından başlayarak bir heykel ortaya çıkarabilmek için bu milyonlarca toz yığınını bir şekilde birbirine yapıştırarak. | TED | ليس في كتلة صلبة من الحجر، لكن في كومة من الغبار، وبطريقة ما يقوم بلصق الملايين من تلك الذرات معاً ليصنع تمثالاً. |
Bir daha olmayacak. Size gümüş bir heykel sunacağım. | Open Subtitles | سوف تكون هذه المرة فقط و سوف أتبرع بتمثال من الفضة |
Dev heykel, "yukarı çık" demişti. Bundan daha yukarıda bir şey görüyor musun? | Open Subtitles | العملاق الذى قال "لاعلى" ، هل ترى اى شىء اعلى من هذا المكان |
Gerçekte bir heykel değildi, değilmi? | Open Subtitles | -لم يكُن تمثالًا بالفعل، صحيح؟ |
Çocuklar, biz heykel taşıyorduk, ayağımız kaydı ve düştük, | Open Subtitles | لقد كنا نحرك تمثالا واختل توازننا ووقعنا |
Her bir günü, bir parça heykel gibi her bir günü yonttuk. | Open Subtitles | كل يوم ،كنا نقوم بنحت كل يوم مثل قطعة النحات |
Bu bana daha çok bir heykelmişim gibi davranıldığını hissettirdi ve tıpkı bir heykel gibi bir yere oturtuldum. | TED | لقد شعرت ان الحال بالنسبة لي اقرب لأنني ساٌعمل كتمثال، كان علي الجلوس في مكان واحد كالتمثال. |
Fakat yaptığınız sıradan bir heykel değildi. Kendinize bir tanık yapıyordunuz. Mükemmel bir tanık. | Open Subtitles | كنت تنحت حجة غياب حجة غياب ممتازة |