ويكيبيديا

    "imkanı" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • طريقة
        
    • المستحيل
        
    • وسيلة
        
    • المحال
        
    • مجال
        
    • فرص
        
    • سبيل
        
    • إمكانية
        
    • يستحيل
        
    • مُحال
        
    • تتمكن
        
    • فرصة
        
    • امكانية
        
    • ممكناً
        
    • محالة
        
    20. yüzyılın başlarında genç patent memuru Albert Einstein bize bu imkanı sağladı. Open Subtitles ،فى أولى سنوات القرن العشرين موظَّف بارِع يُدعى منحنا طريقة مُمكِنة نحو الماضى
    Bekleyemezdim. İmkanı yoktu... Seni orada o anda elde etmeliydim. Open Subtitles ليس من طريقة هناك كان عليّ أن أقترب منكِ حينها
    Biz sağlıkçıyız. Buralardan değiliz. Sizinle birlikte gelmemizin imkanı yok. Open Subtitles نحن مسعفون، سنغادر هذا المكان، من المستحيل أن نأتي معكم
    Oradan işe daha fazla karbonhidrat isteyecek halde dönmesinin imkanı yok. Open Subtitles ومن المستحيل أن يأتي بعدها إلى العمل راغباً بالمزيد من الكربوهيدرات
    Eğer özetlersek gemi patlamak üzere ve şimdi durdurmanın imkanı yok. Open Subtitles لنلخّص الوضع، السفينة على وشك الإنفجار، ولا توجد وسيلة لمنع ذلك
    Bu akşam orayı hedef seçmesinin imkanı yok, değil mi? Open Subtitles أعني من المحال أن يسطوا في تلك المنطقة الليلة,أليس كذالك؟
    Dürüst olalım, bu dolabı tek başına çevirmesinin imkanı yok. Open Subtitles لنكن صادقين لا يوجد طريقة بأنه يستطيع النجاح بإحتياله بنفسه
    Stüdy H sayesinde becerilerini geliştirme ve memleketine anlamlı bir fayda sağlama imkanı bulabilecek. TED فاستوديو اتش قد أعطاها طريقة لتنمي قدراتها لتسطيع أن ترد الفضل بطريقة مفيدة.
    Enerjiye erişim imkanı olmayan milyarlarca insana temiz enerjiyi sağlayana kadar fosil yakıtları götürmemeliyiz. TED بنفس الطريقة, لن نحتاج ان نذهب لوقود الحجري لمليار شخص ليس لديهم طريقة للوصول الى الطاقة قبل الحصول على طاقة نظيفة.
    Derin uzayda son sürat giden ve elinde olan her türlü imkanı kullanarak bir şekilde Mars yüzeyine saatte sıfır kilometreyle nasıl ineceğini hesaplayabilen bir uzay aracı. TED الأمر يقوم على جعل مركبة الفضاء التي تنطلق بسرعة كبيرة في الفضاء العميق و المحملة بالمعدات، أن تجد لنفسها طريقة تحط بها بكل سلاسة على سطح المريخ.
    O kadar yükseklikte hareket imkanı çok kısıtlıydı. TED فلم أكن أملك أي طريقة أُخرى لكي أستخدمها هنالك في الأعلى
    Bu öyle bir niteliktir ki, kendisi görünmez, fakat çeşitlendirmenin de imkanı yoktur. TED إنها حقيقة أنه نفسه غير مرئي. ومع ذلك من المستحيل أن يتغير
    Maalesef göçük nedeniyle onları normal bir şekilde asmanın imkanı yok Profesör Marcus. Open Subtitles أخشي أنه من المستحيل أن تظل معتدله ، أستاذ ماركوس بسبب الهبوط
    Danny, eşyalarımın bu ufak odaya sığmasının imkanı yok. Open Subtitles داني ، من المستحيل أن تبقى أشيائي في هذه الغرفة الصغيرة
    İkinci veya üçüncü kule olmadan alanı daraltmamın imkanı yok. Open Subtitles بدون برج ثاني أو ثالث، فلا تُوجد وسيلة لتقليص المكان.
    Sadece şaka yapıyorum, çünkü elbette ki, sigaranın su altında yanmasının imkanı yok. Open Subtitles ،أنا أمزح بالطبع لأنه من المحال أن تظل شعلة السيغارة تحت الماء
    İmkânı yok, işi bitmiş bir ilişkiyi hortlatmak için Riley'yi falan aramam ben. Open Subtitles ليس هناك أي مجال بالطبع أن اتصل على رايلي لتذكرني بعلاقة
    Buna rağmen, dört yıl sonra yaklaşık 3.000 kişiye iş imkanı yarattık. TED فمازال ، وبعد 4 سنوات لقد خلقنا فرص عمل لحوالي 3000 شخص.
    Oradan gemiyi geçirmenin imkânı yok, parçalayıp götürmezsen elbette. Open Subtitles ، لا سبيل إلى اجتيازه بالباخرة إلا إذا فككتها و حملتها
    Yapmaya çalıştığım şey yunuslara seçme ve kontrol imkanı sunmaktı. TED أردت أن أقدم للدلافين إمكانية الاختيار والتحكم.
    Bay Millam ve bankasının bu yakın sebebi bilmesinin imkanı yok. Open Subtitles يستحيل أن يعرف السيد ميلمان وبنكه أن هناك خطرًا غير مباشر
    60 yıl boyunca her şeyi batırmadan dayanmanın imkânı yok. Open Subtitles مُحال أن تصمد لـ 60 سنة بدون اقترافك إخفاق عظيم.
    Böylece tüm bölümlere giriş imkanı olacak. - Kesinlikle olmaz. Open Subtitles لكي تتمكن من مراقبة جميع الاماكن في جميع الاوقات
    Gerçek şu ki, kendimi şanslı hissediyorum, çünkü dünyanın her yerinde gösterimi sergileme imkanı buldum, Orta Doğuda da birçok kez şov yaptım. TED ولكن الحقيقة هي ، لقد كنت محظوظا للحصول على فرصة العرض في جميع أنحاء العالم ، وقمت بالعديد من العروض في الشرق الأوسط.
    Oradan çıkabilmesinin hiçbir imkanı yok. Open Subtitles لا توجد امكانية في أنها ستتمكن من الرحيل
    Mümkün olsa bile, emin olmamızın imkanı yok. Open Subtitles حتى إذا كانَ ممكناً ليسَ لدينا طريقة لنتأكدَ من هذا
    5 kişi ve altını taşıyacak sal yapmanın imkanı yok. Open Subtitles لا محالة . خمسة أشخاص والذهب أن يركبون على أي الطوافة

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد