Hepimizi beslemek, giydirmek, ve barındırmak ve makul hayatlar yaşatmak imkansız olduğundan değil. | TED | لا يعني ذلك أنه من المستحيل تغذية وإيواء جميعنا وجعلنا نعيش حياة كريمة. |
Fareler ise yiyecekleri korumayı ve onları yalnız bırakmayı neredeyse imkansız hale getiriyor. | TED | ومن المستحيل الاحتفاظ بالطعام في المنزل بسبب الجرذان، ناهيك عن الطعام الطازج يوميًا. |
Başkaları her şeyi okumaya çalışıyor ama tabii ki, bu imkansız. | TED | وآخرون يحاولون قراءة كل شيء، ولكن هذا، مرة أخرى، من المستحيل |
Unutulması imkansız, biliyorsun, imkansız. | Open Subtitles | إنه مُستحيل أَنْ يَنْسي، أتَعْرفُ، مستحيل |
Resmin asında birleşmiş olduğunu anlamayı imkansız kılmak. | TED | حتى يستحيل أن تكتشف كيف تم تركيب الصورة |
Bu kadar aktif bombayı böyle ortalık yerde bırakmaları imkansız. | Open Subtitles | محال أن يتركوا قنابل حية هكذا ظاهرة للناس في العراء |
Arama emri çıkarabilmek için... bir yargıç ayarlayabilmem imkansız. | Open Subtitles | مُحال أنّي سأحصل على قاضي يوقّع على مذكرة التفتيش |
Sırf bir şeyler teoride imkansız diye gerçekte de imkansız olduğu anlamına gelmez. | Open Subtitles | لمجرد انا هناك شي نظريا مستحيل . هذا لا يعني انه غير ممكن |
Onlar hakkında tüm duyduğum ne kadar fakir olduklarıydı, bu yüzden onları fakirlik dışında, başka bir şekilde görmem imkansız hale gelmişti. | TED | كل ما سمعته عنهم هو كم كانوا فقراء، بحيث أصبح من المستحيل بالنسبة لي أن أراهم في أي وضع سوى أنهم فقراء. |
Yapmaya değer tek şey, imkansız olandır. Diğer her şey sıkıcı. | Open Subtitles | الشيء الوحيد الذي نفعله هو المستحيل وغير ذلك هو أمر رتيب |
Çocukların tek başlarına büyük anneyi ikna_BAR_etmeleri imkansız olur diye düşünmüştüm. | Open Subtitles | فكرنا أنه من المستحيل على مجرد أطفال أن يقنعوا جدتهم بالتحرك |
Burada, Fransız... fahişelerinden başka... beyaz bir kadınla yatmak imkansız. | Open Subtitles | هنا عدا العاهرات الفرنسيات من المستحيل أن تجدي نساء بيض |
Belki, benim gibi başka birinin olması size imkansız geliyor. | Open Subtitles | ربما تظنون أنه من المستحيل أن يوجد رجلاً آخر مثلى |
Sonra salınımlar donanımımızı eritti ve ölçülmeyi imkansız hale getirdi. | Open Subtitles | ثم تسببت التذبذبات في صهر معداتنا وجعلت من المستحيل قياسها |
Bir kızın sadece bir gecede erkeğe dönüşmesi fiziksel olarak imkansız. | Open Subtitles | أبريل من المستحيل أن تتحول إمرأة إلى رجل بين ليلة وضحاها |
İçeride onlardan bir ordu var. Tek başına girmen imkansız. | Open Subtitles | هناك جيش منهم فى الداخل ومن المستحيل أن تدخل بمفردك |
Evlat edinmeye çalışıyorum, ama işim bunu imkansız hale getiriyor. | Open Subtitles | أنا أُحاول تبني طفل، لكن عملي يجعل الأمر مُستحيل |
Özellikle bizim sahnede bu çok tehlikeli, çok imkansız çünkü bu treni oynatmanın gerçekten bir yolu yok, çünkü setimize tam oturmuş hâlde. | TED | وذلك أمر خطير، ويستحيل فعله، ولاسيما حيث نصور، لأنه يستحيل في الحقيقة تحريك القطار لأنه مركب بدقة على مكان التصوير. |
Etrafta bu kadar gardiyan varken buradan çıkması imkansız. | Open Subtitles | محال أن يتمكن من الهرب مع كل هؤلاء الحراس بالجوار |
Kaçmayı düşünüyorsun ama ikimiz de biliyoruz ki bu imkansız. | Open Subtitles | أنتَ تُخطط للهرب، وهو شيءٌ يعرف كلانا أنّه مُحال |
20 yıllık Afrika deneyimim görünüşe göre imkansız olasıdır. | TED | لقد عرفت من خبرة ال20 عام في أفريقيا أن ما نظنه مستحيلا هو في الواقع ممكن. |
- Bir çocuğum oldu. İmkansız ama... - Bir dakika. | Open Subtitles | كَانَ عِنْدي طفل أَعْرفُ بأنّه مستحيلُ انتظري دقيقة |
Bu yüzden sanırım daireye gönderilen yemeklerin incelenmesi de imkansız. | Open Subtitles | هل من الصعب فحص الاطباق الت كانت فى الشقة ؟ |
Ama artık imkansız. Senden nefret ediyorum çünkü beni kaldırmaktan acizsin. | Open Subtitles | الآن هذا مستحيل أكرهك لانك لم تعد قادر على التأثير فيّ |
Görünürde imkânsız olana ulaştım ve hâlâ ulaşıyorum. | TED | لقد حققت ولازلت أحقق ما كان يبدو مستحيلا. |
Seni ve ona verdiğin her dakikanı, o imkânsız dostluğunu kıskanıyorum. | Open Subtitles | أشعر بالغيرة منك ومن كل لحظة تمنحها له من صداقتك المستحيلة |
İmkansız olanı başardık, bu da bizi güçlü kıldı. | Open Subtitles | لقد فعلنا المُستحيل وهذا يجعلنا مُحترفين |
Takımım olmadan, çevremdeki insanlar olmadan, derinliklerdeki bu macera imkansız olurdu. | TED | دونهم، دون فريقي، دون كل المحيطين بي، مغامرة الأعماق ستكون مستحيلة. |
Egeria hakkındaki gerçeklerin ortaya çıkmasının tretonin konusundaki çalışmalarımızı etkilemesi imkansız. | Open Subtitles | الكشف عن وجود إيجيريا لا مجال أن يؤثر على تحليلنا "للتريتونين"ِ |
Görelilik hakkında bildiğimi düşündüğüm herşeye göre, bu imkansız. | Open Subtitles | بناءا على كل ما أعرفه بشأنها هذا ليس ممكناً |