Arkadaşlık isteği gönder ve dağa çıktığın resmi de at. | Open Subtitles | حسناً, أرسل لها طلب صداقة, ثم أرسل صورتك متسلقاً الصخور |
Bilgi Yasası Özgürlüğü İsteği veya FOIL İsteği denilen bir şey vasıtasıyla geldi. | TED | في الواقع هي تأتي من قانون طلب تحرير المعلومات، أو يختصر إلى FOIL. |
Bir vücut oyununa bakacağız. Bu, spontane bir kendini yerçekiminden kurtarma isteği. | TED | سوف ننطر في الألعاب الجسمانية, و التي رغبة عفوية للتخلص من الجاذبية. |
Şimdi bu cinsel isteği arttıran bir şey, muhtemelen çikolata gibi. | TED | وهو شيئ يزيد من الرغبة الجنسية من الممكن أن يكون شوكولاتة |
İşte bu. Fotoğraf, sahibinin isteği üzerine kaldırılmıştır. | TED | هذا كل شئ. تم حذف الصورة بناء على طلب المالك. |
Alman istihbaratının özel isteği üzerine ilginç Almanları da arada bir izliyoruz. | Open Subtitles | بناء على طلب محدد للمخابرات الألمانية نحن نبقى عينا أحيانا على الألمان مثيروا الاٍهتمام |
Tomonaga'nın isteği aynı zamanda bir uyarı. | Open Subtitles | طلب ليفتنانت توماناجو هو ايضا بمثابه تحذير |
Başkanın isteği üzerine Vietnam'da başka Braddock'un olup olmadığını kontrol edeceksin. | Open Subtitles | انت الآن في سايجون بناء على طلب من الرئيس للتحقق من وجود اسرى حرب آخرين مثلك في فيتنام |
Sanırım. "Ailenin isteği nedeniyle toplantı yapıImayacaktır," nasıI? | Open Subtitles | أظن ذلك. ماذا عن بناءً علي طلب فلن العائلة لن يكون هناك عرض للجثة |
Bu efendimizin isteği olabilir ama yine de çok bencilce. | Open Subtitles | ،قد تكون هذه رغبة مولانا لكنه تمادى كثيرا بحب الذات |
Bu kadar uzun süre nefes almanın, bir Kızılderililin isteği olduğunu unutma. | Open Subtitles | تذكر أنها كانت رغبة ذو البشره الحمراء التى جعلتك تتنفس بهذا الخوف |
Çekim, saygı, güven, dayanıklılık iletişim kurma isteği ve kabiliyeti. | Open Subtitles | القدرة و الرغبة للتواصل, أن كل هؤلاء الأجزاء مُحدّدة وراثياً. |
Çünkü internet özgürlük isteği ile güvenlik talepleri arasında eski bir ikilemi derinleştiren yeni ve karmaşık bir ortam oluşturdu | TED | لأن الانترنت قد شكل بيئة جديدة و معقدة للمأزق القديم الذي يبحث بشدة طلبا للأمن مع الرغبة في الحرية. |
Tüm yaptığım Tanrı'nın iradesi ve her zaman Tanrı'nın isteği dışında bir düşünceyi kalbime ve aklıma sokmaması için dua ediyorum. | Open Subtitles | ما أقوم به هو إرادة الرب وصلاتي دائما فهو لن يسمح بأن يدخل قلبى أو عقلى أى فكر من غير مشيئته. |
Ben de öyleyim, ama onu isteği dışında biriyle evlenmeye zorlayamayız. | Open Subtitles | وأنا أيضاً, لَكنَّنا لا نَستطيعُ إجْبارها على الزَواج من شخص ما ضدّ رغبتها |
Fakat normal bir albümde olduğu gibi bu isteği yerine getiremiyoruz. | TED | حسناً، على خلاف الألبوم العادي، نحن لم يكن بوسعنا الاستجابة لهذا الطلب. |
Hırsız cezasını ister bulsun ister bulmasın tek isteği parasını almak ve her yolu denemeye hazır. | Open Subtitles | يبلغني عن السرقة وأنه يجب معاقبة السارق كُل ما يريده هو أن يسترجع المال بأي ثمن |
Parks'ın son isteği küllerinin onlar tarafından denize serpilmesiydi. | Open Subtitles | آخر أمنية له أن يتم بعثره رفاته في البحر من قبلهم |
Fakat aşkım için cezalandırıldım. Bu nasıl olurda Tanrı'nın isteği olabilir? | Open Subtitles | لكن للحب انا معاقب كيف تكون هذه ارادة الله؟ |
Naip olana dek isteği üzerine Haşmetmeab deniyordu. | Open Subtitles | في ذلك الوقت بناء على طلبه وكان صاحب السمو رائقاً إلى أن أصبح الوصى |
Ebeveynlerinin isteği üzerine Trygve Holt birinci sınıfta okulu bırakmış. | Open Subtitles | ترايقف خرج من المدرسة في الصف الاول بطلب من والديه |
...bedeni tükeniyor ama yaşam isteği sürüyorken. | TED | عندما كان جسده يتداعى ولكن رغبته في العيش ليست موجودة. |
Bu öfkemin kaynağı onlar. Öyleyse neden bunu onlara yöneltme isteği duymuyorum? | Open Subtitles | إنّهم مسؤولون عن الغضب الذي شيّدته، فلمَ لا أشعر برغبة لاستخدامه ضدّهم؟ |
İki gün ve gece boyunca yürüdü, hayatını riske attı ve ayrıldı. Tek isteği onu görmekti. | TED | سار طيلة يومين وليلتين وخاطر بحياته وخرج، والشيء الوحيد الذي أراده هو رؤيتها. |
Tamam, herhangi birinizin yolculuk için müzik isteği var mı? | Open Subtitles | حسنا . اي احد لديه طلبات لاغاني الرحلة ؟ |