Kuyrukluyıldızlar kütleçekim ile Güneş Sistemi'nin dışına itilebilir ve uzayın derinliklerine sürülebilirler. | Open Subtitles | بإمكان الجاذبية أن تقوم بقذف المذنبات خارج النظام الشمس لتنفى الى الفضاء |
Mr. Hooke Londra çevrelerinde kütleçekim Yasası'nı ondan çaldığına dair söylemlerde bulunuyor. | Open Subtitles | السيد هوك يشيع القول في أرجاء لندن بأنك أخذت قانون الجاذبية منه |
Dünya'daki kütleçekim, geçtiğimiz dört buçuk milyon yıldır hiç değişmedi. | Open Subtitles | الجاذبية على الأرض بقت على حالها للأربعة مليارات سنة الماضية |
Ama Einstein'ın kütleçekim teorisinde, onun genel görelilik kuramında, kütleçekim cisimleri birbirinden uzklaştırabilir de. | TED | ولكن نظرية اينشتاين عن الجاذبية نظريته العامة عن النسبية الجاذبية يمكنها كذلك دفع الاشياء عن بعضها |
Ama daha önceleri, evren bu son kalıntıyı oluşturma aşamasındayken, kütleçekim dalgaları, gördüğümüz ışığın yapısına küçük girdaplar koydu. | TED | لكن قبل هذا، حين كان الكون يُحدِث آخر شفق، كانت موجات الجاذبية تضع تلك اللمسات الصغيرة على تركيبة الضوء الذي نراه. |
Daha sonra Newton, tüm cisimlerin birbirini çektiğini kanıtlayarak evrensel kütleçekim yasasını ortaya attı. | TED | وبعد ذلك، اقترح نيوتن نظرية الجاذبية العالمية، و التي نصت على وجود تجاذب مشترك بين جميع العناصر |
kütleçekim bilinen tüm diğer kuvvetleri yener. | TED | الجاذبية تفوز على جميع القوى الأخرى المعروفة |
Daha sonra Isaac Newton bu kuvveti kütleçekim olarak tanımladı. | Open Subtitles | عرّف إسحاق نيوتن هذه القوة فيما بعد بــ : قوة الجاذبية |
Çünkü, kütleçekim sâyesinde bir arada kalmasına rağmen plazma dengeli biçimde dönmez. | Open Subtitles | شبكة متداخلة معقدة فبالرغم من تماسك حلقاتها بقوة الجاذبية لا تدور البلازما بانتظام |
Bu, güneşin etrafında bir gezegenin nasıl döndüğünü tahmin eden Newton'un kütleçekim yasası ile başladı. | Open Subtitles | وقد بدأ ذلك مع نيوتن فى قانون الجاذبية والذى استخدم للتنبؤ بكيفية دوران الكواكب حول الشمس |
Yalnızca kütleçekim. | Open Subtitles | الجاذبية فقط إنَّ هذه ثلوج الأعوام الخالية |
Kuyrukluyıldızlar kütleçekim ile Güneş Sistemi'nin dışına itilebilir ve uzayın derinliklerine sürülebilirler. | Open Subtitles | من الممكن أن تُقذف المذنبات بفعل الجاذبية خارج النظام الشمسي و تُنفى إلى الفضاء. |
Bunu, topun yeterli hızla fırlatılması durumunda kütleçekim sınırlarının kırılabileceği ve topun Dünya'nın yörüngesine çıkabileceği mantığına bağladı. | Open Subtitles | فكَّرَ أنّ سرعة كافية ستكون قادرة على كسر روابط الجاذبية و ستتمكن القذيفة من الإفلات لتدور حول الأرض |
Başka bir kuvvet araya girmedikçe kütleçekim yıldızları büzer. | Open Subtitles | وفي طريقها الى مصيرها النهائي تنكمش النجوم بفعل الجاذبية ما لم تتدخل قوى أخرى |
Güneş'imiz bu iki kuvvetin kütleçekim ve nükleer ateşin arasında kararlı bir dengede durur 4 milyar yıl daha sürecek bir denge. | Open Subtitles | وشمسنا تحفظ توازنها بين هاتين القوتين في توازن مستقر بين الجاذبية والنار النووية |
İçerdiği maddeler sonsuzluk boyunca yıldız ışığı tarafından karıştırılmak ve kütleçekim ile bir araya getirilmek üzere, ileriye doğru savrulur. | Open Subtitles | تندفع مكوناته الى الفضاء الشاسع لأن تتحرك من قبل ضوء النجوم وتتجمع عبر الجاذبية |
Evrim teorisi, tıpkı kütleçekim teorisi gibi bilimsel bir gerçektir. | Open Subtitles | إنَّ نظرية التطور كنظرية الجاذبية حقيقة علمية |
Bunu, topun yeterli hızla fırlatılması durumunda kütleçekim sınırlarının kırılabileceği ve topun Dünya'nın yörüngesine çıkabileceği mantığına bağladı. | Open Subtitles | وإستنتج أنه بسرعة كافية حدود الجاذبية من الممكن كسرها والتسديدات الصاروخية من الممكن لها أن تفر |
Bu küçük kız, bir kütleçekim kuyusunda yukarı tırmanmak için elinden geleni yapıyor. | Open Subtitles | تبذُل تلك الفتاة الصغيرة قصارى جهدها للخروج عن رغبة الجاذبية |
kütleçekim de dahil, maddeyi bir arada tutan tüm bu kuvvetler gibi, uzay ve zaman da yaratılmıştı. | Open Subtitles | فالفضاء و الزمن تكونوا أيضا و كل القوى التي تشد المواد لبعضها و من ضمنها الجاذبية |
Bu onun, göksel havâlimizdeki en büyük nesne ve en güçlü kütleçekim etkisine sahip olduğu anlamına gelir. | Open Subtitles | أي أنها أكبر الجيران السماوية لنا صاحبة أكبر تأثيـر للجاذبية |