Bu sebeple, kendimize şu soruyu sormalıyız: Neden kadınların sağlığını şansa bırakalım? | TED | لذا يجب علينا أن نسأل أنفسنا: لماذا نترك صحة النساء لمحض صدفة؟ |
Bugün, sigara içmeyen kadınların, sigara içmeyen erkeklere kıyasla üç kat daha fazla akciğer kanserine yakalanma riski taşıdığını biliyoruz. | TED | وما نعرفه اليوم هو أن النساء غير المدخنات أكثر عرضة بثلاث مرات للإصابة بمرض سرطان الرئة من الرجال الغير مدخنين. |
Çünkü erkeklerin kadınların işe alınmasını desteklemeleriyle, gerçekte kaç kadının profesyonel iş sahalarında işe alınmasının bir bağlantısı olduğunu keşfettik. | TED | لأننا اكتشفنا رابطا بين دعم الرجال لعمل المرأة وكم تُشغّل في الحقيقة من إمرأة في المجالات المهنية في تلك الدولة. |
kadınların sağlığı tıpkı eşit ücret politikası kadar önemli bir eşit hak konusudur. | TED | صحة المرأة هي مسألة متعلقة بالمساوة في الحقوق وبنفس أهمية المساواة في الأجر. |
Özgüvenlerini derinliklerinde saklayan ve gösterirken rahatsız hisseden tüm kadınların sesi olmak. | TED | للنساء اللاتي ينزعجن من فكرة إظهار الثقة مما جعلهن ينغلقن على أنفسهنّ. |
kadınların temsilinin yükseliş talebi benim gibi Afrika-Latin kökenlileri otomatik olarak kapsamaz | TED | المطالبات بزيادة تمثيل النساء لم تشتمل تلقائيًّا على نساء لاتينياتٍ أفريقيات مثلي. |
Bugün taşınma günü ve kadınların, komutanları, kölelerin ve hayvanların yaz için Volga nehrine doğru hareket etmesi gerekiyor. | TED | اليوم هو يوم الانتقال، وسيتوجب عليها توجيه حشودها من السيدات والقادة والعبيد والحيوانات باتجاه نهر فولغا من أجل الصيف. |
Ancak bu sefer, kadınların yanında, onların başarılı olmasını isteyen erkekler vardı. | TED | وفي هذه الحالة، بجانب هؤلاء النسوة ساندهم رجال أرادوا أن يشهدوا نجاحهم. |
Vahşi kadınların karınlarında kasırgalar vardır, bir ders selini salıverirler. | TED | النساء الجامحات تحملن أعاصير في أحشائهن، مُحَرِّرات وابلًا من العِبر. |
Fakat pek çok kez kadınların gereken her şeye sahip olduğunu gördüm. | TED | و لكني رأيت في حالات عديدة أن النساء يملكن كل ما يحتاجن. |
Böylece ben, eğitimsel amaçlarını gerçekleştirmek için büyük finansal sıkıntılarla karşı karşıya kalan siyahi kadınların yüzde 60'ından birisi oldum. | TED | وهكذا، كنت جزء من 60 بالمئة من النساء ذات البشرة الملونة اللاتي يجدن أن الأمور المالية عائق رئيسي لأهدافهم التعليمية. |
Bu kadınların isimleri zihnimizden geçip gitti çünkü onları görebilmemiz için, hatırlamamız için ve unutmamamız için hiçbir çerçeve yok. | TED | أسماء هؤلاء النساء تسللت من خلال وعينا لأنه لا يوجد أُطر تُمكننا من رؤيتها، ولا حتى لنتذكرها، ولا للاحتفاظ بها. |
İlk defa, yerel toplum imamlarının yaptığı Cuma vaazlarında kadınların hakları anlatıldı. | TED | و لأول مرة دعا خطباء الجُمع في المجتمع المحلي لتعزيز حقوق المرأة. |
Her günkü kadınların hikayeleri Küresel ve ulusal hikayelerimizdeki bilerek ihmal edilen hikayeler. | TED | قصص المرأة اليومية التي قد حُذِفَت قصصها عن قصد من تاريخنا الوطني والعالمي. |
Biz de bu sırada cinsiyet eşitliği ve kadınların güçlendirilmesi hakkında | TED | وفي هذه الأثناء، نواصل الحديث عن المساواة بين الجنسين وتمكين المرأة. |
Evet, çünkü kadınların sende çekici buldukları şeylerin %50'sini bu oluşturuyor. | Open Subtitles | اجل , لأن هذا يمثل خمسون بالمئة مما يجعلك جذاباً للنساء |
Ya da kadınların çöp olduğunu ve hak ettikleri yerde olduklarını düşünüyor. | Open Subtitles | أو أنه ينظر للنساء على أنهن مجرّد حثالة وأنه يضعهن حيث ينتمون |
Anneannem gibi kadınların Türkiye'de yaptıkları bir başka şey de aynaları kadifelerle örtmek veya ters çevirerek duvara asmaktır. | TED | أمر آخر تفعله نساء كجدتي في تركيا هو تغطية المرايا بقماش من القطيفة, أو تعليقها على الجدران وهي مقلوبة. |
Benim için çok geç olabilir, ama tüm kadınların bir şeyi hatırlamasını istiyorum. | Open Subtitles | حتى و لو كان ذلك متأخرا جدا فأنا أريد كل السيدات أن يتذكرن |
Kaçırılan kadınların göz yaşlarında özel bir kimyasal madde bulunuyor. | Open Subtitles | قطرات الدموع لتلك النسوة بها نوع خاص من المواد الكيماوية |
Bu, sen ve dünyadaki diğer kadınların içini kemiren bir duygu. | Open Subtitles | انها الشكوى التى تصدر منك و تقريبا كل امرأة فى العالم |
Senin bu mutlu kaçamaklar dediğin Sadece erkeklerin değil toplumumuzdaki kadınların da hakkı. | Open Subtitles | هذا الضرب السعيد كما تسمَيه لم يعد إمتيازاً ذكوريَاً لكنَه حق للمرأة أيضاً |
kadınların elleri alışveriş çantasıyla dolu olur. Silaha gerek bile yoktur. | Open Subtitles | أيادي الفتيات دائماً مملوءة بحقائب التسوق أنتِ لا تحتاجين حتى سلاح |
İğrenç, doğum sancısı çeken kadınların bazen altına kaçırdıklarını biliyor muydun? | Open Subtitles | مقزز .. هل تعرفين ان المرأه في العمل أحيانا تتغوط ؟ |
Çarpık bacaklı kadınların yüzüşüne. | Open Subtitles | هنا للسباحة' مع النِساءِ ذات الأرجلِ المقوسة. |
Yeni boşanmıştı, değil mi? Yani kadınların yanında gergin? ! | Open Subtitles | لقد طلق لتوه من المحتمل انه عصبي ما يختص بالنساء |
Doğulu kadınların bakışlarında etkileyici bir şeyler vardır. | Open Subtitles | النِساء الشرقيات عِنْدَهُنّ مثل هذه النظرة الغامضة عنهم |
Sanatın iyi olduğu birşey varsa... o da, kadınların kalplerinde ki buzları erittiğidir. | Open Subtitles | ،إذا كن للفنّ شيء واحد يفعله هو إذابة الجليد المتحجّر في قلوب النّساء |
Beni, küçük ekonomili kadınların bankasını kurmam için zorluyorlar. | TED | يدفعنني لإنشاء أول بنك لتمويل المشاريع النسائية الصغيرة في العالم. |