Daha fazla müşteri istediğini söylüyordu, ben de nefes almamız gerektiğini. kalabalıkta göze çarpmasını sağlayacak bir çözüm buldum. | Open Subtitles | هو قال أنه يريد المزيد من الزبائن فقلت له نحن نريد أن نتنفس فكرت بطريقة تجعله واقفاً بين الزحام |
Packett acele etmemizi istedi ve kalabalıkta bizi izleyen imtiyaz sahibine bir şans verdi. | Open Subtitles | باكيت ارادني ان اتعجل واعطيه الامتياز في الزحام |
Ancak kalabalıkta başka birini kovalamıyor, umutsuzca kaçmadan önce onu öldürmeyi denemiyorsan. | Open Subtitles | مالم تكن في ملاحقة لشخص عبر الحشود تحاول بإستماتة قتله قبل الهرب |
O yüzden bunu, ortama alışana kadar kalabalıkta tanıdık bir yüz olarak düşünün. | Open Subtitles | لذا فكر في الأمر على أنه وجه صديق وسط الحشود حتى تعرفا وجهتيكما |
Ki bu da bende, katilin bu kalabalıkta olduğuna dair şüphe uyandırıyor. | Open Subtitles | ممّا يجعلني أتساءل لو كان يُمكن أن يكون قاتله ضمن هذا الحشد. |
Sen bitiremedin. Yoksa 40 ila 70 kişinin olduğu bu kalabalıkta beni farketmezdin. | Open Subtitles | والا لم تكن لتلحظني في هذا الحشد المكون من 40 الى 70 شخصا |
Bu ayrıca, bir enstrümanın kalabalıkta ortaya çıkma yeteneğini de etkiler çünkü kulaklarımız bazı frekanslara diğerlerinden daha güçlü uyum sağlar. | TED | كما أنه يؤثر على قدرة أداة لتبرز في حشد من الآلات، لأن آذاننا مضبوطة بشكل أكبر لالتقاط بعض الترددات دون غيرها. |
Sakin ol. Bu kalabalıkta dolandırıcı bir Scarback'i rahibi kaçırmak kolay değil. | Open Subtitles | اهدأ, من الصعب أن تميز أحد من أصحاب الندب بين هذا الجموع |
Bugün, kalabalıkta bir Yüz sizi duygusal bir yolculuğa çıkarıyor. | Open Subtitles | اليوم ، يأخذكم " وجه فى الزحام" إلى رحلة عاطفية |
Majesteleri, kalabalıkta onu kaybedebileceğimi düşündüm. | Open Subtitles | جلالتك ، تعرفين اننى يمكن ان افقده فى الزحام |
kalabalıkta takip ettim, ama çok yaklaşamadım. | Open Subtitles | لقد تتبعتهم خلال الزحام لكنى لم أستطع الأقتراب بما يكفى |
25.000'i onu kalabalıkta kaybetmek için mi ödediniz? | Open Subtitles | أتقول لى أنك دفعت 25000 دولار من أجل رجل.. ثم فقدته فى الزحام |
İçecek almak için gittiğinde kalabalıkta onu kaybetmiş. | Open Subtitles | لكن عندما اراد ان يشترى لها شراب لقد اضاعها فى وسط الزحام |
kalabalıkta sakata gelmeyiz. Herkesin önünde bize saldırmayacaktır. | Open Subtitles | سنكون بخير في الزحام ولن يستطيع مهاجمتنا أمام الجميع |
Hasta çocuklar hastalıklarından kurtulsun diye kalabalıkta yukarıya kaldırılır ve kral ya da kraliçenin pelerinine değip o korkunç hastalıktan kurtulması ümit edilirdi. | TED | حيث كان يتم رفع الأطفال المرضى من بين الحشود في محاولة للمس عباءة الملك أو الملكة أملا في الشفاء من بعض الأمراض الفظيعة. |
Hem kalabalıkta kaybolmanızı istemeyiz. | Open Subtitles | فبعد كل شيء، نحن لا نريدك أن تضيع بين الحشود. |
kalabalıkta yürürken kendini kaybetme olasılığı nedir? | Open Subtitles | ما هي نسبة إحتمالات ذعره بينما نسير بين الحشود ؟ |
Şaşırtıcı şekilde insanların eşyaları iki eliyle tutması kalabalıkta sadece solakların olmadığını akla getiriyor. | Open Subtitles | في دهشة، يأخذ الناس الأشياء بكلتا اليدين. مما يشير إلى وجود أشخاص غير عُسر في هذا الحشد الهائج. |
İki hafta önce beni kalabalıkta seçemezdiniz. | Open Subtitles | قبل شهرين, أنت لاتستطيع إيجادي وسط الحشد |
Çünkü bu kalabalıkta daha belirleyici konuşmalısın. | Open Subtitles | .. في هذا الحشد أنت يجب أن تكوني أكثر تعيينا. |
Haydi, daha önce sizi hiç kalabalıkta dans ederken görmedim. | Open Subtitles | هيا، أنا لم أراكم أبدا ترقصون في حشد من قبل |
Birinize takılıp düşerek kalabalıkta çiğnenebilirim. | Open Subtitles | استطيع ان احتال عليكم حتى لو كنتم فى حشد من الناس |
Öldürüldüğünde elinden tutuyordum gün ortasında, kalabalıkta. | Open Subtitles | كنت امسك يده عندما قتل في وضح النهار وفي وسط الجموع |