Yaşlı guard katili kampanya için kullanmak istiyor. manevi kirliliklere karşı. | Open Subtitles | الحارس القديم يريد أن يستخدم الجريمة ليجمع حملة ضد التلوث الروحي |
Bu toprakları topluyor olma eylemi bile bir çeşit manevi iyileşmeyi sağladı. | TED | إن عمل جمع التربة بحد ذاته قاد إلى نوع من المعالجة الروحية |
Anneannesi Nazi Almanya'sından vajinasına saklayarak kaçırmış, manevi değeri var yani. | Open Subtitles | جدته هرّبته من النازيّن الألمانيّين في مهبلها لذلك له قيمة عاطفية |
ki belki biraz daha az manevi ve biraz daha isabetli olabilir. | TED | ذلك قد يكون أقل روحية نوعاً ما وأكثر تحديداً بقليل. |
Kızılderili metinlerinde sıfır, bir rakamdan çok manevi bir anlam taşıyordu. | Open Subtitles | و في الكتابات الهندية، الصفر هو مفهوم روحي أكثر مما هو رقم |
Eyaletteki idam kuralları gereğince, idam mahkumları yanlarında manevi destekçi tutma hakkına sahip. | Open Subtitles | تشير التعليمات الرئيسية إلى أن السجناء المحكومين بالإعدام مسموح لهم بتعيين مستشار روحاني |
Ailenin kişisel manevi danışmanı, hastalarına başarısızlıklarını hatırlatmak ve onları manevi gelişime teşvik etmek için o resmi kitaba çizmiş olabilir. | TED | على الأرجح، رسم المستشار الروحي الخاص بالعائلة هذه الصورة في الكتاب لتذكير عملائه بإخفاقاتهم وتشجيع نموهم الروحي. |
Bunun cevabı yine kendi manevi iç dünyamızda. | TED | من أجل الإجابة على هذا ،نرجع الى منهجنا الروحي. |
Bazen yanılabiliriz, ama manevi olgunluğa ulaşmaya çalışıyorum. | Open Subtitles | نحن نفشل أحياناً، لكن أنا أريد أن نسعى إلى أن نصّل للكمال الروحي |
Bu, aynı olay, kolumu kaldırmak için verdiğim bilinçli kararın dokunmalı-hissetmeli manevi özelliklere sahip bir tanımı var. | TED | نفس الحدث قراري الواعي أن أرفع يدي لديه درجة من الوصف حيث يمتلك كل هذه الصفات النوعية الروحية من اللمس و الأحساس |
Maslow'un yanlış düşünüp düşünmediğini merak eden birisi olarak, bu manevi ihtiyaca dair seçimi çok alçakgönüllü bulurum. | TED | بالنسبة لشخص كان يتساءل إن كان ماسلو مخطئا، إلا أنني وجدت أن فكرة تقديم الحاجيات الروحية أمر يدعو إلى التواضع. |
Tüm muhteşem manevi geleneklerimizin, kutsal yolculuğumuzun içerisinde bulunan bu yolculuk tecrübesine sahibiz. | TED | لدينا هذه التجربة من الرحلة، التي هي في داخل تقاليدنا الروحية الرائعة، للرحلة الدينية. |
manevi değerleri var. Nerdeyse yepyeniler. | Open Subtitles | إن لها قيمة عاطفية كبيرة إنها جديدة تقريباً |
manevi değeri bir yana, her biri 5 ya da 600 dolar eder. | Open Subtitles | لهما قيمة عاطفية .. ويساوى الواحد من 5 الى 600دولارا |
B) Bu gezinin manevi bir seyahat olmasını, bilmediğimiz yerleri araştırmamızı ve bilgi sahibi olmamızı istiyorum. | Open Subtitles | أريد أن نجعل هذه الرحلة رحلة روحية حيث نسعى إلى المجهول ونتعلم ماهيته |
İflas edenler, ...manevi çöküntü içerisinde olanlar. | Open Subtitles | عن أفلاس الناس و عيشهم في حالة روحية سيئة |
Beynimizin manevi bir tarafı olduğunu gösterebiliriz. | Open Subtitles | نستطيع أن نرى بأنه يوجد قسم روحي من دماغنا |
Kendinizi maddi dünyadan çekip manevi dünyaya götürmekle ilgili. | TED | بإمكانها أن تأخذك من عالمك المادي إلى عالم روحاني. |
Burada manevi belirsizliklere yer yok İncil bu konuda çok açık. | Open Subtitles | ليس هنا مجال للانحراف الأخلاقي إنّ الانجيل واضح جدا حول هذا. |
Dikkat ederseniz, bu şehirlerin tüm maddi ve manevi yaşamı onların hayatta kalmasını sağlayan tahıl ve hasat tarafından şekillendirilmektedir. | TED | لذلك, إن أحببتم, فإن جميع مظاهر الحياة الروحانية و المادية لهذه المدن سيطر عليها الحبوب و الحصاد اللذان حافظا عليهم. |
Çocuğun mahrumiyeti fiziksel olmaktan çok manevi. | Open Subtitles | حرمان الفتي يا عزيزتي كان حرمناً روحياً أكثر من الحرمان الطبيعي |
Pekala, çok para etmez, ama manevi değeri çok yüksek. | Open Subtitles | لن يأتي بنقود كثيرة ولكن قيمته العاطفية كبيرة |
Hastaneye manevi tazminat davası açmak üzereyiz. | Open Subtitles | نحن في وسط قضية ضد المستشفى بسبب الألم العاطفي |
Bu sistem alışveriş yapmak gibi eğlenceli bir şeyi, gezegenimizi kurtarmaya yardımcı olacak manevi bir deneyime dönüştürebilir. | TED | هذا النظام سيجعل من شيء مرح عادي كالتسوق تجربة روحانية. التي ستساهم في حفظ كوكبنا. |
Biliyorum, manevi mücadeleler tek başına verilir. | Open Subtitles | أعلم أن المعارك الأخلاقية يجب أن نحاربها بأنفسنا. |
Bir gün, eve geldim ve manevi annem akşam yemeği için tavuk kanadı kızartmıştı. | TED | ولكن في يوم ما، عدت إلى المنزل و أمي بالتبني أعدت أجنحة الدجاج للعشاء |
Onunla ilgilenmezseniz, kendinizi, onun hayatını şekillendiren durumları düşünmek için gereken manevi yükümlülüğe sahipmiş gibi görmek zorunda olmazsınız. | TED | وإذا كنتم لا تهتمون به، لا ينبغي عليكم أن تشعروا بوجود التزام أخلاقي للتفكير حول الظروف التي شكلت حياته. |