Jack, Sydney akıllı ve güçlü. Ama mutlu değil. | Open Subtitles | جاك، سدني ذكية وهي قوية، لكنّها ليست سعيدة. |
- mutlu değil. - Parlamalarını unutma Jocelyn. | Open Subtitles | ـ أنها ليست سعيدة ـ لا تنسي أنها كانت ثائرة |
Ama yönetimden baskı.... ...o biraz mutlu değil. | Open Subtitles | لكن الاخماد من الحكومة هو غير سعيد بعض الشىء |
Bu at yanımda pek mutlu değil. Ama onu suçlayamam. | Open Subtitles | إن هذا الحصان ليس سعيداً معي و أنا لا ألومه |
Hey, mutlu değil! Şarkıda bize yalan söyledi! | Open Subtitles | إنه ليس سعيد على الإطلاق لقد كذب علينا من خلال أغنية |
Benimle çok mutlu değil yani isimlerimiz çağırıldığında ve taç bu mu? | Open Subtitles | انه ليس سعيدا بعدم تواجدي عندما نادوا بأسمائنا هل هذا هو التاج؟ |
FBI'daki arkadaşlarımız pek mutlu değil Jack. | Open Subtitles | زملائنا الفيدراليون ليسوا سعداء فان جورين الشاهد الوحيد لديهم |
Duydum ki madam rekabete girmekten mutlu değil. | Open Subtitles | لقد سمعتُ أن السيدة غير سعيدة بوجود المُنافسة؟ |
Biz geldik, canım. Oh, bugün mutlu değil. | Open Subtitles | نحن بالبيت، عزيزتي أوه، انها ليست سعيدة اليوم |
O yumurtaları yumurtlayan şeydi sanırım. Pek mutlu değil. | Open Subtitles | على اعتقادي أيّاً كان الّذي وضع هذا البيض ، فإنّها ليست سعيدة |
Toksikoloji raporunu geçersiz kıldığım için mutlu değil. | Open Subtitles | أنظر , إنها ليست سعيدة بما فعلته أنا في تقرير الكحوليات |
mutlu değil. Kendi gibi davranmıyor. Olmak istediği gibi değil. | Open Subtitles | أنها ليست سعيدة ، أنها ليست على طبيعتها ، ليست كما تريد أن تكون |
O dizide söylenen her şeyi yaptım ama oğlum yine de mutlu değil. | Open Subtitles | فعلتُ كل ما لقنني المسلسل، ولا يزال غير سعيد |
Her şeyi olsun diye çabaladık ama hala mutlu değil. | Open Subtitles | لقد أعطيناه كل شيئ، لكنني أظن أنه غير سعيد |
O mutlu değil. Ayrılmak istiyormuş. | Open Subtitles | إنه غير سعيد ، إنه يريد الإنتقال إلى شركة أخرى |
Bal ufak kolların ulaşabilmesi için çok derinde ve arılar hiç de mutlu değil. | Open Subtitles | العسل بعيد جداً للأذرع الصغيرة والنحل ليس سعيداً |
-Bende yarar tatlım. Seni bekliyor ve hiç mutlu değil. | Open Subtitles | سيجدي معي يا عزيزي، إنّه ينتظركِ، وهو ليس سعيداً. |
Sam, Stephanie'yle mutlu değil zaten. | Open Subtitles | وتعرف ماذا؟ هو ليس سعيداً مع ستيفاني |
Evet görüyorsunuz beyefendiye araba verdik para verdik ama genede mutlu değil! | Open Subtitles | نجد المال , والسيارة والسّيد ما زال ليس سعيد |
Cidden mutlu değil. Ama en azından Neil'in babası gibi homo değil. | Open Subtitles | ليس سعيدا بحق0 ولكنه على الأقل ليس شاذا مثل والد نيل0 |
Şunu da bilmelisin ki Amerikalılar mutlu değil. | Open Subtitles | لكنه يجب أن يعرف الأميركيين ليسوا سعداء هناك. |
- Verdiğin karardan mutlu değil misin? | Open Subtitles | وهل أنت غير سعيدة بهذا القرار ؟ |
Ha, beraber mutlu değil miydik? | Open Subtitles | ألم نكن سعيدين وحدنا؟ |
Todd... Laurence mutlu değil. Mutlu değilim. | Open Subtitles | (تود لورنس ) ليس سعيداً انا لست سعيداً الامر مزعج |
Annem bu konuda pek mutlu değil. Okumam gerektiğini düşünüyor. | Open Subtitles | والدتى ليست سعيده بهذا تعتقد انه ربما اكون مهتم بدراستى الان |
Çok mutlu olacaksın ama fazla mutlu değil. | Open Subtitles | أجل، سوف تكونين سعيدة جداً. لكن ليس سعيدة للغاية. |
Benimle birlikte Londra'da mutlu değil misin? | Open Subtitles | الستِ سعيدة معي هنا في لندن ؟ |
Kültür için evden çıkıp şehir merkezine geldiğimiz için mutlu değil misin? | Open Subtitles | ألست سعيداً بأننا خرجنا من المنزل وجئنا هنا لبعض التثقيف؟ |