Kahretsin, O şeyin kaç para edeceğinden haberi bile yok üstelik. | Open Subtitles | تبًا, إنه لا يعلم كم تبلغ قيمة هذا الشيء في الحقيقة. |
Evet, duyuyorum ve hala O şeyin bir tekne olduğuna inanamıyorum. | Open Subtitles | أجل بالفعل، ما زلت لا أصدق أن هذا الشيء هو قارب. |
- Tamam, iyi, güzel. Gözünü O şeyin üzerinden ayırma. | Open Subtitles | نعم ، حسناً لا تدع عيناك تغيب عن هذا الشيء |
Gitmeliyiz. O şeyin neler yapabileceği hakkında bir fikrin yok. | Open Subtitles | علينا أن نذهب،لــيس عندي فكرة ما ذلك الشيء يستطيع فعله |
Bilmem gereken, O şeyin bu platformdan gittiği! Beni anladın mı Yüzbaşı Amerika? | Open Subtitles | كل ماأريدة هو اخلاء هذا الشئ من على الحفار هل تسمعنى ؟ |
O şeyin ne işe yaradığını bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعرف . ما الذي يفعله ذلك الشئ أود ذلك |
O şeyin tepesini patlatabiliriz yüzeye bir geçit açabiliriz. | Open Subtitles | لو نستطيع تفجير قمه .هذا الشىء سيكون عندنا طريق مستقيم .الى السطح |
- Evlat, onu yerine koy. O şeyin artık çalıştığından emin bile değilim. | Open Subtitles | حتى اني لست اعلم ما اذا يعمل هذا الشيء بشكل جيد او لا |
Dinlenmeye çalış, ama bir daha ben olmadan O şeyin peşine düşme. | Open Subtitles | حاولى الراحة، ولا تذهبى بعد ذلك إلى هذا الشيء مرة أخرى بدونى. |
O şeyin nerden geldiğine dair... bir fikrin yok mu? | Open Subtitles | لذا ليس عندك طريقة لمعرفة ذلك بأن هذا الشيء سيعبر؟ |
- O şeyin ne yapacağını bilmiyorum. - Bırakalım iki ay onlar yürütsün. | Open Subtitles | لا أفهم ما سيفعله هذا الشيء سنجعلهم يعملون عليها لشهرين |
O şeyin aşağıda olduğunu biliyor muydun? | Open Subtitles | أكنتَ تعلم أن هذا الشيء كان هناك بالأسفل ؟ |
Elimizde fırsat varken kitaptan kurtulmamız gerekirdi. O şeyin içinde ne olduğunu bilmiyoruz. | Open Subtitles | انظري ، كان يجب أن نتخلص من الكتاب ونحن لدينا الفرصة ، نحن لا نعرف ما بداخل هذا الشيء |
O şeyin girdiği şu çukuru anlatın. | Open Subtitles | حسناً، أخبروني عن الحفرة التي دخل فيها هذا الشيء. |
Sadece iyice anlayayım diye soruyorum, sen lağımlara inip O şeyin bizi yemesini beklememizi mi istiyorsun? | Open Subtitles | أتقترحين أن ننزل للمجارير وننتظر مجيء هذا الشيء ليأكلنا؟ |
Ama yine de O şeyin kıçına Coors Light Up soktu ve pişirdi. | Open Subtitles | ومع ذلك قام بصنع الحشوة و طبخ ذلك الشيء و وضعه داخل الشوّاية |
O şeyin aylarca içimde olduğuyla ilgili hiçbir fikrim yoktu. | Open Subtitles | ولا فكرة لديها إني بداخلي يوجد ذلك الشيء لأشهرٍ وأعني.. |
Ve işte ilk defa, onu dinlerken yavaş yavaş içine doğru çekilmekte olduğu bu şeyin hüzünle ve anımsamakla ilgisi olan ve daha önce anlayamadığı O şeyin varlığını hissediyor. | Open Subtitles | حضور ذلك الشيء الذي لم يفهمه والذي له علاقة بالحزن و الذاكرة والتي يجب أن يفهمها مهما كلّف ذلك |
O şeyin seni istemediği doğruysa, iyi olacak. | Open Subtitles | من الأفضل أن تكونى متأكدة من أن هذا الشئ لا يريد قتلك |
- Ben de size söylüyorum, bayım bu gece, O şeyin postunu duvarıma astıktan sonra güzel bir uyku çekeceğim. | Open Subtitles | وأنا أقول لك يا سيدي أنني لن أنام مطمئناً، إلا ورأس ذلك الشئ معلقة على الجدار |
Geriye kalanlar, çatıdaki... bu koca deliğin altında oturup... O şeyin gelmesini mi bekleyecek yani? | Open Subtitles | وانتت تريدنا ان نبقى جالسون تحت هذة الفتحة الكبيرة فى السقف ونامل ان لا ياتى هذا الشىء ويحطمنا ؟ |
Pekâlâ, O şeyin ışık vermeyi sürdürmesini sağla. Haydi, biraz cephane alalım. | Open Subtitles | كل شيئ عللى ما يرام, ابقي ذلك الشيئ مضيئ, لنحصل على الذخيرة |
Sanıyorum ki burda olma sebebin O şeyin bize saldırmış olması. | Open Subtitles | والآن أفترض أن وجودك هنا هو سبب مهاجمة ذاك الشيء لنا |
Ben O şeyin üzerinde yürümem. 200 yıl boyunca termitler çürütmüştür. | Open Subtitles | أنا لن أذهب على هذا الشيئ عمره 200سنة من الضرر و الصدأ |
O şeyin zarar vermediği bir dünya daha güvenli bir yerdir. | Open Subtitles | أصبح العالم مكاناً أكثر أماناً من دون تلك المخلوقة التي عاثت فيه فساداً. |
Bazen bir şey yediğini, O şeyin içinde olduğunu ve O şeyin çıkmaya çalıştığını kuruyor kafasında. | Open Subtitles | أحياناً يأتي بتفكيرها عندما تكره شيئاً وهذا بداخلها يحاول أن يزحف خارجاً |