ويكيبيديا

    "olduğunuzu" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • أنك
        
    • بأنك
        
    • انك
        
    • أنكِ
        
    • أنكما
        
    • أنّك
        
    • بأنّك
        
    • بأنكم
        
    • انكم
        
    • تكونين
        
    • بأنكِ
        
    • أنّكم
        
    • أنّكِ
        
    • أنكَ
        
    • بأنكما
        
    Geleneksel işadamlarına bu tarz bir yetkilendirmeden bahsettiğinizde, hayvanat bahçesine ait olduğunuzu düşünürler. TED عندما تتحدثون عن هذا النوع من التفويض لرجال الأعمال التقليديين، يعتبرون أنك مجنون.
    Miami'de, bunun anlamı ateşli DJ'lerle gece partileri anlamına geliyor ve içeri girmenin tek yolu kayıtlı seçmen olduğunuzu göstermek. TED في ميامي، هذا يعني حفلات طوال الليل مع منسقي أغاني رائعين حيث الطريقة الوحيدة بالدخول هي بإظهار أنك مُسجل للتصويت.
    Dünya'dan bu olayı gözlerken, bu vahşi dansın sadece bir izleyicisi olduğunuzu düşünebilirsiniz. TED وأنت تقف على كوكبنا، ربما تفكر بأنك مجرد مراقب لرقصة الباليه العنيفة هذه.
    Benden kurtulmak isteyen o kalabalığın bir parçası olduğunuzu düşünüyorum. Open Subtitles أظن انك جزء من هذا الحشد الذى يحاول التخلص منى
    Ve bu şekilde sizin kolay biri olduğunuzu ve içki içmeyi sevdiğinizi anlayacaktır. Open Subtitles و بهذا سيعرف أولاً، أنكِ سهلة المنال و ثانياً، أنكِ تحبين شرب الخمر
    Yoksa Sosyal görevli size hiçbir şey öğrenmediğinizi... yıkanmadığınızı, pis olduğunuzu söyler. Open Subtitles وإلا ستقول المفتشة الإجتماعية أنكما لم تتعلما أي شيء. أنكمالمتغتسلا، وأنكما متسختيْن.
    Las Vegas'da olduğunuzu düşünün, kumarhanedesiniz ve oradaki bilgisayarlardan birinde oyun oynamaya karar veriyorsunuz, aynı solitaire ya da satranç oynar gibi. TED تخيل أنك في لاس فيجاس، في كازينو، وقررت أن تلعب لعبة في أحد حاسوبات الكازينو، فقط مثل ما تلعب السوليتير أو الشطرنج.
    Kollarınızı kavuşturuyor ya da klavyenizi yumrukluyorsanız iş arkadaşlarınız üzgün olduğunuzu anlayacaklardır. TED عندما تطوي ذراعك وتنقر على حاسوبك بشدة، سيعلم زملاؤك أنك تشعر بالضيق.
    - Kostümümden olsa gerek. - Hayır, Talbot sizin gerçekten o olduğunuzu düşünüyor. Open Subtitles ـ أووه , تقصد ملابسي ـ لا , تالبوت يعتقد أنك دراكولا الحقيقي
    Demek ki gücün peşindeydiniz, Bay Wynand ve pratik bir insan olduğunuzu düşünüyordunuz. Open Subtitles إذا انت كنت تسعى وراء القوة، سيد ويناند وكنت تعتقد أنك رجل عملى
    Vardığınızda bir İsviçre şarkısı söyleyin de, orada olduğunuzu anlayalım. Open Subtitles عنندما تصل هناك صيح بصوت عالى حتى نعلم أنك وصلت.
    Sizin işleri için faydalı olduğunuzu pek düşünmüyorlar. Neden biliyor musunuz? Open Subtitles حسنا، من المؤكد أنهم لا يعتقدون أنك تعملين أي خير بأعمالهم
    Ulusal Kurtuluş Cephesi'nin merkez yönetiminden önemli... biri olduğunuzu biliyorum. Open Subtitles فأعرف بأنك أحد الرؤوس الرئيسية للقيادة العسكرية في اللجنة الوطنية
    Özür dilerim, uzaktaydım. Duyamadım. Hızlı aşçı olduğunuzu söylediniz, değil mi? Open Subtitles آسف، كنت هناك ولم أستطع سماعك هل قلت بأنك سريع بالطبخ؟
    Herkes sizin dolandırıcı olduğunuzu söylüyor. Ama ben ne yaptığınızı gördüm. Open Subtitles الجميع قالو انك مخادع, لكن اريد ان اري مايمكن ان تفعله
    Az önce annenizle konuştum ve hasta olduğunuzu bilmediğini söyledi. Open Subtitles لقد تحدثت إليها للتو و لم تكن تعرف أنكِ مريضه
    Artık o hatırlatıcılar olmadan hayatınıza devam edebilecek kadar iyi huylu olduğunuzu düşünüyordum. Open Subtitles اعتقدت أنكم اصبحتم الآن مؤدبين بما يكفي و أنكما لم تعودا بحاجة لتذكير
    Eğer saat 22:00'ye kadar bir yanıt vermezseniz kapasitesiz ve olduğunuzu varsayacağım. Open Subtitles إذا لم أستلم أي إجابة خلال 22 ساعة سأفترض أنّك بحالة عجز
    Bu çok gülünç, yönetim sizin çok daha iyi olduğunuzu fark etmeli. Open Subtitles هذا أمـر سخيف. أعتقد أنّ اللجنة تُدرك بأنّك تشعر بالتحسّن
    Bir önemi varsa, bu, bana sizin herkes gibi inişleri ve çıkışları olan bir gencin olduğu gerçek bir aile olduğunuzu gösterdi. Open Subtitles .. إن كان هنالك أيّ شيء ، فهذا يوضح ليّ بأنكم عائلة حقيقيّة .. بكل الصدمات و الكدمّات التي قد يسببها المراهقيّن
    Sizin galip olduğunuzu düşündüm ve birlikte yemek yemek istedim. Open Subtitles فقط اعتقد انكم ناس ناجحون و أردت تناول الغداء معكم
    Kim olduğunuzu düşünürsek, kesinlikle bir teşrifatçınız olması gerektiğine eminim. Open Subtitles أنا واثق جدا انك يتوجب عليك بالنظر عن من تكونين
    Sizin akıl hastası olduğunuzu ve mallarınızı satacak ehliyette olmadığınızı kanıtlamaya çalışıyorlar. Open Subtitles ويريدون إثبات بأنكِ مختلة عقلياً وأنكِ غير مؤهلة للتفاوض على بيع ممتلكاتك
    İnsanlar, sizin burada olduğunuzu bilseler albüm satışlarına ne olur, biliyor musunuz? Open Subtitles أتعلمون ماذا الذّي سيحدث لمبيعات الألبوم إن عرف النّاس أنّكم هنا ؟
    Litvanyalı olduğunuzu kanıtlayacak pasaportunuz var mı? Open Subtitles هل لديك جواز سفر لتثبتِ أنّكِ ليثوانية ؟
    Meşgul bir adam olduğunuzu biliyorum ama bu kadar olduğunuzu bilmiyordum. Open Subtitles أعلم بأنكَ رجل مشغول، ولكن لم أعرف أنكَ مشغولٌ لذه الدرجة.
    Sizin oldukça yakın arkadaş olduğunuzu ima etmek haksızlık olur mu? Open Subtitles ربما من الإنصاف يمكن القول بأنكما صديقين حميمين ؟

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد