Sorun şu ki, sigara içemediğinizde eğer tek başına pencereden dışarıyı seyrediyorsanız asosyal, arkadaşı olmayan bir ahmak oluyorsunuz. | TED | المشكلة هي عندما لا تستطيع التدخين. إن وقفت وحدقت خارج النافذة بمفردك فإنك أبله غير اجتماعي لا أصدقاء له. |
Size, dönüştürülecek insanlar olmayan bir vatan bulmak için o cihazı kullanabilirim. | Open Subtitles | أستطيع استخدام هذا الجهاز لأجد لكم موطنا, من دون وجود ناس لتحولوهم |
Sırları olmayan bir adam ve fikirlerine büyük saygı duyduğum biri. | Open Subtitles | ..شخص ليس لديه أسرار ورجلاً يحظى رأيه بإحترام كبير بالنسبة لى |
Hepsi bu şeyi, var olmayan bir kavramı ileri sürüyor. | Open Subtitles | كل هذا الترويج لمصطلح ليس له حقيقة ولا حتى وجود |
Bu, her şeyini kaybetmiş varlıklı bir ailenin ve onları bir arada tutmaktan başka seçeneği olmayan bir oğlun hikayesi. | Open Subtitles | الآن قصة عائلة غنية فقدت كل شيء و الأبن الأوحد الذي لم يكن لديه خياراً سوى ان يبقيهم كلهم ماً |
Bu, resmi olmayan bir okul; ancak gerçekten de bütüncül eğitim veriyor. | TED | هي مدرسة غير رسمة لكنها في الحقيقة هي حول التعليم الشامل .. |
Temiz, hatta kuru bez yok, ten tene ısı sağlanamıyor, göbek bağı üzerinde steril olmayan bir klemp var. | TED | لا يوجد قماش نظيف، لم يجفف بعد، لا تدفئة للجلد من صدر أمه، ومشبك غير معقم على حبله السري. |
Yani nakamoto satış konusunda uygun olmayan bir şey yaptı mı sizce? | Open Subtitles | ألم تقم ناكوموتو بعمل أي شيء غير منصف أو غير لائق لإتمام |
Yanında bir büyüğü olmayan bir gence 110.000 dolarlık araba emanet etmem. | Open Subtitles | هل تحسب أنني سأدع صبياً من دون مرافق يقود سيارة تساوي مائة وعشرة آلاف دولار؟ |
Şimdi bir sonradan görme soysuz sopsuz, mevkisi ve serveti olmayan bir genç kadın buna engel olacak! | Open Subtitles | والآن ليتم منعه من قبل ذرائع مبتدئة من قبل شابة بدون عائلة. من دون علاقات او ثروة؟ |
Ve sürekli bunun sebebi olmayan bir cinayet olduğunu söyleyip duruyor. | Open Subtitles | و قد كانت لديه تلك الفكرة التي تزن على رأسه عن الجريمة من دون دوافع |
İçerde bir adamım var, başarmaktan başka bir seçeneği olmayan bir adam. | Open Subtitles | لدي رجل بمكان.. رجل ليس لديه خيار إى أن ينجح. |
Hiçbir şeyin farkında olmayan bir adamın yüzüne benziyor. | Open Subtitles | فقط دقيقة انه يبدو مثل وجه رجل ليس لديه وعى |
Şef, size işle ilgili olmayan bir soru sorabilir miyim? | Open Subtitles | أيها الرئيس هل يمكنني سؤالك شي ليس له علاقة بالعمل |
Her şeyini kaybetmiş varlıklı bir ailenin ve onları bir arada tutmaktan başka çaresi olmayan bir oğlun hikâyesi. | Open Subtitles | الآن قصة عائلة غنية فقدت كل شيء و الأبن الأوحد الذي لم يكن لديه خياراً |
...ancak yeşil ekranda çalışmak işimin çok kolay olmayan bir kısmı. | Open Subtitles | لكن الشاشة الخضراء هي الجزء الوحيد الذي ليس سهلاً في عملي |
İlk bakışta her şey iyi görünüyordu, ama kaydı olmayan bir kasa vardı. Bütün işaretler 1948 yılını gösteriyordu. | Open Subtitles | كان هناك صندوق واحد لا سجلات لديه أقصد أنه عائد لعام 1948 لذلك بدأت أفكر |
Hiçbir bağlantısı olmayan bir adamı suçlamak gibisi yok, değil mi? | Open Subtitles | كيف لك أن تُلقي اللوم على شخص لا يملك علاقات. ؟ |
Neler yapabileceğimi biliyorum, ve karım olmadan bir çocuk büyütemem hem de benim kanımdan olmayan bir çocuğu. | Open Subtitles | أعرف ما أنا قادر عليه، وأنا.. أنا لا أستطيع تربية طفل بدون زوجتي.. خاصة أنها طفلة ليست من دمّي. |
İhtiyacınız olmayan bir sürü eşya alırsınız ve sonra da bunalıma girersiniz. | Open Subtitles | تَشتَري كُل تِلكَ الأشياء التي لا تَحتاجُها حَقاً و يُثقِلُ ذلكَ كاهِلُك |
Ona kişisel olmayan bir bilgi için... dört kişisel bilgi verdin. | Open Subtitles | لقد أعطيتها فقط أربع قطع من المعلومات الشخصية... لشخص مريب ومجهول. |
Fakat bizde muhasebecilerde olmayan bir şey var: ailelere erişim. | TED | ولكن لدينا ما ليس لدى المحاسبين إمكانية الوصول إلى الأُسر. |
Ayrıca Deeds servetini bağışladığında kendisine ait olmayan bir şeyi de verdi. | Open Subtitles | وأيضا عندما تخلى ديدز عن ثروته فقد تخلى عن شيئا لا يملكه |
O duvarın temelinde, bu dünyaya ait olmayan bir taş var. | Open Subtitles | فى قاعدة هذا الحائط صخرة ليس لها مثيل هنا فى ماين |