Biyotıp dünyasında numuneleri büyütmenin yardımcı olabileceği başka problemlerin de olduğu ortaya çıktı. | TED | اتضح أنه وعبر الطب الحيوي، هنالك مشاكل أخرى يمكن للتضخم أن يساعد فيها. |
Bazı deri lezyonları olduğu ortaya çıktı. Galiba genetik yatkınlığı yok. | Open Subtitles | اتضح أن لديها تشوهات جلدية أظن لم يكن هناك ميلاً وراثياً |
İş yerinde paranın kaybolduğu ve onun suçlandığı ortaya çıktı. | Open Subtitles | تبين لي أن مالاَ مفقوداَ في العمل وهو الملام عليه |
zaman hastalığı ortaya çıktı bir beyin tümörünün neden olduğu. | Open Subtitles | إتضح بأن مرض مرور الزمن عنده سببه ورم في الدماغ |
Ancak bir yıl kadar sonra, burun dışında bir dokuda görülen bir koku alıcısına ilişkin bir rapor ortaya çıktı. | TED | لكن، بعد سنة أو ما يقرب من ذلك، أظهر تقرير أن أحد المستقبلات الشمِّية يظهر في نسيج آخر غير الأنف. |
Bu yeni bir gelişme. Birkaç saat önce ortaya çıktı. | Open Subtitles | هذا تطور جديد لقد ظهر هذا فى الساعات الأخيرة فقط |
O kadınla evli olduğu ortaya çıktı, ben de kadınla ilgilendim. | Open Subtitles | ، اتضح أنه كان متزوجاً من تلك المرأة لذلك اعتنيت بها |
Her neyse, sonuç olarak, ödenmemiş birkaç park cezam olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | على أي حال ، اتضح أن لدي مخالفتان وقوف خطأ لم أدفعها |
Kendini kötü hissetti ama onun hatası olmadığı ortaya çıktı. | Open Subtitles | شعرت بالسوء ، ولكن اتضح أن الخطأ لم يصدر منها |
Bizim hahamın, diğer insanların sorunlarını daha iyi çözdüğü ortaya çıktı. | Open Subtitles | كما اتضح أن الأحبار يجيدون التعامل مع مشاكل الآخرين بشكل أفضل |
Ancak, Güney'in, ucuz iş gücünü bu şekilde avlanmasını hoş karşılamadığı ortaya çıktı. | TED | ولكن اتضح أن الجنوب لم يرحب بتلك السرقة للعمالة الرخيصة. |
Hastanenin fazla mesai yaptırdığı hemşireleri ona söyleyen bir kaynağı olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | لقد تبين أنه يملك ذاك المصدر اللذي أخبره أن المستشفى يرهق الممرضات بالعمل. |
Çok Pis Bay İğrenç'in köşelerde ve kuytularda bazı ipuçları sakladığı ortaya çıktı. | Open Subtitles | تبين أن القذر خاصتنا لديه بعض الدلائل عالقه فى الأركان و الزوايا المظلمه |
Böylece parlayan zırhının içindeki şövalyenin kara şövalye olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | و هكذا تبين أن الفارس في الدرع اللامع هو الفارس الأسود |
Son şüphelendiğinde olayın bir kadınla ilgili olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | في آخر مرة شككت فيه إتضح أن الأمر حول إمرأة |
Bunu söylediği anda dal ortadan kayboldu ve öbür tarafta ortaya çıktı. | Open Subtitles | بالوقت الذي يقوم بلفظ هذا الغصن يغير مكانه و يظهر بالجهة المقابلة |
koruma kapsülünde bir çeşit güç alanı içinde ortaya çıktı. | Open Subtitles | لقد ظهر في الغرفة الشاملة بنوع ما من قوة الحقل |
Ve ortaya çıktı ki tek bakabileceği hayvan bir yılanmış. | Open Subtitles | ذهبنا إلى ملجأ، لكن اتّضح أنّها مؤهّلةٌ فقط للاعتناء بأفعى. |
Ortaya çıkacak sonuçlara gelince ise, dış görüntünün önem taşıdığı ortaya çıktı. | TED | إذاً التفكير بالنتائج، تبيّن أن المظهر مهم. |
Annemde bir iz ortaya çıktı. Doktorlar ne olduğunu bilmiyor. | Open Subtitles | لقد ظهرت علامة على أمي، الأطباء لا يعرفون ما هي |
Tek yapmamız gerekenin onlardan daha çok para harcamak olduğu ortaya çıktı. | Open Subtitles | إتّضح أنّ جلّ ما علينا القيام به هو أن نصرف عليهم أكثر. |
Çünkü yıllar önce birini avlamıştım ve iki tane ortaya çıktı. | Open Subtitles | لأنني قمت أطارد أحدهم واتضح الأمر أنهم إثنين منذ عدة سنوات |
Görünüşe göre bazı yeni kanıtar ortaya çıktı. | Open Subtitles | من الواضح أن دليلاً جديداً قد ظهر على العلن |
Ataları, dinozorlarla hemen hemen aynı zamanda ortaya çıktı. | Open Subtitles | فأجدادهم قد ظهروا فى نفس زمن الدينـاصـورات |
Dolayısıyla birkaç yazılım bulup taramaya okumaya başladım ve bir bulmaca olduğu ortaya çıktı. | TED | جلبت بعض البرامج وبدأت في قراءتها، وتحليلها، وتبيّن أنها أحجية. |
Kristal kırıldı ve Skeksiler ile Mysticler ortaya çıktı. | Open Subtitles | وعندئذ تصدعت البلورة، وظهر السككسيس والمستيك |
Fazla düşünme. Haklı olduğum ortaya çıktı. | Open Subtitles | لا تفكر اكثر من الازم فقط يَظْهرُ أنني على حق |