En iyisi masaya oturduğu zaman, çenesinin altına bir mendil koyalım. | Open Subtitles | من الأفضل لنا وضع منشفة تحت ذقنه عندما يجلس إلى المائدة |
Beyaz Saray'da, oturduğu bir masası var. Kararlı masa deniliyor. | TED | في البيت الأبيض، هناك المكتب الذي يجلس عليه. يسمى المكتب الحازم. |
Ve işte buradaydı, insan bilincinin oturduğu koltuk, insan bedeninin enerji evi, işte ellerimdeydi. | TED | وكان هناك، مقر الوعي البشري، مركز نفوذ الجسم البشري، يجلس على راحة يديا |
O bir sineği bile incitemez. Üstüne oturduğu sinek yuvası hariç tabii. | Open Subtitles | ما كان ليؤذي ذبابة , ما عدا مدينة الذباب التي جلس عليها |
Daha sonra bu zavallı çocuğun yanında oturduğu bir sırada parasının kaybolduğunu fark ediyor. | Open Subtitles | لكنها اكتشف أنها فقدت بعض الأموال كانت في مكان قريب من مكان جلوس الولد الفقير |
Ama onun küçük evinde üzgün ve yalnız bir şekilde oturduğu, kedilerini beslediği ve Cinayet Dosyası'nın 17 bölümünü art arda izlemeye oturmadan önce tek kişilik yemeğini mikrodalgada ısıttığı gözümün önüne geliyor. | Open Subtitles | ولكن أتصورها دائمًا جالسة وحدها في شقتها الصغيرة تطعم قططها تسخن عشائها في المايكرويف قبل أن تجلس |
Böylece oturduğu yeri tespit edebiliriz. | Open Subtitles | ربما سيساعدنا بمعرفة مكان جلوسه |
Kızıl Bulut'un sandalyede oturduğu bu resmi nasıl buldun? | Open Subtitles | كيف تحب هذه الواحدة لسحابة حمراء يجلس على كرسي؟ |
Şu an tek bilmek istediğim burada kimin oturduğu. | Open Subtitles | أما الآن فكل ما أريده هو معرفة من كان يجلس هنا ؟ |
Masanın Victor Astwell'in oturduğu tarafındaydı. | Open Subtitles | على الطاولة أين كان يجلس ً فيكتور آستوال ً |
Bay Nokes'un oturduğu masaya yaklaştıklarını gördünüz mü? | Open Subtitles | هل رأيتيهم كما إقتربوا من المنضدة حيث كان يجلس السيد نوكيس؟ |
Ama kadeşinin buraya oturduğu herzaman .... | Open Subtitles | ماعدا ذلك في كل مرّة يجلس أخوك لعزف البيانو |
Karşısına bir virtüözün piyanosunun karşısına oturduğu gibi oturduğum daktilom; | Open Subtitles | آلتي الكاتبةالتي كنت أجلس أمامها كعازف البيانو الذي يجلس أمام البيانو خاصته; |
Bakanların nerede oturduğu ve gökyüzünü huzurla kutlama. | Open Subtitles | حيث يجلس وزراء السماء ويحتفلون بالرخاء والسلام |
Bakanların nerede oturduğu ve gökyüzünü huzurla kutlama. | Open Subtitles | حيث يجلس وزراء السماء ويحتفلون بالرخاء والسلام |
O bir sineği bile incitemez. Üstüne oturduğu sinek yuvası hariç tabii. | Open Subtitles | ما كان ليؤذي ذبابة , ما عدا مدينة الذباب التي جلس عليها |
Yedi, sekiz kişinin daha oturduğu bir masada oturuyordu, | TED | جلس إلى الطاولة بصحبة سبعة أوثمانية من أؤلئك الأخرين. |
Carter'ın sıçacağım derken kaktüse oturduğu gündü, değil mi o? | Open Subtitles | كان هذا في نفس اليوم جلوس كارتر على الصبار عندما كان ياخذ الهراء ، أليس كذلك؟ |
Geçen gün akşam yemeğinde birilerinin yanında oturuyordum, ve kraliçenin William Hill'in dışında oturduğu bu resmin harika olduğunu söylüyorlardi. | TED | كنت جالسة الي جانب احدهم علي العشاء في اليوم التالي, وكانوا يقولون انه هناك تلك الصورة العظيمة للملكة جالسة خارج ويليام هيل |
Benzer şekilde Buda, "Mara" tarafından, aydınlanmaya ulaşmak için oturduğu | Open Subtitles | تماما مثل البوذا عندما كان يغويه "المارا" أثناء جلوسه للوصول الى |
Ve bu zaman süresince 5 kez yerini değiştirdiği ve her seferinde bayanların yanına oturduğu tespit edilmiştir. | Open Subtitles | فى خلال هذا الوقت لوحظ أنه قد بدل مقعده أكثر من خمس مرات و كان دائماً يختار مقعده بجانب امرأة |
Bob oturduğu binanın sürekli açık olduğunu söyledi. | Open Subtitles | أتعلمين، قال بوب أنّه يوجد في المبنى... الذي يقطن فيه مساكن شاغرة دائماً. |
Burası durduğu, uyuduğu, oturduğu ve haritaları incelediği yerdi. | Open Subtitles | -كان الجسر هو مكانه حيث نام واقفاً وجلس ودرس الخرائط |
Gerçek çekicilik Beth'in yeni piyanoda oturduğu haldi - | Open Subtitles | كان الفرح باديا على وجه بيث وهي نتحني على البيانو وتلمس |
Bu yüzden size bunu söylemekten çok utanıyorum, ayağa kalktım ve doktorumun oturduğu yere kadar gittim, omzunun üzerinden bakabileyim ve önündeki sayfada ne yazılmış kontrol edebileyim diye. | TED | لذلك أنا محرجة لأبلغكم أنني ذهبت ووقفت وراءها حيث كانت تجلس لأتمكن من النظر من فوق كتفها والتحقق من ما هو مكتوب في الصفحة أمامها. |
- Annem için. Şu anda oturduğu yerden 1 kilometre kadar uzakta. | Open Subtitles | لقد أشتريتها لأمي أنها سكنها يبعد ميل واحد |