oynadı. Kazandı. Çünkü bilgisayar sadece geçerli hamlenin ne olduğunu biliyordu. | TED | و لعب ففاز لأن الحاسبة كانت تعرف الخطوات القانونية في اللعبة |
Şimdiye kadar, üç buçuk milyondan fazla insan oyunu oynadı. | TED | حتى الآن، لعب أكثر من 3.5 مليون شخص هذه اللعبة. |
Polis o hapisteyken kirli bir numara oynadı biliyor musun? | Open Subtitles | أتعرف الشرطة لعبت خدعة قذرة عليها عندما كانت في السجن؟ |
O zaman muhtemelen bir aracı kullandılar. Biri arada kurye rolünü oynadı. | Open Subtitles | لذا من الممكن أن يكونوا استخدموا وسيطاً، شخص ما يلعب دور الرسول |
Şansın sana kötü bir oyun oynadı Diye oturup yakınman gerekmiyor. | Open Subtitles | لا تتكدر بسبب الطريقة التى تلاعب بها الحظ معك |
Annen beynimle oynadı, şimdi de normalde düşünmeyeceğim garip şeyleri düşünüyorum. | Open Subtitles | تلاعبت بعقلي والآن أفكر في هذه الأمور البائسة التي لا أريد التفكير بها. |
Bu yüzden beyinlerimize görüntüler ve hikayeler yükleyerek akıllarımızla oynadı. | Open Subtitles | ولذلك فقد لعب بعقولنا ويبث بنا الرؤي والاشياء في عقولنا |
Takımlarınız öyle başa baş oynadı ki bir yazı tura atışı yetmez tabii. | Open Subtitles | الطريقة التي لعب بها الثلاثة فرق هذه السنة تستحق أكثر من رمية واحدة |
Evet. Jeremy bir aktör ve geçenlerde Mapplethorpe rolünü oynadı. | Open Subtitles | جيريمي هو ممثل وقد لعب دور ميبل ثيروب في مسرحية |
Kadınları okutma algısının eksikliğiyle birleşen bu şey, bu durumun aklımıza kazınmasında büyük rol oynadı. | TED | هذا بجانب افتقار الاهتمام بتعليم المرأة الذي لعب دورًا رئيسيًا في نقش هذا الأمر بداخل عقولنا |
Bu sempatiyle, yepyeni bir alan tasarladı, tıbbın acıyı bilmesinde önemli bir rol oynadı. | TED | ونتاجًا لهذه العاطفة، أدار مجالًا جديدًا كليًا لعب دورًا عظيمًا في جعل الطب يعترف بالألم منه وبسببه |
İlk olarak: Bu John Newton isminde bir adam, İngiliz din bilimci, 1800'lerin başında İngiliz İmparatorluğu'ndan köleliği kaldırmada büyük rol oynadı. | TED | الأولى: هذا رجل يدعى جون نيوتن، عالم لاهوت بريطاني لعب دوراً محورياً في إلغاء نظام العبودية في الإمبراطورية البريطانية في أوائل الثمانينيات. |
Bir vatandaş öbür vatandaşa yardım etti, ve kurumlar da burada kilit bir rol oynadı. | TED | إذن فمواطن ساعد مواطنا آخر، لكن الحكومة لعبت دورا محوريا هنا. |
tabii ki büyük anneme de adıyorum. Özellikle aktivist olduğum ve polis tarafından baskı gördüğüm zamanlarda benim için çok önemli bir rol oynadı. | TED | وبالطبع، أهديه أيضاً إلى جدتي، والتي أعتقد أنها لعبت دوراً هاماً كبيراً، وخاصة بالنسبة لي عندما كنت ناشطا، وكنت أتعرض لمضايقات من قبل الشرطة. |
Keşif Çağı boyunca, uzun mesafeli deniz seferlerinde alkol çok önemli bir rol oynadı. | TED | في عصر الاكتشافات، لعبت المشروبات الروحية دوراً حساساً في الرحلات البحرية الطويلة. |
Hiç görmediğim bir çocuk bütün gece bir oyun makinesiyle oynadı. | Open Subtitles | هل انت متأكد انك لم تشاهد اي احد منهم شخص ما لم ارى من قبل كان يلعب في اجهزة الفديو طوال الليل |
- Cincinnati'de oynadı. - Dee Fondi'e transfer oldu. | Open Subtitles | ــ كان يلعب لسنسنيتيي ــ إنتقل إلى دي فوندي |
Underwood telefonu aldı. Rafineri öldü. Grayson bizimle oynadı. | Open Subtitles | آندروود تحصل على المكالمة، المصفاة إنتهت، و غرايسون تلاعب بنا. |
Yok oldu. Benimle oynadı, acemi hatası. | Open Subtitles | لقد اختفى فحسب تلاعب بي، إنه خطئي الساذج |
Annen beynimle oynadı, şimdi de normalde düşünmeyeceğim garip şeyleri düşünüyorum. | Open Subtitles | تلاعبت بعقلي والآن أفكر في هذه الأمور البائسة التي لا أريد .التفكير بها |
Kızım anlamadın mı? Norbit seninle oynadı. | Open Subtitles | الم تفهمي الامر بعد نوربت كان يتلاعب بك |
Birisi tadilatlar devam ederken alarm kabloları ile oynadı ve güvenlik ihlalinin olduğunu bildiği pencereyi kırarak içeri girdi. | Open Subtitles | شخص ما عبث بأسلاك جرس الإنذار عندما كانت الترميمات جارية وبعد ذلك إقتحم النافذة |
Unutma, kimsenin istemediği İyi Kalpli Cadı rolünü, oynamak için gönüllü oldu ve oynadı. | Open Subtitles | وأيضًا تقدم ولعب دور الساحرة عندما أراد الكل عدم فعل ذلك |
Neena, seninle saplık rekoru kırmış bir kukla gibi oynadı. | Open Subtitles | نينا مثلت عليك مثل مالك متباهي بأطول شريط مجفف بالعالم |
İngilizler bireysel, Macarlar kolektif oynadı. | Open Subtitles | . . الإنجليز لعبوا بشكل منفرد و لعب الهنغاريون بصورة جماعية |
Baban dün Yanks'a karşı Seattle'a oynadı ve inanır mısın Griffey düşük temposundan sıyrıldı ve birkaç kere tam kale koşusu yaptı. | Open Subtitles | لقد راهن والدك البارحة أن سياتل سيتغلب على اليانكس وخرج غريفي من أزمته المادية وتغير وضعه تماماً |
Kane olabilir, ama neden aynı kartı ikinci kez oynadı bilmiyorum. | Open Subtitles | قد يكون " كين " رغم أني لا أعرف لماذا يلعبها لمرة اخرى |
Belki Higgins... yok, gerçekten iyi oynadı. | Open Subtitles | ظننتُ أن هوغينز قد.. لا، لقد لعبها بشكل ممتاز |
Hadi yüzleşelim, Yeşil Ranger Rita'nın kozuydu. Onu oynadı ve kazandı. | Open Subtitles | لنواجه الأمر, المغامر الأخضر هو ورقة ريتا الرابحة وقد لعبتها وفازت |
Küçük kızlar Amazon oyuncak bebekleri ile oynadı ve Amazonlar Yunan vazo boyama işinde favori konuydu. | TED | ولعبت الفتيات بدمى على شكل الأمازونيات، وكُنَ ملهمات للرسم على المزهريات الإغريقية المشهورة. |