Bununla ilgili metin düzeltme veya sayfa onaylama diye bir rol var. | TED | هناك دور مرتبط بالمراجعة يُسمى مراجعة النسخ المطبعية التجريبية، أو صفحة الموافقات. |
Ve bazı çevresel rol modellere de ihtiyacımız var, bazılarını bugün dinledim. | TED | ونحتاج لبعض النماذج لتلعب دور النموذج البيئ أيضا، ولقد سمعت بعضهم اليوم. |
Sanki herşey onun başından geçiyormuş gibi. Hiç rol yapmıyor gibi. | Open Subtitles | تعتقد أن كل شيء يحدث لها فعلاً، لا تمثيل في ذلك |
Yapılacak tek hareket bu. Yani, rol yapmam gerekiyorsa, problem değil. | Open Subtitles | إنها الحركة الوحيدة و كل ما علي فعله هو بعض التمثيل |
Alexa'nın rol yapmaktan daha iyi yaptığı birşey yok, nokta. | Open Subtitles | اليكسا لا تفعل شيئ سوى التظاهر بانها فى فترة الطمث |
Seni utandırdım mı? Seni tanımıyormuş gibi rol yaparken buna nasıl cevap verebilirim? | Open Subtitles | كيف يمكنني أن أجيب علي ذلك و أنا أتظاهر أني لا أعرفك ؟ |
Generallerimizden biri dizide konuk oyuncu olacak. Küçük ama önemli bir rol. | Open Subtitles | أحد جنرالاتنا سيحل ضيف شرف في المسلسل، إنه دور صغير، ولكنه محوري |
Her kurum kendi üyeleri olan insanlara yer tutacakları bir sosyal rol verir | Open Subtitles | كل مؤسسة تزود الناس الذين هم أعضاء فيها بشغل دور وظيفي غير إجتماعي |
Çocuğun babası ne onun, ne de sizin hayatınızda hiçbir rol oynamayacak. | Open Subtitles | والد الطفل لن يلعب أي دور في حياته و لا في حياتك. |
Tüm o deneme çekimlerinden sonra sanırım bir rol kapmış. | Open Subtitles | اعتقدت انها اخيرا بعد كل الاختبارات حصلت لنفسها على دور |
Delphi birçok Yunan efsanesinde kilit rol oynayan kutsal bir tapınaktır. | Open Subtitles | انه معبد مقدس لعب دور أساسى فى العديد من الأساطير اليونانية |
Bu akşam sahnedeki öpüşmemizin rol icabı olduğunu söylediğin için. | Open Subtitles | لأنك قلت أن تلك القبلة على المسرح كانت مجرد تمثيل. |
Art, dünyanın en gönülsüz eş değiştireni, sadece rol yapıyordu. | Open Subtitles | آرت، مبادل الأزواج المُتردد الوحيد في العالم كان مُجرّد تمثيل. |
Yapılacak tek hareket bu. Yani, rol yapmam gerekiyorsa, problem değil. | Open Subtitles | إنها الحركة الوحيدة و كل ما علي فعله هو بعض التمثيل |
Artık rol yapmayı bırakabilirsin, zira herkese kim olduğunu söyleyeceğim! | Open Subtitles | حسنًا يمكنك التوقف عن التظاهر لأني سوف أخبر الجميع حقيقتك |
Hep biliyorum. Sadece bilmek rol yapma Eğer fikrim yok etmek için. | Open Subtitles | بلى, أقولها دائماً, أتظاهر أنني لن أقولها كي تستطيع الحصول على أوهامك |
Çünkü onların istediklerini bu. Zaten nasıl olursa olsun rol yapmanı istiyorlar. | Open Subtitles | لأن هذا ما يريدونه يريدون منك أن تمثل عليهم بطريقة أو بأخرى |
Sana daha önce rol olmadığını söylemiştim. Ben sadece başrolde oynarım. | Open Subtitles | كم مرة قلت لك لا أدوار جانبية، فقط أفعل يؤدي الرئيسي |
rol yaptığın bile anlaşılmıyordu. Gerçekten iyiydin. | Open Subtitles | لم استطع ان أُجزم انكَ كنتَ تتظاهر, لقد كنتَ رائعاً |
Ben bu kadar iyi rol yapsaydım kendi şovumda oynuyor olurdum. Kes şunu. | Open Subtitles | رائع , لو قدمت أداءا بهذه الروعة لكنت الآن أمثل بمسلسل يشبه إلياس |
Yumuşak taraflarını fazlasıyla görürlerse rol yapıyormuş gibi görüneceksin. | Open Subtitles | ,اذا رأوا الكثير من الجانب الرقيق فسيبدوا كما لو كان تمثيلاً |
Ama onu dinlediğimde, hâlâ rol yaptığı hissine kapılıyorum. | Open Subtitles | لكنني حين أسمعه أشعر به كما لو كان لا يزال يمثل |
İnternet, bu insanların fikirlerini çekinmeden söylemelerinde, işbirliği yapmalarında, birlikte düşünmeye başlamalarında büyük rol oynadı. | TED | ساهمت الإنترنت بدور كبير في مساعدة هؤلاء في التعبير عن آرائهم بحرية للتفكير والتعاون مع بعضهم البعض |
Evrenimizin yapı taşları olan galaksilerin oluşumunda kritik bir rol oynadılar. | TED | بل لعبت دورًا محوريًا في عملية تكوين المجرات، اللبنات الأساسية لكوننا. |
Emma, hayatında o kadar çok rol oynamıştı ki bir gün kaybolacağından korkuyordu. | Open Subtitles | إيما كانت تقول بأنّها صرفت كثيرا من يفها تظاهر بكون الناس الآخرين |
Hiç iyi rol yapamıyorum, değil mi? O, rol müydü? | Open Subtitles | لا عجب أنك طردتيني لست ممثلة بارعة ، أليس كذلك ؟ |