Avrupa'daki sınırlar onları reddediyor veya kabul etmek için saldırıyor. | Open Subtitles | كل الحدود في أوروبا ترفض لهم أو التهم بشجاعة لقبولهم. |
Tamam ben de bazı sınırlar istiyorum, ...benimle karşılaştırmaya izinli olduğun hayvanlardan başlayarak. | Open Subtitles | حسنا,انا أريد بعض الحدود أيضا بدءا بأسماء الحيوانات المسموح لكِ أن تشبهيني بها |
sınırlar hakkında ders verebilecek en uygun kişinin sen olduğunu hiç sanmıyorum. | Open Subtitles | لا أعتقد أنني أنظر إلى أفضل مصدر في إعطاء دروس عن الحدود |
Ve hatta, ürünün şekil manipulasyonuna bile belli sınırlar içinde dahil olabilirsiniz. | TED | و ايضا يمكنك الاشتراك في التلاعب بشكل المنتج ولكن ضمن حدود آمنة. |
Yani tersi istikamette bir ilerleme var: Daha kapalı sınırlar, daha az işbirliği ve belki Avrupa yapısının farklı bölümlerinin bazılarında ayrılmalar bile olabilir. | TED | بل على العكس ، فهي ذات حدود أكثر إنغلاقاً و أقل تعاوناً ، بل و حتى قد تخرج عن بعض الأجزاء المختلفة للبناء الأوروبي |
Sonuç olarak kişisel sınırlar konusunda iyi değilsin. Komik bir şey mi var? | Open Subtitles | خلاصة القول أنت حقا سيء فيما يخص الحدود الشخصيه هل هناك شيئا مضحك؟ |
Ancak siberalemin bazı alanlarında sınırlar hala vrlıklarını sürdürüyorlar. | TED | ولكن الحدود مازالت تتواجد في بعض الأجزاء من الفضاء الرقمي. |
Öğrendim ki sınırlar gerçeğin bittiği yerlerdir fakat aynı zamanda hayalin ve hikayenin başladığı yerlerdir. | TED | تعلمت أن الحدود هى في النهايات الفعلية ولكنها أيضاً تقبع حيث المخيلة وتبدأ القصة. |
DE: Harika bir soru. Aslına bakarsan beynin işleyeceği veri türlerindeki kuramsal sınırlar hakkında hiçbir fikrimiz yok. | TED | ديفيد: هذا سؤال جميل، في الحقيقة ليست لدينا فكرة عن الحدود النظرية لنوع المعلومات التي يمكن أن يتقبلها الدماغ |
Her gün; hayatları için kaçan insanların acı hikayelerini dinliyorum, tehlikeli sınırlar ve düşman denizler boyunca. | TED | كل يوم استمع الى قصص مروعة عن اناس يفرون لأجل النجاة بحياتهم عبر الحدود الخطرة والبحار الهائجة |
Şuan Suriye durumu ana güvenlik krizlerine dönüştüğü için bu konuda bazı problemler görüyoruz, ama geniş dönemde gerçek şu ki: Orta Doğudaki bütün sınırlar açıktı. | TED | حاليا نلاحظ بعض المشاكل مع الوضع السوري، مع تطور الوضع السوري إلى أزمة أمنية كبيرة، ولكن في الحقيقة لمدة كبيرة، كانت كل الحدود بالشرق الأوسط مفتوحة. |
sınırlar ve kısıtlamalara bakılmaksızın bizi kapsamlı bir şekilde koruyan mevcut bir politikanın olması gerekmez mi? | TED | أليس من المفترض أن يكون لدينا نوعا من السياسة تحمينا بصورة عامة، بغض النظر عن الحدود والقيود؟ |
Toplumsal dansla, gruplar arasındaki sınırlar bulanıklaştı. | TED | عن طريق الرقص الشعبي، تتلاشى الحدود بين الجماعات البشرية. |
Kalkınma Hedefleri'ni Gezegensel sınırlar içinde başarmalıyız. | TED | نحن بحاجة إلى إنجاز أهداف التنمية المستدامة ضمن الحدود البيئية |
Y ekseni bize gezegensel sınırlar dâhilinde kalma yeteneğimizi gösteriyor. | TED | يعرض المحور العمودي مقدرتنا في البقاء ضمن الحدود البيئية |
Doğal seçilim, popülasyon ve türleri kabaca tanımlı sınırlar içinde tutuyor. | TED | عادةً ما يُبقي الانتقاء الطبيعي على السكان والفصائل ضمن حدود معينة. |
Parsons, gerçekten de aşılmaması gereken yasal sınırlar olduğuna inanıyor. | Open Subtitles | انه يؤمن حقا أنه هناك حدود قانونيه لا يمكن تخطيها |
Hayvan istismarına dair kanıt yok ve deneyler yasal sınırlar içerisinde yapılmış. | Open Subtitles | لا يوجد دليل على تعذيب الحيوانات، والتجارب تمّ إجرائها وفق حدود قانونية. |
ve bugünün meselesi sınırlar olmadan gelen yenilikler ama söylemeliyim ki hayatımdaki yenilikler, sınırlarım yüzünden mümkündü. | TED | وبرغم أن حديث اليوم هو عن الإبداع بدون حدود يجب أن أقول أنه في حياتي كان الإبداع ممكناً بسبب حدودي. |
Bu yazılım parçası bireyi olası sınırlar içinde tutacaktır. | TED | فإن قطعة من البرمجيات بامكانها إبقاء الفرد في حدود المعقول |
Ama böyle bir dünyada bile aşılmaması gereken sınırlar vardır. | Open Subtitles | لكن حتّى في هذا العالم، هناك خطوط لا يُمكن تخطّيها |
Yabancı kuralların bütün işaretlerini parçalayıp yeni sınırlar çizdiler. | Open Subtitles | مزّقوا كلّ علامات الحكم الأجنبى ووضعوا حدوداً جديدة |
Bu eşik, bilimciler tarafından gezegensel sınırlar olarak tanımlananların aynısı. | TED | وهذه الحافة هي نفسها التي عرفها العلماء من قبل بالحدود الكوكبية. |
Biz polis memurları görevimizi yasaların çizdiği sınırlar içerisinde yapabiliriz. | Open Subtitles | نحن الشرطة ديك ضباط لنؤدي واجبنا .. مقيدة بحدود معينة. |
Dünyayı bir bütün olarak görmeye çalışın, sınırlar ve cepheler olmadan. | TED | حاول أن ترى العالم باعتباره عالما واحدا بدون حدود أو قيود جغرافية. |
Ve o an şunu öğrendim, belirlediğimiz sınırlar ve engeller iki şeye neden olur. Bir, hedefimizden saptırır ya da iki, bizi yaratıcı olmaya zorlar. | TED | حينها تعلمت أن حدودنا وعوائقنا، تتسبب فى شيئين الأول : إيقاف مسارنا أو الثاني : دفعنا إلى طريق الإبداع. |
Kelimenin anlamını bilseydiniz geçilmeyecek sınırlar olduğunu da bilirdiniz! | Open Subtitles | لو أنّكم تفقهون معنى المحارب لأدركتم أن ثمّة حدودًا لا يمكنكم تخطّيها. |