Muhtemelen hepsi onun saklandığı yerin yakınında bir yerlerdedir. | Open Subtitles | في الأغلب أنها جميعاً في نفس المنطقة بالقرب من المكان الذي يختبئ فيه |
Aşık olmaya korkan herkesin saklandığı şeyden; üzülmekten. | Open Subtitles | الشيئ الذي يختبئ منه كل من يخاف من الحب، التعرض للأذى. |
Eskiden korsanların saklandığı bir yermiş ama sonradan tarlaya falan dönüştürülmüş. | Open Subtitles | لقد كانت تعتبر مخبأ للقراصنة ثم تحولت إلى مزارع وما شابه |
Kutsal eser, kanın vasıtasıyla bana vampirlerin saklandığı yeri göster. | Open Subtitles | البقايا المقدسة من خلال دمك أرني أين يختبيء مصاصي الدماء |
Patiayak onun saklandığı yerde elinde. | Open Subtitles | لقد امسك بيدفوت في المكان الذي يختبأ فيه |
İblis saklandığı yerden çıktı veya derin uykusundan uyandı. | Open Subtitles | لابد أن الكائن الشيطاني خرج من مخبأه أو قام من سباته |
Eminim karşısına yine yılların davası çıkınca bu onu saklandığı yerden çıkarır. | Open Subtitles | أنا واثقة من أن محاكمة مصيرية أخرى قد تغريه للخروج من مخبئه. |
- Buyurun. - George, bu adamı saklandığı delikten çıkartın. | Open Subtitles | نعم سيدى جورج, اريد لهذا الرجل ان يخرج من اختبائه, |
patiayak elinde, o şeyin saklandığı yerde. | Open Subtitles | هو يمتلك بيت فوت فى المكان الذى يختبئ به |
Konuştuğum herkese göre burası Usame'nin saklandığı yer. | Open Subtitles | كل من تحدثت لهم يقولون ان اسامة يختبئ هنا |
Çantada bir izleme aleti var. Sadece onu alıp kocanın saklandığı yere götürmen gerekiyor. | Open Subtitles | كلّ ما عليكِ فعله هو ، أخذه إلى حيثما يختبئ زوجك |
Elbette, "içindekiler" dediklerini satmak isterim ancak gerçekten düşününce ne zaman saklambaç oynasak hep arkasına saklandığı perdeler mesela. | Open Subtitles | أريد ان ابيعهم ولكن عندما تأتي الي الاشياء مثل السلالم التي كان ابني ويل دائما يختبئ ورائه |
Beni doğrudan, ejderin saklandığı yere götürmen çok hoş. | Open Subtitles | كان لطيفا منك انك دليتيني على مخبأ هذا التنين |
saklandığı vakit onu göremezsin. | Open Subtitles | أبي طيب عندما يختبيء فإنك لا تستطيع رؤيته |
saklandığı yeri öğrenip ödeşmeye gittiler bence. | Open Subtitles | أخمن إنهم أكتشفوا أين يختبأ وذهبوا لكي ينتقموا منه |
saklandığı son kilise Çin Mahallesi'ne yürüyüş mesafesinde. | Open Subtitles | مخبأه الأخير كان في كنيسة مع مسافة صغير إلى الحى الصيني |
Böylece saklandığı yerden çıkmasını sağlayıp, suçu üstüne atabilecekti. | Open Subtitles | وبهذا تخرجه من مخبئه وتلقي باللوم عليه على انه السارق |
Bu yüzden yapacağınız şey beni saklandığı yere kadar takip etmek. | Open Subtitles | كل ما عليك فعله هو أن تتبعني إلى مكان اختبائه |
Peki ona çocukların saklandığı yeri kim söyledi? | Open Subtitles | من الذي أخبره بمكان إختباء الأطفال ؟ |
İlk saklandığı yere gittiğini düşünüyorsun. | Open Subtitles | هل تعتقـد انه عـآد الى المكان السابق الذي اختبأ به |
saklandığı yeri biliyorum, ve yarın şafakta... bin adamla saldıracağım! | Open Subtitles | انا اعرف اين مخبأها و غدا عند الفجر سوف اهجم بألف رجل |
Ritchie'nin saklandığı yeri polislere kim söyledi? | Open Subtitles | من الذى أخبر البوليس عن مكان اختباء ريتشى ؟ |
- Yani o köprünün altında saklandığı...? | Open Subtitles | هل تقصد أنه يختبىء هناك تحت نفس الجسر000؟ |
Usame Bin Ladin'in saklandığı 6 numaradan olabilirsin ve ben bunu bilmeyecektim! | Open Subtitles | ربما يكون (أسامة بن لادن) مختبئاً في المنزل رقم ستة وما كنت لأعلم هذا |
Kötü adam, kızı yakalamak için aşağıya indiklerinde kız arkalarında bulunan ve saklandığı meşe ağacından atlayıp ağır kapıyı kaldırır ve kapıyı üstlerine kapatır. | Open Subtitles | عندما ينزل الشرير للأسفل ليمسكها تقفز من خلف شجرة البلوط الضخمة حيث كانت مختبئة و تحمل الباب الثقيل عن الأرض |
NSS binasında, çok gizli bilgilerin saklandığı bir depo var. | Open Subtitles | ضمن منظمة الأمن القومي هناك دائرة تخزن المعلومات السرية للغاية |