ويكيبيديا

    "taşıyor" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • يحمل
        
    • تحمل
        
    • يحملون
        
    • ينقل
        
    • حامل
        
    • يحملها
        
    • تحملين
        
    • بنقل
        
    • تنقل
        
    • يحمله
        
    • حبلى
        
    • تحتوي
        
    • ويحمل
        
    • تحمله
        
    • بحمل
        
    Her iki Cumartesi'de bir, bu valizleri aşağıya evladının arabasına taşıyor, ve her iki Cumartesi'de bir, tekrar geriye yukarı çıkartıp, açıyor. Open Subtitles كل ثانٍ سبت يحمل تلك الحقائب وصولاً إلى سيارة ابنه، وفي كل ثانِ سبت يحملهم عائداً إلى الطابق العلوي مرةً أخرى ويفرغهم.
    Peki içlerinden herhangi biri kartopu haricinde bir şey taşıyor muydu? Open Subtitles واي منهم كان يحمل أي شيء ما عدا كرات الثلج ؟
    Teal'c, hastalığı taşımıyor olsan da, virüsü hala taşıyor olabilirsin. Open Subtitles تيلك بالرغم من أنك لست مريضا ربما مازلت تحمل الفيروس
    Şu an bu şeyin o kadar ağırlığı taşıyor olması imkansız. Open Subtitles من المستحيل، بأي حال من الأحوال أن تحمل كل هذا الوزن
    Ve görünüyor ki insanlar bir sürü şey taşıyor. TED وتبين أن الناس يحملون الكثير من الأشياء،
    Sizin de gördüğünüz gibi, fotoğraftaki adam patlayıcı bir cihaz taşıyor. Open Subtitles كما ترون ، فإن الرجل في الصورة هو يحمل عبوة ناسفة.
    Polislikten çok önce emekli olmasına rağmen silahını hâlâ taşıyor. Open Subtitles رغم انه متقاعد من سلك الشرطة ما زال يحمل مسدسه
    Bu sessizlik Filistin'de pasif direnişin büyüyebilmesi, hatta hayatta kalabilmesi olasılığı için derin sonuçlar taşıyor. TED هذا الصمت يحمل عواقب عميقة لاحتمال ويمكن أن تنمو اللاعنف، أو حتى البقاء على قيد الحياة، في فلسطين.
    Evet, görünüyor ki şimdiye kadar test edilmiş her erkek olimpik güç atleti bu varyantlardan en az birini taşıyor. TED حسنا، لقد اتضح أنه كل لاعب قوى أوليمبي ذكر تم اختباره يحمل على الأقل أحد أنواعه
    ve eğer ışıklandırma çok güçlü olmasaydı, İşte orada. Objeyi kavrıyor ve taşıyor, TED فإذا كانت الإضاءه غير قوية ها هو يحمل الغرض قبالة الناقل
    Sarı saçları ve mavi gözleri ile Alman sayılabilir; ancak Arjantin pasaportu taşıyor ve Berlin'e gitmesi için vizeye ihtiyaç duyuyor. TED بشعره الأشقر و عينيه الزرقاوتين، يبدو أودو ألمانيا، لكنه يحمل جواز سفر أرجنتيني، ويحتاج تأشيرة للعيش في برلين.
    Yanınızda enfeksiyonlu malzeme veya Lucas Klinik Şirketi'ne ait bir eşya taşıyor musunuz? Open Subtitles هل تحمل اي مواد معدية معك او ممتلكات لعيادة لوكاس او مواردها؟ لا
    O zavallı kız, içinde senin sadist, küçük, bıyıklı lanetini taşıyor. Open Subtitles تلك الفتاه المسكينه تحمل معها طفلاً سادياً لعيناً ذو شارب بداخلها
    Bütün ağırlığı iplerle taşıyor. TED بل إنها تحمل مجمل الثقل من خلال تطويع كتفها.
    Unutmayın ki, bu maddeler 3 milyar yılın kalite garantisini taşıyor. TED تذكّر، هذه المواد تحمل ضمان للجودة عمره ثلاثة مليارات سنة.
    Etrafımızdaki bütün bu yaygara bilgi taşıyor. TED كل الضوضاء التي حولنا في الحقيقة تحمل الكثير من المعلومات
    Kadınlarla oynaşmayın, kocaları silah taşıyor. Open Subtitles لا تعبث مع النساء اللواتى أزواجهم يحملون أسلحة
    Belki değil. Ama bu videoda kesinlikle bir vücudu taşıyor. Open Subtitles ربّما أنت مصيب، لكنّه قطعًا ينقل جثمان أحدٍ بذاك المقطع.
    Gerçek olan onun çocuğunu taşıyor olmasıydı ve kadını öldürüp bodrum katına gömdü. Open Subtitles الحقيقة الصحيحة هي أنها كانت حامل بطفله الغير شرعي لذا قام بقتلها و بعدها دفنها بقبو منزله
    Her yere taşıyor, Kundak battaniyesi gibi. Open Subtitles إنه يحملها معه في كل مكان كبطانية الأمان
    Her zaman yanında içki şişesi taşıyor musun, yoksa yeni bir alışkanlık mı? Open Subtitles هل تحملين دائما زجاجة الشراب معك أو هذا شيء جديد لك ؟
    Çalınmış kanları taşıyor, soğutucu malzemelerini araştır. Open Subtitles إنه يقوم بنقل دم مسروق لذا قومي بالبحث عن معدات التبريد
    CIA onun uyuşturucusunu taşıyor, o da karşılığında ordusunu kuruyor. Open Subtitles دائرة المخابرات المركزية تنقل مخدرات من أجله وهو يعيرنا الجنود
    Bu devasa şelale, hacimsel olarak karadaki en büyük şelale olan Kongo Nehri'nin Inga Şelalesi'nden saniyede yaklaşık olarak 166 kat daha fazla su taşıyor. TED هذا الشلال الهائل يحمل ماءً في الثانية على حافته يعادل 116 ضعف الماء الذي يحمله شلال إنغا في نهر الكونغو، والذي يعد أكبر الشلالات حجمًا على اليابسة.
    Aile dışından biri kraliyet kanı taşıyor. Open Subtitles هناك إمرأة من خارج العائلة حبلى بطفل من دم ملكي.
    Görebileceğiniz gibi bu ağacın gövdesine bazı isimler kazınmış ama aynı zamanda bazı doğa olaylarının da izlerini taşıyor. TED يمكنكم أن تروا أن هذه تحتوي على أسماء منحوته في جذعها الداخلي كما أنها تحتفظ ببعض الأحداث الطبيعية
    [O'Bannon] İşte orada, tam vaktinde, işçi ücreti olan bi çuval parayı taşıyor. Open Subtitles ها هو قادم فى ميعاده بالضبط ويحمل مبالغ الرواتب الكبيرة
    Bak burada ne taşıyor? Open Subtitles ذلك الشيء الصغير التافه الذي تحمله أنظر إليه
    ÇantayIa pedaIIarı çevirirken, sırtında fiI taşıyor gibi oIacaksın. Open Subtitles قيادة الدراجة مع الحقيبة أشبه بحمل فيل على ظهرك

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد