| tapınakta yazılanlara göre bu pek çok dünyalara nasıl bağlantı kurabileceğimizi belirleyememiştik. | Open Subtitles | لم نحدد كيفية إقامة إتصال بالعوالم العديدة المرسومة في الكتابات داخل المعبد |
| 60 yıl önce arkeologlarımız tapınakta gizli bir bölme keşfettiler. | Open Subtitles | منذ 60 عام وجد علماء الآثار غرفة سرية تحت المعبد |
| tapınakta altın var. 10 atın taşıyacağından fazla hem de. | Open Subtitles | توجد كميه من الذهب في المعبد تنوء بحملها عشرة خيول |
| Antik çağlarda Kudüs'te bir tapınakta; din adamlarının Kudüs'teki tapınağın özel bir masasına koydukları özel bir ekmekleri olduğunu anlatıyorlardı. | TED | ويقال فيه انه في قديم الزمان في معبد في القدس كان النُساك يمكلون الخبز الذي كان يوضع على طاولة خاصة في ذلك المعبد |
| Polis onu bulduğunda tapınakta saklanıyordu. | Open Subtitles | لقد كانت تختبىء فى المعبد عندما وجدتها الشرطة |
| Firavun yeni tapınakta tanrılar için dua edecek. | Open Subtitles | المعبد الجديد حيث يعبد فرعون اٍلهه الواحد |
| Ben buna... atalarımın kemiklerinin korunduğu tapınakta yemin ettim. | Open Subtitles | هذا ما أقسمت به في المعبد الذي يحمي عظامهم |
| tapınakta çalışmaya başlamak istedim. | Open Subtitles | نعم أردت أن أعود إلى هنا وأبدأ العمل في المعبد مجدداً |
| Çocukken tapınakta bir şarkı söylerdim. | Open Subtitles | عندما كنت صبيا اعتدت أن أغني أغنية في المعبد |
| Asa bir tapınakta olacak bu da dört rahiple yer değiştireceğiniz anlamına geliyor. | Open Subtitles | سيكون الصولجان في المعبد ما يعني أنكم ستستبدلون بأربعة كهنة |
| Ben tapınakta kurban edilecek olan kadınlar gördüm. | Open Subtitles | لقد رايت سيده مختطفة واخفوها فى المعبد وهم هاجمونى |
| Tapınaklar büyük bir saygıyla bakıyorlar, ve her bir tapınakta özel bir merasim düzenliyorlardı. | Open Subtitles | ينظرون الى المعبد بكثير من الوقار كان هناك مراسم لكل واحد من عندما يصل |
| Şimdi lütfen Diva'ya gidip, taşları alın. tapınakta görüşürüz. | Open Subtitles | الآن إذهبي إلى المغنية رجاءً وإجمعي الأحجار وقابليني في المعبد |
| Şimdi lütfen Diva'ya gidip, taşları alın. tapınakta görüşürüz. | Open Subtitles | الآن إذهبي إلى المغنية رجاءً وإجمعي الأحجار وقابليني في المعبد |
| Doğal olarak tapınakta kalacak. | Open Subtitles | العمل أفضل من أن تبقى عاطلة ستسكن في المعبد طبعاَ |
| tapınakta bize korkunun en büyük düşman olduğunu öğrettiler. | Open Subtitles | فى المعبد تعلمنا ان الخوف هو عدونا الأكبر |
| Ve bir anda kendimi Belize'deki tapınakta buldum. | Open Subtitles | و فجأة وجدت أننى قد عدت إلى المعبد فى بليز |
| Bu cihazın çekirdeği antik bir tapınakta bulundu, Guld diye adlandırıldıklarına inandığımız bir ırkın tapınağında. | Open Subtitles | قلب الآداة كانت أحد المكتشفات من معبد القدماء لجنس من الناس نعتقد أنهم كانوا يدعون بالجولد |
| İzni olmayan rakunlar, televizyon seyretmek için gün boyu tapınakta toplanmaya başladılar. | Open Subtitles | الراكون الغير مصرح لهم كانوا بالعادة يتجمعون بالمعبد لمشاهدة التلفاز خلال النهار |
| Bir gün, tapınakta yanan mumlarla oynarken. | Open Subtitles | في يوم من الأيام كَانَ يَلْعبُ ببَعْض الشموعِ الموقدةِ في المعبدِ |
| Söylesenize dünya çok güzel, peki neden Tanrı sadece tapınakta yaşasın ki? | Open Subtitles | قل لي شيئاً واحداً العالم جميل جداً ، يسكن الرب في المعابد |
| Umanose Dağı'ndaki tapınakta kalan rakun Kumataro, heykelleri kaldırmak için yapılan dualardan biri sırasında kendini, yerel efsanelerde geçen beyaz tilki kılığına soktu. | Open Subtitles | كوماتارو , الراكون الذي ضل بمعبد في جبل اومانوسي حول نفسه الى ثعلب تعرفه الاسطورة المحلية جيدا خلال احدى جلسات الصلاة لازالة التماثيل |
| Saldırıya uğradığın gün seni çaresizce ararken orada olacağını söyledi ve ondan sonra da seni tapınakta bulduk. | Open Subtitles | ،عندما تم مهاجمتك سابقاً ،كنا نبحث عنك ونحن جاهلين مكانك . وقال أنك ستكون هناك بالتأكيد وبعد ذلك، وجدناك في الضريح |