Ve eğer bu organize etme pozisyonundaki bazı topluluk üyeleri her felaketten sonra, her alanda bulunuyorsa bu araçlar da mevcut bulunmalı. | TED | وإذا كان احد أعضاء المجتمع في هذا الموقف التنظيمي في كل منطقة بعد كل كارثة، فإن هذه الادوات يجب ان تكون موجودة. |
Musu gibi topluluk bireylerini sağlık ekiplerimizin bir parçası hatta merkezi yapsak? | TED | ماذا لو جعلنا أفراد المجتمع كموسو جزءاً أو حتى مركز فريقنا الطبي؟ |
Bana bu bir topluluk forumu gibi geliyor ismi ise Shop Talk Live. | TED | وبالنسبة لي ، هذا يبدو مثل تشغيل منتدى المجتمع تسمى شوي توك لايف |
Çünkü topluluk mühürlendiğinde kendi başına büyü yapamıyorsun sanıyordum. | Open Subtitles | لانني ظننتُ انهُ حالما تربط الدائرة فلا يمكنك فعل السحر بمفردك |
Sonuç olarak, kızlarla başarılı bir çevrimiçi topluluk oluşturduğumuzu düşünüyoruz. | TED | لذا، فإننا نشعر بأننا شكلنا مجتمع إلكتروني ناجح مع الفتيات. |
Her şey yapabilir, her şey olabilir, topluluk içinde kendine bir yer edinirdi. | Open Subtitles | كان علية أن يفعل شيئاً , يصبح شيئاً يصنع مكاناً لنفسة فى المجتمع |
Çünkü bu topluluk 1992'de olanları tekrarlayabilecek bir barut fıçısı gibi. | Open Subtitles | لأن هذا المجتمع نشأ بالبارود وقادر على تكرار أحداث عام 1992. |
Çünkü bu topluluk 1992'de olanları tekrarlayabilecek bir barut fıçısı gibi. | Open Subtitles | لأن هذا المجتمع نشأ بالبارود وقادر على تكرار أحداث عام 1992. |
İşin sırrı "Biz"iz herhangi bir çatışma anında yapıcı bir rol oynayabilecek olan çatışmanın etrafını saran topluluk olarak biziz | TED | نحن الذين نتصرف نحن المجتمع المحيط بأي صراع يمكنه ان يلعب دوراً بناءاً في اي نزاع |
Bankın üstünde 82 yaşında olgun bir kadın var, topluluk onu Büyükanne Jack olarak tanıyor. | TED | الآن، على مقعد الحديقة تجلس امرأة تبلغ من العمر 82 عاما، معروفة أكثر في المجتمع بالجدة جاك. |
İçinde bulunduğunuz topluluk ile ilgili şeyleri robottan öğrenebilirsiniz. | TED | يمكنكم أن تتعلموا شيئا من الروبوت عن المجتمع الذي أنتم فيه. |
topluluk içinde bilgi işleme dışında birşey yapmayan çok özel yapılar geliştirmeye başladılar. | TED | وبدأت بتشكيل بنيات مميزة للغاية والتي لم تقم بعمل شيء سوى معالجة البيانات داخل المجتمع. |
Ve böylece aralarındaki büyük şakayı paylaşan insanlardan oluşmuş bir topluluk oluştu ve bunun hakkında konuşmaya ve bununla birşeyler yapmaya başladılar. | TED | وبالتالي تشكل هذا المجتمع من الناس الذين تشاركوا هذه المزحة الكبيرة وبدأوا يتحدثون عنها ويقومون بأشياء بناءً عليها. |
Bu konu 15 yıl boyunca bilimsel topluluk tarafından çözülememişti. | TED | ولمدة 15 سنة، بقي قيد الغموض في المجتمع العملي. |
Sana güvenmeyeceğimden eminim. 16 yıl önce ateşkes bir tuzaktı. topluluk kime inanacakları uğruna bölünmüş. | Open Subtitles | مُنذ 16 عاماً ،الهُدنة كانت فخاً، الدائرة كانت منقسمة بين مَن يصدقون. |
Eğer topluluk beraber olsaydı o katliam yaşanmamış olacaktı. | Open Subtitles | تلكَ المذبحة لم تكن لتحدثَ ابداً لو أن الدائرة عملت معاً |
Ama bunu gerçekte uygulamış olan sadece bir topluluk bulabildim. | Open Subtitles | لكن يمكنني أن أجد مجتمع واحد فقط يتطبقه فعليا ً |
Başka bir gezegenden gelen güçlü bir uzaylıyı kontrol etmek isteyen gizli bir topluluk. | Open Subtitles | جمعية سرية شُكلت للسيطرة على فضائي قوي من كوكب آخر ؟ |
Bu bir ekip, ve aynı zamanda bu teknolojiyi öngöremediğimiz şekillerde kullanan bir topluluk. | TED | وبلغ عمر فريق أوشاهيدي الخمس سنوات. إنه فريق ومجتمع كذلك يستخدم هذه التقنية بطرق لا يمكننا التنبؤ بها. |
Bu fotoğrafta gecekondu bölgesinde sinirli bir topluluk onu çevreliyor. | TED | في هذه الصورة حشد معاد في الأحياء الفقيرة المحيطة به. |
Bu devam ettikçe, tek bir topluluk olmaya başladık; doğayla olan bağımızı biliyorduk. | TED | وحينما بدأ هذا الشئ، بدأنا نصبح مجتمعاً موحداً. عرفنا تواصلنا مع الطبيعة. |
kendinizi kaybedebilirsiniz. Ve ben, yeni kendini ifade etme yollarıyla donatmak için ülkemizi koruyanlardan daha iyi bir topluluk düşünemiyorum. | TED | ولا أستطيع التفكير بمجتمع أكثر حاجة للتسلح بأدوات التعبير عن الذات أكثر من المجتمع الذي يقوم بحماية بلادنا. |
topluluk aklına emanet özel mülkiyet ama kooperatif olmasını istiyorum | TED | هي شركة ذات ملكية خاصة وتهتم بالمجتمع المحلي. لكني أود أن تصبح شركة تعاونية. |
MB: Bu, birçok kişinin eseri. Biz bir topluluk olarak insanların harika şeyler yapmalarına fırsat veriyoruz ve bu, harika bir his. | TED | ماسيمو بانزي: حسنا، إنه عمل الكثير من الناس، لذا فنحن كمجتمع نمكن الناس من صنع أشياء رائعة، وانا أشعر بالفرحة العارمة. |
Aslında insanların en çok korktuğu on şey listelerinde buna hiç rastlamadım. O listelerde topluluk önünde konuşma veya ölüm vardı. Eminim yardım istemek de o listelerde olmalı. | TED | إلاّ أنني لم يسبق لي أن رأيتها تندرج ضمن إحدى قوائم الأشياء العشر التي يهابها الناس كالتحدث أمام الحشود والموت لكنني على اقتناع تام أن مكانها إحدى هذه القوائم. |
Ancak, Kakuma'da bulunan topluluk hissi ve buradaki herkesin sahip olduğu gurur tek kelimeyle eşsizdi. | TED | ولكن الإحساس بالانتماء للمجتمع في كاكوما والكبرياء الذي يملكه الجميع هنا هو بكل بساطة لا نظير له. |
İzin verin sevgili topluluk liderlerimizden aldığım itirazlara yanıt vereyim. | Open Subtitles | لذا إسمحوا لي أن أخاطب إعتراضات من زملائي زعماء الفئات |
Amaçlarının en hassas üyelerimize saldırarak, topluluk sistemimizi bozmak olduğu aşikâr. | Open Subtitles | في محاولة واضحة لعرقلة نظام الفصائل بمهاجمة المتطوّعون الجدد الضعفاء. |
Çevrelerinden akan buz gibi akıntılardaki besin ve atıklar sayesinde, zengin ve çeşitli bir topluluk hayat bulur bu yamaçlarda. | Open Subtitles | أي جالية مختلفة بغزارة تَزدهرُ هنا ثابت بالمواد المغذّيةِ والبقايا في التياراتِ المتجمّدةِ التي تَتدفّقُ حول القمّةِ. |