Ama bu umut pek gerçekçi değil. O yüzden ikinci bir umudum var. | TED | إلا أن هذا الأمل غير واقعي بعض الشئ، ولذا لدي أمل ثانٍ احتياطي. |
Bir çocuğun umut edecek birşeylere ihtiyacı vardır. Şimdi umut edecek nesi var? | Open Subtitles | كان الولد يتمنى أن يحظى بشيء في هذا العالم، فأي أمل له الآن؟ |
umut kalmadığından emin değilken ona umudun kalmadığını nasıl söyleriz? | Open Subtitles | كيف نخبره أنه لا أمل إذا كنا لا نعلم لماذا؟ |
Sadece umut ve yine bana geri geleceğiz dua ediyorum. | Open Subtitles | . أنا فقط أتمنى و آمل أنها ستعود إلي مجدداً |
Ama bugün, sizlere bir umut olduğunu söylemek için karşınızdayım. | Open Subtitles | لكن انا اقف هنا اليوم لاقول لكم ان هنالك امل |
İçkiler tükenipte onu yeniden mahzene göndermesin diye umut edelim. | Open Subtitles | دعنا نأمل ألا ينفذ الشراب وينزل للقبو من أجل المزيد. |
umut kalmadığından emin değilken ona umudun kalmadığını nasıl söyleriz? | Open Subtitles | كيف نخبره أنه لا أمل إذا كنا لا نعلم لماذا؟ |
Caldwell ve Kamionkowski'ye göre Evren'in Büyük Parçalanmadan sağ çıkmasına hiç umut yok. | Open Subtitles | وفقا لكلام كالدويل و كاميونكوسكي لا يوجد للكون أمل للبقاء وقت التمزق الكبير |
Eğer bunu başaramazsanız o zaman aileniz için hiçbir umut kalmaz. | Open Subtitles | إن لم تتعلّم كيف تدرك ذلك، فإنّه لا يوجد أمل لعائلتنا. |
Sonra onu hava kilidinden atarak hepsinden kurtulmayı umut ediyoruz. | Open Subtitles | ونقوم بإلقائه عبر العادم الهوائي على أمل التخلص منه كله |
Birini körü körüne takip edip seni aradığın şeye götürmesini umut etmekten. | Open Subtitles | وأن تتبع أحدهم جزافاً على أمل أن يقودكَ إلى المكان الذي تنشده |
umut ederim o zamana kadar, benimle çıkmanı istemek için, tüm cesaretimi toplayacağım. | Open Subtitles | على أمل ان استجمع الشجاعة حينها لأطلب منك مجددا الخروج في موعد معي |
ve senin için umut yoksa benim için nasıl olabilir? | Open Subtitles | واذا لم يكن هناك امل لك فهنالك لا أمل لي |
O zaman umut var. Ameliyathaneye röntgen görüntü netleştiricisi istiyorum. | Open Subtitles | إذا هناك أمل. أحتاج جهاز أشعة متنقل في غرفة العمليات. |
Afrika'nın karşı karşıya bulunduğu mücadeleyi, yoksulluğun azaltılması denen bir çaresizlik mücadelesinden bir umut mücadelesi çerçevesine oturtmamız gerekiyor. | TED | نُريد إعادة تأطير التحديات التي تواجه أفريقيا من تحديات البؤس، البؤس الذي يُدعى الحد من الفقر، إلى تحديات الأمل. |
Fakat bir hafta sonu için gelirsin diye umut ediyordum. | Open Subtitles | ولكنني كنت أتمنى أن تأتين، ولو لعطلة نهاية الأسبوع فحسب. |
Ona kalplerimizde umut, topluklarımızda kanat olduğunu söyle. Sonra da artık arama yok. | Open Subtitles | اخبرها بأن لدينا امل ينبعث من قلوبنا وأجنحه وبعد ذلك لامكالمة هاتفيه مجددًا |
umut edelim de bir anlaşmaya varsınlar ve bizi bir süre serbest bıraksınlar. | Open Subtitles | دعنا نأمل أنهم يمكنهم التوصل إلى اتفاق وان يتركونا لحالنا لفترة من الوقت. |
Hayatlarına inen bir ışık olduğunu söylüyordu. Bize umut getirdi. | TED | حيث قال لقد انارت هذه المسيرة نفسي جلبت لي الامل |
O yüzden bu resimdeki herkesin ismini öğrenip onlardan biriyle konuşabilmeyi umut edeceğim. | Open Subtitles | لهذا سأجد اسماء جميع من كانوا بالصورة أملاً أننى سأتمكن من الكلام لأحدهم |
Hayallerin öldüğünde, umut etmeye devam etmek. Umutlarımız söndüğünde dua etmek. Kaybetmek, düşmekten korkmamak, eğer cesurca elimizden geleni yapmışsak. | TED | بالأمل عندما تموت أحلامنا. بالصلاة عندما نفقد آمالنا. ومع ذلك، لا أخشى الخسارة، إذا كنت قد قدمت كل شئ بشجاعة. |
umut ciddi şekilde yaralı. Changwon Hastanesi'ne götürüyoruz. | Open Subtitles | (سو ون)، متأذية حقّـاً لقد أخذناها الى مستشفى (تشانغون) |
Pek çok kadın vardı. Anlaşılan umut arayanlar genelde kadınlardı. | Open Subtitles | كان معظم الحضور من النساء، فالنساء هن السوق الرئيسية للأمل |
- Ağabeyinin kılıcının kaleminden daha keskin olmasını umut etmelisin! | Open Subtitles | عليك أن تأمل أن سيف أخيك أكثر حدة من قلمه |
Eğer avlanmaya devam etmezlerse yakında onlar da zayıf düşmeye başlayacak ve artık hiçbiri için umut kalmayacak. | Open Subtitles | فسيتملّكهنّ الضعف أيضاً وحينها لن يتواجد أملٌ لأيّ منهم |
Ama kaza ve hafızamla ilgili sana söylediğim her şey doğru, lütfen... yalnızca bir umut, belki bana yardım edebilirsin... | Open Subtitles | ولكن أعني، كل ما قلته لك عن الحادث وذاكرتي، رجاء، كل هذا صحيح و كنت اتمنى ربما أنتِ تستطيعى مساعدتي |
Eğer tüm şarkılar şiddete teşvik ederse onlara nasıl umut vereceğiz? | Open Subtitles | وكيف هذا يُعطيهم أملًا إذا كانت جميع الأغاني تحثّ على العنف؟ |
Bir kişi eğer bir başkasına umut verebiliyorsa,bu bir lütuftur. | Open Subtitles | عندما يعطي شخص ما الآمل لشخص آخر, هذه تعتبر هبة. |