Riyadan. Bu ne anlama geliyor biliyor musun? yalanlar ve yalancılar! | Open Subtitles | من التعود على الكذب ، أتعرف معناها من الكذب و الكاذبين |
Riyadan. Bu ne anlama geliyor biliyor musun? yalanlar ve yalancılar! | Open Subtitles | من التعود على الكذب ، أتعرف معناها من الكذب و الكاذبين |
Evliliğimizin en güzel hatıralarının yalanlar üzerine kurulu olmasına inanamıyorum. | Open Subtitles | لا اصدق ان احدي افضل لحظات زواجنا مبني علي الكذب |
Utancını gizlemek için oğulları hakkında yalanlar uyduruyordu. | Open Subtitles | كانت تخفي خجلها من سلوك ابنها الطويل بألقاء الاكاذيب |
Ancak ufak yalanlar, büyük yalanlara döner ve aradaki güven zedelenir. | Open Subtitles | لكن بعض الكذبات تكبر لتصبح اكبر يصنع نمط من عدم المصداقيه |
Benim işim çocuklara yalan söylemek ama dürüst yalanlar. | TED | عملي هو الكذب على الأطفال، و لكنها كذبات بيضاء. |
Ve biliyor musunuz, yalanlar üstüne kurulu bir ilişkiyi sürdüremem. | Open Subtitles | وهل تعرفون ماذا؟ لا استطيع أن اتحمل علاقة تستند علي كذبة |
Bunlar ufak yalanlar değil... aranızda ayaklanma çıkmasına ve aynı zamanda... devletin kurmuş olduğu dinden... sizi saptırmaya çalışan hain yalanlardır. | Open Subtitles | ليس فقط اكاذيب ، بل اكاذيب خائنة ليس فقط لانها تهدف الى نشر العصيان و التمرد بينكم و لكنها ايضا تمنع عقولكم |
Bir evliliği ayakta tutabilmek için ne yalanlar, ne dalavereler gerektiğini bilmiyorsun. | Open Subtitles | لا تعلمين أي نوع من الكذب الذي يجب إعداده للحفاظ على الزواج |
Özgür basın her şeyi basabilir, yalanlar dahil. | Open Subtitles | الصحافة الحرة يمكنها طباعة أي شيء، بما في ذلك الكذب |
Çocuk, bu ödüllendirilen yalanlar sisteminde öyle uzmanlaştı ki, kimse bu sessiz çocuğun nasıl mutsuz bir çocuğa dönüştüğünü fark etmedi. | Open Subtitles | أتقن لعبة الكذب التي كانت تكافئه جيدا لم يلاحظ أحد بأن الطفل الهادئ ذاك كان قد تحول الى طفلٍ حزين |
Yıllar boyunca söylediğim yalanlar ve üçkağıtlar, yaptırdığım dövmeler için. | Open Subtitles | بعد كل الكذب والخداع والوشم الذي قمت به على مر الأعوام. |
yalanlar konusunda özel tecrübeleri olan insanlar. | Open Subtitles | الناس الذين منحتهم مهنهم خبرة خاصة بخصوص الكذب |
Beni istiyor. Adamları da hep hakkımda yalanlar uyduruyorlar. | Open Subtitles | هو يريدنى لنفسه عملائه دائما يختلقون الاكاذيب عنى |
CIA hakkında söylediği igrenç yalanlar! Çok üzücü! | Open Subtitles | تلك الاكاذيب الرهيبه التى قالها عن المخابرات الامريكيه |
Sana söylediğim yalanlar ruhumu zehirleyen şeylerdi. | Open Subtitles | الكذبات التي اخبرتك إياها كانت هلاكًا وسُمَّا لروحي |
Bunlar küçük beyaz yalanlar, ama yine de, para harcamamış oluyorum. | Open Subtitles | هي كذبات صغيرة بيضاء لكنها أنت تعرف أنا أوفر المال |
Burada beyaz yalanlar olacaktır, ama ben genellikle siyah giyerim | Open Subtitles | اعتقد انها كذبة بيضاء بالاضافة ان لدي عملي |
Örneğin, büyük yalanlar söyleyemem. | Open Subtitles | على سبيل المثال , لا يمكننى اخبار اكاذيب كبيرة |
Erkekler nasıl yalanlar söyler? Erkekler şöyle yalanlar söyler: "Tony'lerdeydim. | Open Subtitles | أتعلمون كذب الرجال مثل " كنت في منزل توني " |
Gerçek ve yalanlar arasındaki fark onlara bazen bulanık gözüküyordu. | TED | كان الفرق بين الحقيقة و الكذبة يبدو مبهما لهم . |
Utanmadan cirkin yalanlar siralayinca boyle oluyor tabii. | Open Subtitles | هذا ما يمكن أن يجلبه لكِ التفوه بالأكاذيب |
Eğer bunu yutarsam, başka yalanlar da uydurur. | Open Subtitles | نعم، إذا صدقت هذا العذر فسيستمر بالكذب عليّ |
Neden tüm yalanlar sonra inanmak gerekir? | Open Subtitles | لماذا يجب أن نصدقك بعد كل أكاذيبك ؟ |
Aslına bakarsan, tüm bu yalanlar için bir açıklamaya ihtiyacım var. | Open Subtitles | الشيء، أَحتاجُ التفسيراتَ لكُلّ هذه الأكاذيبِ. |
Orada bu tür yalanlar söyleyerek memuriyetlerine devam eden insanlar olduğunu biliyorum. | TED | أعرف بعض الناس الذين دخلوا هذا المكان بأكاذيب مثل هذه. |
- Seni cahil cadı, millete yalanlar ve hikayeler uyduruyorsun. | Open Subtitles | أنتِ ساحرة كاذبة .. تخبرين الناس بقصص وأكاذيب |
İşte bu cadılık dininin ihtiyacı olduğu şey, korku ve yalanlar üzerine kurullmuş daha çok kapitalizm. | Open Subtitles | هذه أشياء نادره هذا ما تحتاجه عقيدة السحر مزيد من الرأسماليه مبنيه على الخوف والكذب |