Tek yapması gereken babamın adını söylemekti, ama yapmadı; ağzını kapalı tuttu. | Open Subtitles | كل ما كان عليه فعله هو ذكر اسم أبي ، ولم يفعل |
Tek yapması gereken babamın adını söylemekti, ama yapmadı; ağzını kapalı tuttu. | Open Subtitles | كل ما كان عليه فعله هو ذكر اسم أبي ، ولم يفعل |
İstediklerini yapması için diğerlerini ikna etti. Altını önce almak istiyor. | Open Subtitles | اقنع الاخرين على ان يفعل مايريد يريد ان يأخذ الذهب قبلا |
Şimdi, ona ne yapması gerektiğini anlatmaya başlasan iyi olur yoksa işsiz kalacağız. | Open Subtitles | من الأفضل أن تخبره عما يفعل . وإلا سيفسد عملنا والآن هيا واصل |
Bilge doktorlar ve gelişmiş tıptı ve cerrahlardı, elleriyle ne yapması gerektiğini bilen. | TED | كان حكمة الأطباء والطب المتقدم والجراحين الذين يعرفون ما يجب القيام به بأيديهم. |
Kendimi tanımadığımı ve senin de bütün erkeklerin yapması gerektiğini yaptığını düşünüyor. | Open Subtitles | تعتقد بأني لا أعرف نفسي. و أنك تفعل ما يفعله كل الرجال. |
Dikkat çekebilmek için burada bir kızın ne yapması gerek? | Open Subtitles | ماذا ينبغي على الفتاة فعله للحصول على بعض الحركة هنا؟ |
yapması gereken tek şey onu bulana kadar onun için her yere bakmak. | Open Subtitles | كل ما عليكى فعله هو ان تبحثى عنه فى كل مكان حتى تجديه |
Bir dostun yapması gerekeni yapıyorsun. Zamanında babanın yaptığı gibi. | Open Subtitles | لقد تحديتيني كفعل صديق كما قد فعله والدكِ في وقته |
Ne yapması gerekiyordu, hayatımın kalanı boyunca bana bakacak mıydı? | Open Subtitles | ما كان المفترض عليها فعله أن تعتني بي بقية حياتي؟ |
Tek yapması gereken bebek doğana kadar kendine iyi bakmasıydı. | Open Subtitles | كل ما عليها فعله هو الاهتمام بصحتها حتى ولادة الطفل |
Şimdi, ona ne yapması gerektiğini anlatmaya başlasan iyi olur yoksa işsiz kalacağız. | Open Subtitles | من الأفضل أن تخبره عما يفعل . وإلا سيفسد عملنا والآن هيا واصل |
Emin olduğum tek şey, birinin bir şey yapması gerektiği. | Open Subtitles | انا متأكدة انه لابد لشخص ما ان يفعل شيئا ما |
Başa geçtiği gün sadece bir şey yapması için ona meydan okundu. | TED | وفي اليوم الذي تقلدت به المنصب تم تحديها: في القيام بشيء واحد. |
Sakin olmak bir iş adamının yapması gereken ilk şeydir. | Open Subtitles | التآني هو اول شئْ يَجب علي رجُل الاعمال القيام بِةِ |
Sadece birimizden nefret etmesi gerekiyor. Olayı sadece birimizin yapması gerekiyor. | Open Subtitles | كُرهنا هو الشيء الوحيد الذي تحتاجه، على أحدنا القيام بالمأثرةِ الفعليّة. |
O ne yapması gerekiyorsa onu yapar, ben de ne yapmam gerekiyorsa onu. | Open Subtitles | انه يفعل ما عليه أن يفعله و أنا أفعل ما علي أن أفعله |
Joanna gibi sanatçılara işini yapması için bir şans veriyor. | Open Subtitles | انه يتكلم عن اعطاء فنانين مثل جوانا فرصة للقيام بأعمالها |
Bunu yapması için de bu genç arkadaşımın hazır olmasını bekliyordum. | Open Subtitles | ولقد كنت أنتظر لصديقتى الصغيره هنا كى تكون مستعده لفعل هذا |
Çok güçlü süper bir bilgisayarın bile bunu yapması 20 yıl alır. | Open Subtitles | حتى مع الكمبيوتر العملاق ذو القوة الخارقه سياخذ 20 سنه ليفعل ذلك |
Kırmızı yandığını gördüm ve iyi sürücülerin yapması gerektiği gibi durdum. | Open Subtitles | إذًا رأيت الإشارة حمراء، وقد قمت بالتوّقف كما يفعلها السائقون الجيّدون. |
Biz sadece soruları cevaplamaya ve kararlar almaya başladık çünkü birinin bunu yapması gerekiyordu. | TED | بدأنا بالإجابة على الأسئلة واتخاذ القرارات لأنه كان يجب لن يكون هناك شخص ما، أي شخص، ليقوم بذلك. |
Araştırma yapması gereken bir üniversite öğrencisi olduğu hakkında konuştu. | Open Subtitles | أسمعني هذه القصّة حول طالب جامعي بحاجة إلى إجراء أبحاث. |
yapması gereken sıradaki şey bir isyan bölgesi seçmektir. | TED | ما سيفعله بعد ذلك هو اختيار موقع الشغب. |
Yakın zamanda, hepimiz böcek yediğimizde bunun büyük olay olmayacağını çünkü bunun yapması normal bir şey olduğunu düşünüyorum. | TED | اعتقد قريبا لن يكون بعد الآن من الأخبار الكبيرة عندما نأكل كلنا الحشرات، لأنه مجرد وسيلة طبيعية لفعلها. |
Ve yapması da çok zor! Isıtma, soğutma, karıştırma. Krelman sürecinden geçiyor! | Open Subtitles | و من الصعب صنعها هناك تسخين و تبريد و تدوير |
İnsanların üzerine düşeni yapması ufak bir katkı sağlaması ve hepsinin bağlanmasıdır. | TED | إنها عن قيام الناس بأدوارهم لإنتاج القليل، وكل شيء مرتبط. |
Kendini güçlü hissetmeye başlıyor. yapması gerekenin bu olduğu fikrine kendini adıyor. | Open Subtitles | واستسلم لفكرة أنّ هذا بالضبط هو ما قدّر له ليفعله |