Biliyor musun, gerçekten de çok acılı kanat yediği için ölen birini duymuştum. | Open Subtitles | اتعلمين حقا لقد سمعت عن شخص مات بينما كان يأكل اجنحه حاره حقا؟ |
Yeterince ironik, yediği halde zayıf kalan adam yoğun kolesterol enjeksiyonu ile öldürülüyor. | Open Subtitles | من المثير للسخرية بالنسبة لشخص لا يأكل الدهون قُتل بحقنة كولوستيرول مُركز |
Cesetlerle slov dans yapmayı seviyordu. Ve tek yediği bu erzaklardı. | Open Subtitles | كانيحبمراقصةالجثث, و كل ما أكله هو المقويات |
O zaman sorun yediği bir şeyde. Ne kadar manasız. | Open Subtitles | اذن فلقد كان أمرا تناوله كم أن ذلك غير ضار |
Odamı paylaştığım ve dizini bir solucanın yediği kişiyi kim çekti? | Open Subtitles | من صوّر الشخص الذي شاركني غرفتي والذي أكلت الديدان ركبته ؟ |
Acıkmış olmalı. Onu yakaladığım andan beri, tek yediği şey... | Open Subtitles | لابد أنها جائعة, الشيء الوحيد الذي أكلته ..مِن أسرتها هو |
Bu onun yediği tek mama çeşidi, biliyor musunuz? Mama kalmamıştı, o zaman başka bir şey hazırladım. | Open Subtitles | هو النوع الوحيد الذي تأكله ذهبت للبحث عنه ولم أجده، لذا عملت لها بعض الطعام |
Hayatı boyunca dondurma yediği her an benim lanet suratımı görecek. | Open Subtitles | و عندما يتناول المُثلجات لبقية حياته أريده أن يُشاهد وجهي اللعين |
Şimdi... VC farelerinin ne yediği konusunda bir fikrin var mı? | Open Subtitles | هل لديك أي فكرة ماذا يأكل جرذ قوات الكونغ؟ |
Ha, evet insanların bitkileri yediği, yenilebilir-yaprak turu. | Open Subtitles | حيث يأكل الناس النباتات حية، جولة الخضروات الصالحة للأكل |
Bu üç haftadır köpek maması haricinde yediği tek şey. | Open Subtitles | هذه أول مره يأكل بها شي غير أكل الكلاب من ثلاثه اسابيع. |
Yanı bu adamın 10 gün içinde yediği her şey tam burada olmalı. | Open Subtitles | لذا أيا كان ما أكله خلال الأيام العشر الأخيرة سيكون هنا |
İmparatorun,Nil kıyılarında yediği meyve muhtemelen bu. | Open Subtitles | على الأرجح هذا ما أكله الامبراطور على ضفاف النيل |
Köpürmüş bir ağız, şişmiş bir karın. - yediği bir şeyden dolayı ölmüş. | Open Subtitles | رغوة في الفم، إنتفاخ في البطن لقد مات من شيء قد أكله |
Eric'in midesinde, Kung Pao, sabah yediği Del Taco ile yeni buluşmuştu. | Open Subtitles | داخل معدته الكونغ باو التقى للتو بديل تاكو الذي تناوله على الافطار |
Burada yediği bir şeyin onu zehirlediğni düşünmüyorsun değil mi? | Open Subtitles | لا تعتقد أن شيئاً ما تناوله هنا جعله مريضاً ؟ |
Elimizdeki kabul formunda dokuz saat önce yediği yazıyor. | Open Subtitles | ولكن استمارة الدخول تقول أنها أكلت قبلها بتسع ساعات |
Formülün kalanında yediği her şeydeki sodyumu, toplam karbonhidratı ve ağırlığını yazmış. | Open Subtitles | بقية صيغتها تحتوي على الصوديوم و الكربوهيدرات الكلية و الوزن الفعلي لكل شيء أكلته |
Ne yazık ki kurtçukların ilk yediği şey, yumuşak dokudur. | Open Subtitles | هذا محزن لأن الديدان أول شـيء تأكله الأعضاء الطرية |
Suçla savaşmaya zamanı kalmaz, çünkü sürekli yemek yiyecek ve yediği bütün yiyecekleri alabilmek için 9-5 arası bir işte çalışacaktır. | TED | ليس لديه وقت لمكافحة الجريمة لآنه يجب أن يتناول الطعام طوال الوقت و أن يعمل من 9 إلى 5 لتوفير كل الطعام الذي يأكله. |
Tek yediği proteinli çubuk krakerdi. | Open Subtitles | إنه شرطي جيد كل ما كان يتناوله وجبات بروتين خفيفة |
Düşmanının yaşam gücünü çalması için onun kalbini yediği söyleniyor. | Open Subtitles | هناك شيء بشأن سرقة قوّة حياة خصمه بأكله لقلبه. |
Artık Persephone yediği her taneye karşılık 1 ay olacak şekilde, yani her yılın 3 ayını yeraltında geçirmek zorundadır. | Open Subtitles | لابد لها الأن أن تقضي ثلاثة أشهر من كل عام في العالم السفلي شهر واحد لكل بذرة أكلتها |
Doğrusu, Willy yediği ilk şekeri hatırlıyordu. | Open Subtitles | في الحقيقة ويلي وانكا تذكر ماذا كانت أول حلوي تناولها |
Kadının dilini yediği zaman bile nabzı 85'in üstüne çıkmadı. | Open Subtitles | لم يزد نبضه علي 85 , حتى وهو ياكل لسانها |
Ondan bana sandviç, erişteli çorba ya da arkadaşlarımın yediği diğer herhangi bir yemekten yapmasını istedim. | TED | طلبت منها أن تصنع لي شطيرة أو حساء الدجاج أو أي نوع من الأطعمة التي يأكلها أصدقائي. |
Çünkü bu yediği 5. bayıltıcı. | Open Subtitles | الخامسة التي أخذها كم يمكن للشخص الطبيعي أن يتحمل؟ |