Bu kutsal yolculuk olmasaydı, bu figürlerin çoğunun hiçbir zaman tanışma şansı olmazdı. | TED | لولا رحلة الحج تلك، لما حظت تلك الشخصيات أبداً على فرصة للتعارف والحديث. |
Hep gitmek istediğim bir yerdi ruhani bir yolculuk gibi olacak. | Open Subtitles | انه.. مكان اذهب ابيه دائماً ما أتوقعه أن تكون رحلة روحانية. |
Bana göre bu yolculuk Doug Dietz'e benziyor. Doug Dietz teknik bir adam. | TED | بالنسبة لي، تبدو تلك الرحلة مثل دوغ ديتز. دوغ ديتز هو شخص تقنيّ. |
Genel bilgimize göre bu yolculuk bir saat kadar sürmeli. | TED | الفطرة السليمة تخبرنا بأن مدة الرحلة يجب أن تكون ساعة. |
Yıldızlararası yolculuk yapabilecek müttefiklerimizle iletişim kurayım, yardımcı olmak isterler mi bakalım. | Open Subtitles | دعني اتصل بحلفائنا القادرون علي السفر عبر النجوم ولنامل اذا ساعد ذلك |
Bebop için hızlı bir yolculuk oldu, sadece iki bölüm kaldı. | Open Subtitles | لقد كانت رحلة سريعة على متن البيبوب، ولم يبقَ سوى حلقتين |
Pekala, çok uzun bir yolculuk olacak millet, ama sizi özgürlüğe götüreceğim. | Open Subtitles | كل الحق، فمن سيصبح رحلة طويلة، والجميع، لكني سوف تقودك الى الحرية. |
İçinde Pam'in adının olduğu yeni bir yolculuk planı çıkartayım. | Open Subtitles | أستطيع طباعة برنامج رحلة جديد مع كتابة أسم بام عليه |
- Uzun bir yolculuk ve küçük bir zaferdi, Majesteleri. | Open Subtitles | ؟ لقد كانت رحلة طويلة ياصاحب الفخامة, وآلت ببعض النتائج |
Belki de engebeli bir yolda uzun bir yolculuk yapmalıyız. | Open Subtitles | أقصد ربما يمكننا أن نأخذ رحلة طويلة على طريق وعر |
Bu yolculuk fazladan ağırlık olmadan da yeterince zorlu olacak. | Open Subtitles | هذه الرحلة ستكون صعبة بدرجة كافية بدون أخذ حمل زائد |
Önce deniz vardı, sonra Amerika, Batı, sonra Ay... hippiler, uyuşturucu, iç yolculuk... | Open Subtitles | ..أولا كان لديك البحر، ثم أمريكا، الغرب، القمر ..سيد ليري، المخدرات الرحلة الداخلية |
Bu onun yolculuğun hikayesidir bu devin yaptığı son yolculuk. | Open Subtitles | إنها قصة الرحلة الأخيرة التي قام بها هذا العملاق للأبد |
Tüm yaşadıklarından sonra eminim bu yolculuk sana çok iyi gelmiştir. | Open Subtitles | أراهن أن تلك الرحلة أفادتك كثيراً بعد كل شيء مررت به |
Bizimle yolculuk edecek misiniz, yoksa sizi bir yerlere atayım mı? | Open Subtitles | إذاً ستبق معى طوال الرحلة أم سأوصلك إلى مكان ما ؟ |
- 17 yaşındaki bir kız, tek başına yolculuk etmemeli. | Open Subtitles | فتاة في سن الـ 17 لا يفترض عليها السفر وحيدة |
Böyle bir yolculuk için çok ufak Hem Mısır kedilerin ülkesidir | Open Subtitles | هو صغير جدا لمثل هذا السفر الكبير ومصر أرض مليئة بالقطط |
Zor bir yolculuk yapmışa benziyorsun. Belki bunları daha sonra konuşmalıyız. | Open Subtitles | يبدو أن رحلتك كانت صعبة ربما علينا التكلم في الأمر لاحقاً |
Teorinin zaman-mekan ile ilgisi var. Geriye doğru yolculuk yapan bir dalga. | Open Subtitles | النظرية تنص على وجودسفر في المكان والزمان وهي وجود موجة تسافر للوراء |
İkisi Fransızmış... üçüncüsüyse Danimarka pasaportuyla yolculuk eden bir öğretmenmiş. | Open Subtitles | إثنان منهم فرنسيين والثالث كان معلم يسافر بجواز سفر دانماركي. |
Olaylar çok hızlı gelişiyor, tatlım. Çok fazla yolculuk yapıyorum. | Open Subtitles | الأمور تسير بشكل سريع الآن عزيزتي أنا أسافر بشكل كثير |
Zamanda yolculuğun sırlarını araştırmada kaçınılmaz olarak warp sürüşü fikri ya da, diğer stratejilerle karşılaşacağız; ışıktan hızlı yolculuk fikri doğrultusunda... | Open Subtitles | ، في بحثنا عن أسرار السفر عبر الزمن سنلتقي لا محالة بفكرة محرك الاعوجاج أو تقنيات أخرى للسفر أسرع من الضوء |
Adam yolculuk için para ödüyor, çocuk hiç miras alamıyor. | Open Subtitles | أنه يدفع كل شئ في الرحله ولا يترك شئ لابنه |
En kötü ihtimalle, en iyi iki dostunla yolculuk yapmış olursun. | Open Subtitles | في أسوأ الحالا, أنت حصلت على رحله مع أفضل صديقين لديك |
Coney Island'a küçük bir yolculuk yaptık. Sarsıntı yüzünden herkes iç içe geçmişti. | Open Subtitles | كان لنا جولة قصيرة حيث كان الجميع يصطدمون في جزيرة كوني , حيث كان الجميع يصطدمون ببعضهم |
Şimdi, geçen 24 saat içinde 10,000 mil yolculuk yaptım. | Open Subtitles | الآن , لقد سافرت 10,000 ميل في 24 ساعة الاخيرة |
Bu sadece bilim insanlarına özgü bir yolculuk değil, hepimize özgü, çünkü önümüzdeki on yıl içinde birlikte vereceğimiz kararlar yüzyıllar boyunca okyanusların nasıl görüneceğini etkileyecek. | TED | هذه ليست مهمة العلماء فقط، إنها رحلتنا جميعًا، لأن القرارات التي نتخذها بشكل جماعي خلال العقد القادم ستؤثر على ما سيكون عليه المحيط خلال القرون القادمة. |
Ve eğer biri beraber yolculuk yaptığımızı anlarsa, bakacakları ikinci yer Chambord olacaktır. | Open Subtitles | و لو إكتشف أحد أننا نسافر سوياً تشامبورد سيكون المكان التالي للبحث فيه |
Gençken İngiltere nehirleri üzerinde yolculuk yapmak gerçekten harika bir deneyimdi. | Open Subtitles | عندما كنت غلاما فقد كانت الرحلات لأنهار إنجلترا تجربه مرحه فعلا |