ويكيبيديا

    "zamanda" - ترجمة من تركي إلى عربي

    • الزمن
        
    • الوقت
        
    • بالزمن
        
    • وقتٍ
        
    • بالوقت
        
    • مؤخراً
        
    • بوقت
        
    • فترة
        
    • توقيت
        
    • زمن
        
    • الزمان
        
    • الأيام
        
    • التوقيت
        
    • ولكن
        
    • أيضًا
        
    Bu yüzden harekete geçmezsek, bugün bir şeyler yapmazsak, çok yakın bir zamanda, bazılarının tabiriyle zaman ayarlı tedavi bombasıyla yüzleşeceğiz. TED لذلك ما لم نتصرف ، ما لم نفعل شيئا اليوم فسنواجه في القريب العاجل ما أسماه البعض قنبلة الزمن بالنسبة للعلاج.
    Belki Usta zamanda geri gitti ve onlarca yıl boyunca burada yaşadı. Open Subtitles ربما يكون السيد قد عاد في الزمن وهو يعيش هنا منذ عقود
    Aydınlatma görevini yerine getiriyor, ama aynı zamanda, bu veriyi transfer edebiliyoruz. TED انه يؤدي وظيفة الاضاءة لكن في نفس الوقت نستطيع بث هذه البيانات
    Fakat aynı zamanda biz Arab mirasıyla da yeniden bağlantı kuruyoruz. TED ولكن في نفس الوقت نحن نعيد الارتباط ونؤكد اهمية تراثنا العربي.
    Ama durumu iyi anlayabilmek için zamanda biraz ileri gitmeliyiz. Open Subtitles ولكن لفهم الأمر جيداً على الشخص أن ينتقل أماماً بالزمن
    Büyüyen ailelerini beslemek için bu devasa tundrada yakın zamanda bir şeyler bulmalılar. Open Subtitles عليهم العثور على شيءٍ بأقرب وقتٍ داخل هذه البرية الشاسعة لإطعام عائلتهم المتنامية
    Bazı nedenlerden dolayı zamanda geriye giden katil robot sürücü öğretmen hakkında. Open Subtitles حول إنسان آلي قاتل معلّم قيادة الذي يسافر عبر الزمن لسببٍ ما
    Oh, benden senin zamanda bir çatlak bulduğuna inanmamı istiyorsun? Open Subtitles اوه,و أنت تريدنى أن أصدق أنك وجدت شق فى الزمن
    Bugünü daha önce yaşadım. Bir şekilde zamanda geriye gittim. Open Subtitles لقد عشت هذا اليوم من قبل لقد رجعت في الزمن
    Bu çocukları zamanda daha geriye göndermek bununla savaşma teşebbüsü idi. Open Subtitles إرسال هؤلاء الأطفال للوراء عبر الزمن كانت محاولة لقتل ذلك الشر
    Bu robot zamanda yolculuk yaptı ve 2008 yılına döndü. Open Subtitles هذه الألة اختبرت السفر عبر الزمن و عادت لعام 2008
    Bunun yerine, alternatifler aşağı yukarı aynı değerde, değerleri aşağı yukarı aynı düzeyde ama aynı zamanda da farklı çeşitlerde değere sahip. TED بدلًا عن ذلك، فإن البدائل هي بنفس حارة القيم، بنفس رابطة القيم، بينما تكون في ذات الوقت مختلفة جدًا في نوع القيمة.
    Çünkü biliyorsunuz ki sizinle aynı zamanda bağıran sekiz kişi var. TED لأنكم تعرفون، أن هناك 8 أشخاص آخرين يصرخون في نفس الوقت.
    Biliyor musunuz halkım ölürken aynı zamanda kültürüm de ölüyor. TED و في الوقت نفسه، كما يموت شعبي، ثقافتي ايضا تموت.
    Kesinlikle. zamanda ileri gidip başka neler oluyor diye baktım. Open Subtitles بالضبط.لقد ذهبت إلى الأمام بالزمن كى أرى ماذا سيحدث أيضا.
    Aynı zamanda, size Notre Dame'ın gece vakti ışıltısını gösterebilirim. TED وفي وقتٍ واحد، أستطيع أن أريكم كاتدرائية نوتردام المتوهجة في الليل.
    Bu da demektir ki, eğer biri oraya gönderilirse, zamanda ilerleyemezler. Open Subtitles مما يعني أن أي شخص ينتقل إليه لا يستطيع التقدم بالوقت
    Dr. Brennan bir çete üyesinin yakın zamanda mülkünüzde bulunduğuna dair kanıt buldu. Open Subtitles عثرت الطبيبة برينان على دليل تعود لفرد عصابة كان يقيم في منزلك مؤخراً
    Bak, neyin peşindesin bilmiyorum, ama seninle yakın bir zamanda uzun uzun konuşacağız. Open Subtitles اصغي، لا أعرف إلام تخططين، ولكن علينا خوض نقاش طويل بوقت قريب للغاية
    - Yakın bir zamanda ateş edilmiş. - Evet. Birkaç tavşan avlamıştım. Open Subtitles ـ أستـُخدمت منذ فترة وجيزة ـ نعم ، قتلتُ بها بعض الأرانب
    Buranın yerel saati Pasifik Saatidir. Yani iki cinayet de aynı zamanda işlenmiş. Open Subtitles ذلك توقيت المحيط الهادى هذا يجعله فى نفس اللحظة
    Şayet farklı bir zamanda doğsaydınız saygı değer biri olurdunuz. Ciddiyim. Open Subtitles لو كنت وُلدت في زمن آخر لأخذت مكانك الحق، أعني هذا
    Biz evrenin merkezinde değiliz. Evrenle birlikte genişleyerek... zamanda genişlemektedir. Open Subtitles لسنا مركز الكون بل إن الكون كله يتوسع في الزمان
    Çocuklarla bu zamanda yaşanılanlar o kadar da travma sayılmaz. Open Subtitles . هذه مشكلة الأولاد هذه الأيام ، لا يتألمون كفايةً
    Herhangi bir tanesi yanlış bir zamanda caddeye fırlayıp bir arabanın altında kalabilir. Open Subtitles ربما يُسرع أياً منهم لعبور الشارع في التوقيت الخاطيء، ويُصدم من قبل سيّارة
    Aynı zamanda tüm ülkenin dönüşümüne şahit olduğumuz için de çok şanslıyız. TED ولكن بعد ذلك نحن أيضا محظوظون جدا لنشهد التحول في البلد كلها.
    Vücudumuzu çalıştırır ama aynı zamanda da bir güç türü. TED هو ما يحرك أجسادنا، لكنه أيضًا شكل من أشكال القوة.

    الكلمات والعبارات الأكثر شيوعا

    عربي-تركي: 10k، 20k، المزيد | تركي-عربي: 10k، 20k، المزيد