Güneşi bir kere hissettin mi gölgeler artık soğuk gelir. | Open Subtitles | بما أنكِ أحسست بالشمس على بشرتك فالظل تحديداً سيشعرك بالبروده |
Manken olduğumda, sonunda çocukluğumdan beri hayalim olan bir rüyanın gerçek olduğunu hissetmiştim. | TED | لذلك حين أصبحت عارضة أزياء، أحسست بأني أخيرًا سأحقق الحلم الذي طالما حلمت به منذ كنت طفلة. |
Şunu söylemeliyim ki bazen hoşuma gidiyordu ve harikaydı, ama öte yandan, kendimi kollamak için yalnız bırakılmış gibi hissediyordum. | TED | ولا تسيؤا فهمي، أحببتها أحياناً، وكان حبي لها كبيرًا، ولكن في أوقات أخرى، أحسست بأنني تُركتُ وحيدة لأدافع عن نفسي |
Edinilmiş bilginin verdiği avantajla şimdi biliyorum ki meslek memur ya da işçi olarak beni hayata hazırlamaktır. Fakat o zamanlarda meslek sanki bir tür etrafımda olup bitenler hakkında bazı boyun eğmelere iten baş ağrısıydı. | TED | مع الاستفادة من تجاربنا السابقة، الآن أعرف أنّ مهمتي هو الاستعداد للحياة ككاتب أو عامل يومي، و لكن في الوقت نفسه أحسست أنّه كان جعلني في وضعيّة خضوع نوعا ما مع كلّ ما كان يدور حولي. |
Böyle nazik olmaya çalıştığında kendimi daha çok aşağılanmış hissediyorum. | Open Subtitles | كلما حاولت أن تكون أكثر لطفاً كلما أحسست بالمهانة أكثر |
KB: Bunu hissettin mi? Ne hissettin? Nicole: Sırtımda bir dokunma. | TED | كيث بارى: أشعرت بهذا؟ بماذا شعرت؟ نيكول:أحسست بلمسة على ظهري |
Onun açlığını hissettin, ...onun donduran nefesiyle kemiklerin titredi. | Open Subtitles | أحسست جوعه، أحسّ عظامك هزّت بنفسه المجمّد. |
Lanet bir oyun masasında mı hayatta olduğunu hissettin? | Open Subtitles | تريد أن تقول لي أنك أحسست بالحياة و أنت أمام طاولة لعب لعينة |
Burada Afrikalıların tıpkı benim yaptığım gibi sinema filmi çektiklerini anlatabilirim ve sahiden bunun bana ilham verdiğini hissetmiştim. | TED | هنا يمكنني أن أروي قصة أفارقة يصنعون الأفلام كما أفعل أنا, وفعلا أحسست بأن في الأمر إلهاما لي. |
Bunu böylece bırakmamamız gerektiğini hissetmiştim. | Open Subtitles | أحسست أنه لا ينبغي التوقف هنا، وننتظره إلى ان يطلب الحليب مجددا |
Orayı benim için tek güvenli yer olarak hissetmiştim. | Open Subtitles | لقد أحسست أنها الوسيلة الوحيدة لكى أحصل على مكان آمن |
Başından beri, böyle sert kışlara dayanamayacağını hissediyordum. | Open Subtitles | منذ البداية، أحسست أن والدي لن يستطيع تحمل هذه الشتاءات الباردة، |
Kaç kere buluştuğumuzu bilmiyorum ama korunmaya ihtiyacı olan bir çocuk gibi bana ihtiyaç duyduğunu hissediyordum. | Open Subtitles | و لكنى أحسست بطريقة ما أنها فى حاجة إلى مثل الطفل الذى يبحث عن الحماية |
sanki tüm o serserileri eşek sudan gelene kadar dövebilirmişim gibi geldi. | Open Subtitles | أحسست انني قادرة على ضرب كل هؤلاء المتسكعين |
Bir hafta önce tanıştık ama sanki onu hep tanıyordum gibi. | Open Subtitles | تقابلنا قَبْلَ إسبوع لكني أحسست وكأنني أعرفه طيلة حياتي |
Uzun zaman oldu ve kendimi evimde gibi hissediyorum, | TED | لقد كان وقتاً طيباً، ولقد أحسست بأنني في منزلي، |
Birden hiçbir karar veremiyormuş gibi hissediyorum. | Open Subtitles | لقد أحسست فجأة وكأنني لا أستطيع أن أتّخذ أي قرار |
Bay Palmer'ın çevre konuşmasıyla ilgilenirken daha büyük bir hikaye sezdim. | Open Subtitles | كنت أغطي خبر خطاب الرئيس عندما أحسست بقصة أكبر من ذلك |
Senin ne hissettiğini, içinde sen ne hissettiğini hissetmeden önce hissedebilirim. | TED | أستطيع الإحساس بما تحسه وكأني أحسست بذلك الشعور من قبل |
Gölette birinin varlığını hissettiğin zaman dudakların tıpkı böyle titremeye başladığında.... | Open Subtitles | عندما أحسست حضور شخص ما قرب البركة وشفاهك بدأت الإرتعاش مثل الان. |
hissedersen söyle. Bardak getiririm tamam mı? | Open Subtitles | حسناً, اذا أحسست بذلك, قول لي سأحضر الكأس, حسناً؟ |
Onlara, ne kadar korktuğum önemli değil, yanımda hissettiğimi söyle. | Open Subtitles | أخبريهم بأنني أحسست بأنهم معي بغض النظر عن مدى خوفي |
Çizgi romanlardaki insanların kafalarının üstündeki baloncuklar gibiydi. | Open Subtitles | أحسست أنني رسم كرتوني مع فقاعة فوق رأسه. |
Kyuubi Modu'ndayken çakrasını sezmiştim. | Open Subtitles | لقد أحسست بطاقته عندما كنت في طور الكيوبي |
Evet, biliyorum, kızı takip etmek, onu otobüsten dışarı sürüklemek, çok gerçek hissettirdi. | Open Subtitles | نعم أعرف ولكن مطاردتها سحبها لمؤخره الحافله أحسست أنه حقيقي للغايه |
O yarıştan sonra kendimi ilk kez zafer kazanmış gibi hissettim. | Open Subtitles | لأول مره منذ ذلك السباق أنا أحسست بأني رابح مره أخرى |
Bir şey söyleyeyim mi? Bu şimdiye kadar hissettiğim en iyi, yani ikinci en iyi şey. | Open Subtitles | إنه ثاني أفضل شعور أحسست به في حياتي على الإطلاق |