"أعلم أنّه" - Translation from Arabic to Turkish

• olduğunu biliyorum
• biliyordum
• olduğunun farkındayım
• biliyorum ama
• olduğunu bilmiyordum
• olduğu biliyorum

Asıl amacın bu olduğunu biliyorum, ama artık bu işi kişiselleştirdin.
أعلم أنّه بدا كذلك بمرحلة ما ولكنّه غدا الآن عنك أكثر

Klişe olduğunu biliyorum ama bizim için çok değerli biriydi.
أعلم أنّه أمر مُبتذل، ولكن كان يعني الكثير لنا جميعاً.

Üniversitelerin karar günü olduğunu biliyorum. Çılgın baba ödülünü sen kazandın!
أعلم أنّه يوم القبول بالجامعات، ولكنّكَ ربحت جائرة الوالد الأكثر جنوناً

Çok teklif aldığını biliyordum ve bunu kabul etmeni istedim.
أعلم أنّه كان لديك عروض أخرى وأردت أن تقبلي بهذا.

Uydurma gibi olduğunun farkındayım ama internet sitemiz falan her şeyimiz var.
أعلم أنّه يبدو مفبركاً ولكن لدينا موقع على شبكة الإنترنت وكلّ شيء

Bu nehirde sinyal alabilecek tek şeyin o olduğunu biliyorum.
أعلم أنّه الشيء الوحيد الذي يتلقّى إشارةً في هذا النهرِ.

Bunu duymanın gerçekten berbat olduğunu biliyorum ama meydan okumalıydım.
أعلم أنّه يُزعجكِ حقاً سماع ذلك، لكنّي احتجتُ إلى تحدّي.

Maria, emir vermen gerektiğini düşündüğün bir yerde emir almanın senin için ne kadar zor olduğunu biliyorum.
أعلم أنّه من الصعب عليك أن تتلقي الأوامر بينما تشعرين أنّ عليك إصدارها

O olduğunu biliyorum. Karavanımdan kaçarken gördüm.
أجل، أعلم أنّه هو رأيته يركض هارباً من مقطورتي

Bekle - Dinle. Bana güvenmenin zor olduğunu biliyorum.
إنتظري، إسمعي أعلم أنّه من الصعب الثقة بي.

Kardeşinin tekini kaybettiğini diğerinin de başının belada olduğunu biliyorum ama...
أعلم أنّه فقد أخاه، وأعلم أنّ أخاه الآخر في ورطة ولكن...

Güvenilmez arkadaşlara sahip olmanın faydasız olduğunu biliyorum ama.
أعلم أنّه لا نفع أن يكون لك أصدقاء لا يمكنك الوثوق بهم

Zor olduğunu biliyorum ama gerçekten yardımına ihtiyacımız var.
أعلم أنّه أمر صعب، ولكنّنا في الحقيقة بحاجة لمساعدتكِ

Şu aralar muhabirlerin işinin çok zor olduğunu biliyorum.
أعلم أنّه وقت عصيب بالنسبة إلى الصحفيّين الآن

Kimsenin sana oy vermeyeceğini biliyordum tabii sana olağanüstü bir nitelik vermedikçe.
كنتُ أعلم أنّه لن يصوّتَ لكِ أحدٌ ما لم نمنحكِ ميزةً استثنائيّة.

Yalan söylediğini tek bir sebepten biliyordum: Ben Meksikalı bir göçmenim
أعلم أنّه كان مخطئًا لسببٍ بسيط: أنني من المكسيك.

Oh, evet yeniden birleşmek için henüz erken olduğunu biliyordum.
اوه أعلم أنّه قد يكون سابق لإوانه أن نتحدث عن المُصالحة

Onun bir katil olduğunu bilmiyordum. Bir katile yardım ettiğime inanamıyorum.
لم أعلم أنّه قاتل، ولا أصدّق أنّي ساعدت سفّاحًا.

Tamamen temiz çıkmış olabilir ama o çocuğun yalan dolan dolu olduğu biliyorum.
لربّما تحقّقت من صحّته، لكنّي أعلم أنّه ذلك الصّبيّ مُتلاعب.