| Gününün çoğunu Rus mafya babalarıyla bir spa'da iş yaparak geçiriyor. | Open Subtitles | يقوم بكثير من أعماله في منتجع صحي المفضل لدى العصابات الروسية |
| Ama sana işi hakkında hiçbir şey söylemediğine adım gibi eminim. | Open Subtitles | لكنني أعلم علم اليقين أنه لم يخبرك أي شيء عن أعماله |
| 65 yaşında, işini 40 yıldır sürdürüyordu. | TED | في سن 65، كان يدير أعماله لأربعين عاماً. |
| Onun pis işlerini yaparlar. İşlerinde çok iyidirler, çok da sadık. | Open Subtitles | هؤلاء يؤدون أعماله القذرة إنهم جيدون جدا ً، ومخلصون جدا ً |
| Eğer bütün çalışmalarını taratmış ve kendi portresini aramış olsaydık, bize bakan yüzünü bulurduk diye düşünüyorum. | TED | أعتقد أننا لو تأملنا كل أعماله ولحثنا عن الصور الشخصية، سنجد وجهه ينظر إلينا |
| Cenaze levazımatçısı. İşleri patladı. Cesetler için tabut yetiştiremiyor. | Open Subtitles | إنه الخشّاب، أعماله مزدهرة، لا يلاحق على صنع التوابيت |
| eserlerini beğeniyorum, ama pop müzik uyandırma borusunun sebebi o değildi. | Open Subtitles | أقدر أعماله الأدبية و لكن ليس ذلك السبب لموسيقى بوق الإستيقاظ |
| Bu iş de gelişiyormuş ama yine terk etmiş. | Open Subtitles | وكانت أعماله ناجحة أيضاً ولكنه تركها أيضاً |
| - O da kendi iş düzenini düşünüyor. - Gerçekten ne yapmak istiyorum biliyormusun? | Open Subtitles | يقلق على جدول أعماله أتعلم شيئا , أريد أن أنفذ كلامه؟ |
| Hatta iş yerini kapatan sizdiniz, öyle değil mi? | Open Subtitles | فأنت الشخص الذى قمت بإغلاق أعماله أليس ذلك صحيحا؟ |
| - Ayrıca senin yapmak istediğin işi yapıyor. - Onun saçmalıklarını izleyemiyorum bile. | Open Subtitles | أنا لا أستطيع مشاهدة أعماله.مستواها العقلي ضعيف للغاية |
| Yaşamı, işi, politik tutkuları... | Open Subtitles | أعماله, التطلّعات السياسية عن نفسه و عن البابا |
| Çok basit çünkü işini engelliyoruz. | Open Subtitles | حسناً، السبب بسيط جداً لأننا نقاطع أعماله هذا هو السبب |
| Sid Bacharach menajeri oldu. İşini de iyi biliyordu. | Open Subtitles | سيد باركراك يتولى أعماله أموره كلها على خير ما يرام |
| Onun pis işlerini yaparlar. İşlerinde çok iyidirler, çok da sadık. | Open Subtitles | هؤلاء يؤدون أعماله القذرة إنهم جيدون جدا ً، ومخلصون جدا ً |
| Bir ajans aracılığıyla beni işe aldı ve tüm işlerini telefonundan yönetir. | Open Subtitles | لقد قام بتعييني عبر وكالة و يقوم بإجراء جميع أعماله عبر الهاتف |
| Ama potansiyel bir rakibe öylesine hayatını adadığı çalışmalarını verebilir miydi? | Open Subtitles | ولكن هل بهذه السهولة سوف يتخلى عن أعماله كلها لأحد المنافسين له ؟ |
| Cenaze levazımatçısı. İşleri patlıyor. Yeterince hızlı tabut yetiştiremiyor. | Open Subtitles | إنه الخشّاب، أعماله مزدهرة، لا يلاحق على صنع التوابيت |
| Kant 1804'de öldü, ama asıl önemli olan eserlerini 18. yüzyılda yazdı. | Open Subtitles | كانت مات في 1804 أعماله الرئيسية في القرن الثامن عشرِ |
| Menejerinin işine son verdi ve yeni bir gösterinin hazırlıklarına başladı. | Open Subtitles | قام بفصل مدير أعماله وبدأ في الإعداد لنوع جديد من العروض. |
| Bir sanatçının kendi eseri hakkında ne kadar yanılabildiği ilginçtir. | Open Subtitles | تعرفون ، كم من الطربف أن يخطئ فنان بحق أحد أعماله |
| Eski kocasının kendi yaptığı işler var. | Open Subtitles | واضح أن زوجها السابق له جدول أعماله الخاص |
| Biz hala birlikteyken birkaç çalışmasını göndermişti ama hiç yayınlanmadılar. | Open Subtitles | لقد كان يحاولُ أن يظهر أعماله عندما كنّا معاً لكن بقدر ما أعرفه فإنه لم ينشرُها |
| Bu da eserleri arasında muhtemelen en sevilenidir. | Open Subtitles | و التي ربما تعد أكثر أعماله جماهيرية |
| B, müşterimin menajeri fazla para ödenen gereksiz bir k..ç ağrısıdır.. | Open Subtitles | الثانية : مدير أعماله دائماً عاهة مرفوع من قدره وعديم الفائدة |
| Bence kitabında onların da işlerine değinmenden hoşlanmayacaklardır. | Open Subtitles | وأنا لا أعتقد انة سينظر بعطف إلى كتابك يتطرق إلي أعماله |
| eserlerinden biri 6,5 milyon dolara satıldı. | Open Subtitles | حقا، قطعة فنية من أعماله بيعت بمبلغ 6.5 مليون |