Yani yaptığının yanlış olduğunu biliyor ama hiçbir önem hissi duymuyor. | Open Subtitles | أعني، أنهُ علمَ أنهُ ارتكبَ خطأً لكنهُ لا يُدرِك مدى فداحتهِ |
onun özel etnik yapısından dolayı eşleşmenin zor olduğunu düşünüyordum. | Open Subtitles | انظُر، ظننتُ أنهُ بسبب تمازجهِ العِرقي، سيكون إيجاد المُطابق صعباً |
Bende sadece rakunlarda olduğu söylenen o virüs varken bile. | Open Subtitles | حتى عندما إصبت في فيروس قالو: أنهُ لايصيب إلا الراكون |
Evet, tabii ki, ama minnettarlığı etkilenmekle karıştırmak çok kolaydır. | Open Subtitles | لكن من السَهل جِداً إسائَة فهِم التقدير على أنهُ العاطفَة |
Görünüşe göre duvarların üzerine geldiğini görünce çıkış için kolay yolu seçmiş. | Open Subtitles | حسناً, يبدو أنهُ وجد أن الدنيا تضيق عليه لذا إختار الطريقة السهلة |
Burada olan tek şey saat 3'te ziyaret saatin olduğu. | Open Subtitles | كُلُ ما لَديَّ هُنا أنهُ لَديكَ موعِد زيارَة في الثالثَة |
Onu tanımlayacak bir şey söylemedi. İngiliz aksanı olduğunu söyledi. | Open Subtitles | ليس بالوصف الذي يقودنا لمعرفته قال أنهُ يتحدث بلكنة بريطانية |
Daha fazla olduğunu düşünüyorum. En azından bir tane daha. | Open Subtitles | نعتقد أنهُ يوجد المزيد من هذه المخلوقات على الأقل واحد |
Ben sadece neden orada olduğunu açıklayacak bir şey görmüşsündür diye umuyordum. | Open Subtitles | كُنت أمل أنهُ ربما قد تكون رأيت شيء، يفسر سبب وجوده هناك. |
Senin hakkında hâlâ bilmediğimiz çok şey olduğunu fark ettim. | Open Subtitles | بدأتُ إدركُ أنهُ لا يزال هُناك الكثير لا نعرفهُ عنكَ |
Ama aynı zamanda sen de bizim kurallarımızın olduğunu bilmelisin. | Open Subtitles | لكن في الوقت الراهن يجب ان تعلم أنهُ لدينا قواعد |
Birincisi, oha yani ve ikincisi, o gerçekten iyi biri. | Open Subtitles | في البداية، أنتِ. و ثانياً، في الحقيقة أنهُ شخص طيّب. |
Evi sevmiyorum, ve bunada hazır değilim. Ama o sevdi. | Open Subtitles | أنهُ لا يُعجبُني ، و لايُمكنُني تحملُ نفقاتِهِ لكنها تعشقهُ |
Demek oluyor ki hükümlerin biri veya her ikisinden muhtemelen idam edileceksin. | Open Subtitles | ما يعني أنهُ منَ المُحتمَل أن تُعدَم على واحِدَة أو كِلا الجريمتين |
Görünüşe göre birileri büyük bir ödül karşılığında risk almış. | Open Subtitles | يبدو أنهُ قد أقدم على مخاطرة كبيرة لأجل جائزة كبيرة |
Bencillik ettim, çünkü onun iyi bir insan olduğunu düşünmüyorum. | Open Subtitles | أنا كنت أنانية, فقط لأني لم أعتقد أنهُ شخص لطيف |
Birkaç gün önce genç bir erkeğe ait bir ceset bulmuşlar aylar önce öldürülmüş olduğu belliymiş, kafasının arkasından vurularak öldürülmüş. | Open Subtitles | اكتشفوا من عِدَة أيام جُثَة رجلٍ يافِع و الذي منَ الواضِح أنهُ قد ماتَ مِن عِدَة شهور برصاصةٍ في مُؤخرَة رأسِه |
Ekipten birisiyle cinsel ilişkisi olduğuna dair sana bir şeyler anlattı mı? | Open Subtitles | هل أتى على ذِكر أنهُ على علاقة جنسية معَ أيٍ منَ الموظفين؟ |
Şu inşaat kazması ne diye kızı tutuyor bir bilsem. | Open Subtitles | لو أنهُ فقط يسمح لها بالمغادرة هذا الريفي الأخرق القذر. |
Yaşadığı travmayı küçümsemek istemem, veya tamamen eskisi gibi olacağını varsayamam. | Open Subtitles | لا أُريدُ تقليلَ مُعاناتِه و أدّعي أنهُ عادَ كما كانَ بالضبط |
Artık dürüst bir adam olduğundan dolayı doğruyu söyleyip senin maskeni düşürecekti. | Open Subtitles | و بما أنهُ كان شخصاً صادقاً فهو كان سيقر بالحقيقة و يكشفكَ |
Bu formda olan bir başka dinozor daha var, daha büyük olması dışında Triceratops'a benziyor Torosaurus olarak adlandırılmış. | TED | لكن هناك ديناصور اَخر والذي عُثر عليه في هذا التكوين والذي يُشبه الترايسيراتوبس بإستثناء أنهُ اكبر ويُسمى توروسورس |