O zamanlar tartışmalı olmasına ve hâlâ tartışmalı kalmasına rağmen Cage'in görüşü, gerçek sessizlik diye bir şeyin olmadığını yönünde. | TED | ومثير للجدل رغم كونه كذلك، وحتى مثيرا للجدل مع أنه لازال موجودا، هدف كايج هو أنه لا يوجد صمت بالفعل. |
Çerokili kızıl derili bir hatundan daha güzel bir şey olmadığını sen söyledin. | Open Subtitles | لقت قلت بنفسك يا أبي أنه لا يوجد شئ أفضل من محاربة المرأة |
Belediye, Gold Coast ve burası arasında bir bariyer olmadığını fark etti. | Open Subtitles | بنى عندما،المدينة رات أنه لا يوجد مانع من هنا إلى الساحل الذهبي. |
Wall Street'te dost diye bir sey yoktur demistin ya. | Open Subtitles | و لكنك قلت أنه لا يوجد أصدقاء في وول ستريت |
Babalar ve kızlar için bir benzeri olmadığına çok seviniyorum. | Open Subtitles | أنا سعيدة أنه لا يوجد حفل مشابه للأباء و الفتيات |
Ama hiçbir şey karşılıksız değil, çünkü hiçbir güvence yok. | Open Subtitles | ماعدا أنه لا يوجد أحد حر لأنه لا توجد ضمانات |
Son 15 yılda kusursuz tek bir vücudun olmadığı sonucuna vardım. | TED | على مدى 15 سنةً الماضية، وصلت إلى استنتاج يقول أنه لا يوجد جسم مثالي. |
Yerinde durup, iyi ve uzunca bir süre bakmalısın ve orada olmadığını göreceksin. | Open Subtitles | يجب أن تقفى على أرض الواقع وتنظرى حولك وسترين أنه لا يوجد شىء |
Eminim aramızda en küçük bir çekim olmadığını siz de biliyorsunuz. | Open Subtitles | أنا متأكدة أنك أول شخص أنه لا يوجد شرارة إعجاب بيننا |
Korkacak bir şey olmadığını ve sadece onları sevmek ve korumak istediğimizi anladıklarına göre, bize katılmanın yolunu onlar bulmalılar. | Open Subtitles | يجب أن يدركوا الآن أنه لا يوجد خوف وأننا نرغب بكل الامان والحب لهم يجب أن يجدوا طريقة للإنضمام إلينا |
Galiba, bu işin içinde onur duyacak bir şey olmadığını sonunda anladın. | Open Subtitles | أعتقد أنه فى النهاية أنت تعرف أنه لا يوجد شرف فى هذا. |
Ona dünyada sizden daha fazla güvendiğim kimse olmadığını söyledim. | Open Subtitles | وأخبرتها أنه لا يوجد أحد بالعالم أثقه به اكثر منكم |
Bizi kontrol etmeye ve yönlendirmeye çalışan gizli efendilerimizin olmadığını ispat edemezsiniz. | Open Subtitles | لا يمكنك إثبات أنه لا يوجد اسياد سريين تحاول السيطرة والتلاعب بنا. |
Ve takımda "ben" diye bir şey olmadığını hatırlatmıştık, artık "ben" kelimesini yasaklıyorum. | Open Subtitles | وبما أنني نتذكر أنه لا يوجد أنا في الفريق كلمة أنا الآن محظورة |
Bak, Bayım, eminim sizi affetmemi gerektirecek bir şey yoktur. | Open Subtitles | أنظر سيدي, أَنا متأكّدُ أنه لا يوجد شيئ أغفره لك |
Grup üyeleri, bu olayın cinayete teşebbüs olmadığına karar verdi. | Open Subtitles | وتبين لهم أنه لا يوجد دليل لدعم تهمة محاولة القتل |
Ama herşeyi yapmakta özgür değilsiniz, çünkü sonucun garantisi yok. | Open Subtitles | ماعدا أنه لا يوجد أحد حر لأنه لا توجد ضمانات |
Sırf Bilgisayar oldun diye öğrenecek hiçbir şeyin kalmadı sanma! | Open Subtitles | ليس لأنك تمتلك التداخل لايعني أنه لا يوجد ما تتعلمه |
ve anaokulunda kapısında onun gibileri temsil eden bir işaret olan tuvaletler olmadığı dersini öğrendi. | TED | علّمت الدرس القاسي والذي مفاده أنه لا يوجد باب حمام في الروضة عليه علامة ترحب بالأشخاص مثلها. |
Sizi bilmiyorum, ama burada birşey yokmuş gibi bir hisse kapılmaya başladım. | Open Subtitles | لا أعلم بشأنك، ولكني قد بدأت أشعر أنه لا يوجد شيء هنا |
Şu anda insanları en çok dehşete düşüren şeylerden biri gerçeğin ne olduğu konusunda milli bir uzlaşma olmaması. | TED | أعني، إنه واحد من أكثر الأشياء رعبا للناس الآن، أنه لا يوجد ثمة إتفاق قومي حول ما هو حقيقي، |
Dosya yoktu. Cep telefonunun hafızası boştu ama dosya saklanmadığı anlamına gelmez. | Open Subtitles | ذاكرة الهاتف فارغة، لكن هذا لا يعني أنه لا يوجد مجلّد مخفي. |
- Sana yardım edebilecek başka kimse olmadığından emin misin? | Open Subtitles | هل أنت متأكد أنه لا يوجد شخص آخر ليُساعدك ؟ |