zamanın uçup gittiğini anlamak için ölümle dans etmek gerek. | Open Subtitles | يجب أن تراوغى الموت لتدركى كم أن الوقت يمر سريعاً |
zamanın dolduğunu biliyorum. Para veriyoruz. - 2 dakika kalsak ne olur? | Open Subtitles | أعلم أن الوقت انتهى لكننا دفعنا الكثير أفلا يمكننا البقاء لدقيقتين ؟ |
Ya da XYZ'nin başkanının, XYZ'yi satma zamanı geldiğine karar vermesi gibi mi? | Open Subtitles | أو عن رئيس مجلس المجموعة تقرّر أن الوقت قد حان للتخلّص من المجموعة؟ |
Belki de zamanı gelmiştir diye düşündüm... Yeni giysiler almanın... | Open Subtitles | فقط, شعرت أن الوقت ربما حان لشراء بعض الملابس الجديدة |
Ama sencede başıboş dolanman için iyi bir Zaman mı? | Open Subtitles | لكن ألا تظن أن الوقت قد حان كي تستكمل جولتك؟ |
Sanırım ikiniz için de son kez ölme vakti geldi. | Open Subtitles | أعتقد أن الوقت قد حان لأن تموتا كلاكما للمرة الأخيرة |
Saat çok erken biliyorum ama Paris'te sabah çok erken başlar. | Open Subtitles | أعلم أن الوقت مبكر، ولكن باريس تكون جميلة في الصباح الباكر |
zamanın ne kadar önemli olduğunu düşündüm. Her an geçip gidiyor. | Open Subtitles | ثم تذكرت كم أن الوقت مهم و أنه يستمر في الانقضاء |
Modern fizikte, zamanın gerçekten var olmadığını saptamak için büyük bir hareket var, çünkü verilerle çok uygun değil. | TED | هناك حركة كبيرة في الفيزياء الحديثة للحسم أن الوقت ليس له وجود حقاً, لأنه غير مناسب لأن يكون له بنية, |
Ancak önce, bizim bu zamanın hepimize ait olduğuna karar vermemiz lazım. | TED | ولكن أولًا علينا أن نقرر أن الوقت هو ملكنا جميعًا. |
Hayır, hepimiz zamanı eşit almıyoruz, ancak alacağımız zamanın adil ve ücretsiz olacağına karar verebiliriz. | TED | لا، نحن لا نحصل جميعًا على وقتٍ متساوٍ، ولكن بإمكاننا أن نقرر أن الوقت الذي نحصل عليه هو عادل ومجّاني. |
Sence de bana hoş geldin demenin zamanı gelmedi mi? | Open Subtitles | ألا تظن أن الوقت قد حان لترحّب بي في الحي؟ |
Bilmiyorum, belki de yükseltmenin zamanı gelmiştir. Eski şirketine döndüğün için mutlu musun? | Open Subtitles | لا أدري، أظن أن الوقت حان لزيادته أسعيد أنت بعودتك إلى شركتك السابقة؟ |
Onu uzun dönmeli bir bakım hizmeti görmesinin zamanı gelmiş olabilir. | Open Subtitles | يبدو أن الوقت أصبح ملائمًا للتفكير بوضعها في منشأة رعاية دائمة |
Peder, uygun bir Zaman değil. Daha sonra gelin. Kızınızla konuşmalıyım. | Open Subtitles | أيها القس، أخشى أن الوقت غير مناسب ستضطر للعودة فيما بعد |
Bana mutluluk masalları ve Zaman iyileştirir zırvalarını mı anlatacaksın? | Open Subtitles | متى ستبدأين بالتحدث عن أن الوقت سيعالجني و كل هذا؟ |
Şimdi sırası değil, yine de başka Zaman için bakarız. | Open Subtitles | وبما أن الوقت ليس مُناسباً، سأقول شيئ ما على الرغم. |
Bence köklerimize dönmenin ve Anchor Beach'i yeniden büyüklük hâline getirme vakti. | Open Subtitles | أعتقد أن الوقت قد حان للعودة لجذورنا ولنعيد مدرسة مرساة الشاطئ لعظمتها |
Saat geç oldu, biliyorum, ama daha fazla geç kalamayız maalesef. | Open Subtitles | أعلم أن الوقت متأخر، لكن أخشى أنه لا يوجد وقت للتأخر |
Bebek, sende partiden kaçmanın zamanının geldiğini düşünmüyor musun? | Open Subtitles | عزيزى ألا تظنّ أن الوقت قد حان لتبدأ حفلك؟ |
Ve bu gece yapmak istediğim şey, diğer plütokratlara, benim de içinde bulunduğım gruba, dolaysız yoldan seslenmek. Çünkü, hepimiz için bir konuşma yapmanın vaktinin geldiğini düşünüyorum. | TED | وأريد أن أتحدث مباشرة، هذا المساء إلى البلوتوقراطيين الاخرين، إلى أهلي فيبدو أن الوقت قد حان لنا جميعًا لنتحدث |
Sanırım vakit yoktu. Çok da önemli değil, öyle değil mi? | Open Subtitles | ظننت أن الوقت ضيق، لا يهم حقا، أليس كذلك؟ |
Artık seni bu sahte yastan kurtarmam gerektiğini düşündüm. | Open Subtitles | بلى، ظننت أن الوقت قد حان لإخرجك من حدادك الزائف |