"إمكانية" - Translation from Arabic to Turkish

    • ihtimali
        
    • ihtimalini
        
    • olasılık
        
    • ihtimal
        
    • mümkün
        
    • potansiyel
        
    • olasılığı
        
    • olasılığını
        
    • potansiyeli
        
    • muhtemel
        
    • imkanı
        
    • olabilir
        
    • şansı
        
    • ihtimaline
        
    • potansiyeline
        
    Bu iş uzadığı sürece sızıntı ihtimali gitgide artacak.. Sıfır noktasındayız. Open Subtitles كلّما طال هذا الأمر، سترتفعُ إمكانية حدوث تسرب، هذه خلاصة القول
    Bu kimin yaptığı belli olmayan savaşların çok hakiki ihtimalini artıracaktır. TED هذا الأمر يرفع من إمكانية حدوث حرب مجهولة الأطراف.
    -Peki ufak bir olasılık var. -Eğer adanın uydu istasyonuna ulaşırsak. Open Subtitles اذن هناك إمكانية صغيرة لو امكننا ان نَصِلُ لمحطةَ القمر الصناعي، أَنْ
    - Tüm gezegen yok olabilir. - Bu ihtimal hesaba katıldı. Open Subtitles هذا قد يدمر الكوكب كاملا لقد تم دراسة إمكانية حدوث ذلك
    Peki ya gerçekten beynin içine girip, bu film klibini düzenleyebilmemiz gerçekten mümkün mü, aslından farklı bir şeye dönüştürebilir miyiz? TED لكن هل هنالك إمكانية أن نستطيع الدخول إلى داخل الدماغ و تحرير لقطة الفيلم هذه؟ بحيث نستطيع جعلها مختلفة عن الأصل؟
    Max Weber'in potansiyel güç tanımı; Bir kişinin isteğini, diğerleri karşı olmasına rağmen uygulayabilme olasılığı" açısından bu çok fazlaydı. TED وهذا كثير جداً فيما يتعلق بفكرة ماكس فيبر للسلطة المحتملة، وهي إمكانية فرض إرادة شخص رغم اعتراض البقية.
    Bu davayı bırakma olasılığı, hiç aklıma gelmedi mi demek istiyorsun? Open Subtitles هل تقصد أن إمكانية تركك لهذه القضية لم تخطر على بالك؟
    Ama iyi bir araştırmacı birisinin aptal olacağını olasılığını asla unutmaz. Open Subtitles ولكن المُحقِّق الماهر لا يستبعد أبدًا إمكانية أن يكون القاتل أحمقًا.
    Çevresel koşullara bağlı olarak çoğu kristalin birçok geometrik şekli oluşturma potansiyeli vardır. TED تبعًا للظروف البيئية، معظم البلورات لديها إمكانية لتتخذ أشكالًا هندسية متعددة.
    Ama onun unuttuğu şudur ki bilinç olmaksızın, gerçek mutluluğa ulaşmak için hiç bir yolu yoktu ve hatta aşkınlık ihtimali de. TED لكنه نسي ايضا انه بدون الوعي لن يحصل على السعادة الحقيقية وحتى في إمكانية التعالي
    İmkânsız gibi görünen bir yarışın eşiğinde kadınlar ve kızlar müthiş bir çözüm ihtimali. TED ‫النساء و الفتيات‬ ‫مصدرا شرسا لل إمكانية.‬ ‫إنه شيء رائع أن تكون على قيد الحياة‬
    En önemlisi, araştırmalarımız gösterdi ki biz bu tehlikeli virüsün insanlara bulaşma ihtimalini ortadan kaldırabiiriz. TED الأهم من ذلك، أظهرت دراساتنا أنه بإمكاننا القضاء على إمكانية انتقال هذا الفيروس الخطير إلى البشر.
    Düşük olasılık, ama yine de bir ihtimal... aranan isim Charles Harold Calthrop. Open Subtitles هناك إمكانية ضعيفة، ضعيفة جدا الاسم تشارلز هارولد كالثروب.
    Sarhoş veya değil, öyle bir ihtimal olmasa bunu öne sürmezdi. Open Subtitles ثملة أو لا، لم تكن لتفتح الموضوع لو لم تكن إمكانية
    Bu mevkide zamanımız daha da kısıtlı, ve resimlere yaklşamak da mümkün değil. Open Subtitles عصرنا محصور أكثر في هذا المكان و ليس هناك إمكانية لنقترب من اللوحات
    Bu birleşmede potansiyel gördük ve kimse bunun başarılı bir birleşme olabileceğinden kuşku duymadı. Open Subtitles لقد اعتقدنا فى إمكانية الإندماج ولا أخال أى أحد يشك أنه سيكون أكبر مغامرة ناجحة
    Aynen. Canlı virüsün tehlikesi vahşi formuna dönüşüp taşıyıcıyı öldürebilme olasılığı. Open Subtitles الخطر الوحيد بالفيروس الحي، هو إمكانية عودته للطبيعة الوحشية وقتل المُستضيف
    Büyüme elbette ki bir çok faydalar sağlamıştır, ancak o kadar olmazsa olmaz bir fikirdir ki varolmaması olasılığını anlamamaya meyilliyizdir. TED مع أن النمو قد أفرز مزايا كثيرة، إنه فكرة أساسية جدا لا نفهمها غالبا إمكانية ألا يبقى هناك نمو.
    Beklenmedik insan yaratıcılığını koruma potansiyeli var. TED لديها إمكانية تعزيز الابداع البشري الجديد.
    Kim nihai bedel riskini alıp muhtemel nihai ödül için gönüllü olacak. Open Subtitles والتي على استعداد أن تخاطر بالسعر المطلق من أجل إمكانية المكافأة المطلقة
    Yapmaya çalıştığım şey yunuslara seçme ve kontrol imkanı sunmaktı. TED أردت أن أقدم للدلافين إمكانية الاختيار والتحكم.
    Katilin, küçük bir ihtimal de olsa polis olmama şansı var mı sence? Open Subtitles هل تعتقدين بوجود أي فرصة أي إمكانية , أنّه لم يكن شرطي ؟
    Sevilen senaryoların listesine dahil olma ihtimaline dayanarak senaryonun değerini göstermeye çalışıyordu. TED للإقتراح بأن النص له الجدارة بناءً فقط على إمكانية إدراجه في قائمة من السيناريوهات المحبوبة
    Duyarsızlıktan kurtulmanın potansiyeline sahibiz. TED لدينا إمكانية التخلص من حالة اللامبالاة.

    Most frequent words and phrases

    Arabic-Turkish: 10k, 20k, more | Turkish-Arabic: 10k, 20k, more