Onlara bir yere tatil ayarla ve piyanoyu tamamen kendine al. | Open Subtitles | ديك لهم اتخاذ التفاف مكان ما ويكون على البيانو جميع لنفسك. |
Yani tahmin edebilirsiniz ki, anlık karar vermek zorunda olan polis memurları için bu fazlasıyla zarar verici olabilir. | TED | وهكذا يمكنكم تخيل، رجال الشرطة الذين عليهم اتخاذ قرارات فورية يمكن أن تكون في مركز صنع القرارات الضارة جدًا. |
Onu bana verecek misin yoksa ben almak zorunda mı kalacağım? | Open Subtitles | أنت ستعمل تعطيه لي أو أنا قد ستعمل على اتخاذ ذلك؟ |
Hastalarının seçimlerinden hoşlanmayabilirsin ama aklı başında ve karar verme yetisine sahip biri. | Open Subtitles | ربّما لا تحب خيارات المريض لكّنه سليم العقل و قادر على اتخاذ قراراته |
Bunu yapmak için tekrar, risk almaya istekli bir müşteriye ihtiyacımız vardı. | TED | لنتمكن من فعل ذلك, كنا بحاجة لعميل مستعد على اتخاذ مخاطرة مدروسة. |
Öyleyse konuşmak, ortak karar vermeye ket mi vurur yoksa yardımcı mı olur? | TED | إذًا فهل تبادل الحديث مع الآخرين يساعد أم يعيق عملية اتخاذ القرار الجماعي؟ |
2. gişeden numara ve form al, sıradaki lütfen. | Open Subtitles | اتخاذ المطبوعة وعدد ل العداد 2. المقبل، من فضلك. |
Derin bir nefes al ve sakinleş Iütfen. | Open Subtitles | أهولد من الحصول على نفسك. اتخاذ التنفس. يتأرجح في وقف لي. |
-ki açıkçası yaratıcılığımızı baltalayıp, tüm eğlencemizi... kaçırıyordu- al ve git. | Open Subtitles | أن يتم خنق الإبداع لدينا و، وبصراحة تامة، اتخاذ جميع من المرح للخروج من هذا الشيء اللعين كله. |
Şeytan bizi her zaman sınar. Doğru kararları vermek zorundayız. | Open Subtitles | الشيطان يختبرنا في كل وقت علينا أن اتخاذ الخيارات الصحيحة |
Eğer o bilgiler zihninizin ucundaysa, bilerek karar vermek daha kolay olur. | TED | إذا كان لدينا تلك الحقائق في متناول عقولنا، سوف نتمكن من اتخاذ قرارات مستنيرة. |
Bir karar vermek zorundaydım: Sesi mi çıkarmalı mıydım yoksa sessizliğimi korumalı mıydım? | TED | وجب علي اتخاذ قرار: هل علي أن أجهر بحديثي أم ألتزم الصمت؟ |
Ama hayatta yapmaya değer her şey için risk almak gerekir. | Open Subtitles | ولكن أي شيء يستحق القيام به في الحياة يتطلب اتخاذ المخاطر. |
Meseleyi ele almak isteyen çok sayıda insan var. | TED | ثمة عدد كبير من الأشخاص الراغبين في اتخاذ زمام المبادرة بأنفسهم. |
Zor bir karar verme aşamasında olduğunun farkındayım ama gelecekte... | Open Subtitles | ذا، أفهم أن عليكِ اتخاذ القرارات الصعبة، لكن في المستقبل، |
Ama başkanlığının ikinci dönemine kadar delice kararlar almaya başlamayacak. | Open Subtitles | لكنه لم يبدأ اتخاذ القرارات المجنونة حتى فترة رئاسته الثانية |
Kararlar vermeye devam edeceksiniz, değil mi ? | TED | و يتوجب عليك الاستمرار في اتخاذ تلك القرارات، أليس كذلك؟ |
Peter, inan bana beni kabul edecek olsa burada bir saniye bile durmam. | Open Subtitles | بيتر، صدقوني، إذا قالت انها تريد اتخاذ لي مرة أخرى، سأذهب في الثانية. |
Üçüncü ve en güçlü teşvik edici olan karar almayı insandan alıp silahlara veren maddeye getiren şey: İnandırıcı yadsınabilirlik. | TED | والذي يقودنا إلى العامل الثالث وهو أقوى عامل لدفع عملية اتخاذ القرار بعيداً عن البشر وعن الأسلحة: الإنكار الحقيقة |
Ve bunun sebebi, hem kamu sektöründe hem özel sektörde, karar alma yetkisine sahip kişilerin çoğunun, gerçekten tehlikede olmadıklarını hissetmesidir. | TED | وذلك بسبب أن أغلب الأشخاص الذين لديهم سلطات اتخاذ القرار في كلٍ من القطاعين العام والخاص لا يشعرون بأنهم في خطر |
alın karılarını, kullanın, kafalarını karıştırın. | Open Subtitles | اتخاذ زوجاتهم ، واستخدامها ، الخلط بينهما. |
Aslında beyaz artı ile başlayıp, sonra köşeleri yapman gerek. | Open Subtitles | عليك أن تبدأ مع الصليب الأبيض، ومن ثم اتخاذ الزوايا. |
İnsanlara erken yaşta, karar vermeyi ve buna nasıl katılacaklarını öğretmeliyiz. | TED | يجب أن نعلم الأطفال منذ الصغر عن اتخاذ القرارات وكيفية المشاركة في الرأي. |
Ancak son zamanlara kadar soruya net bir cevap verecek yeterli veri olmamıştı. | TED | لكن حتى وقت قريب، لم تكن هناك أي بيانات لمساعدتنا في اتخاذ قرار. |