| Rica ederim, Sam. Bir şeye ihtiyacınız olursa haberim olsun, tamam mı? | Open Subtitles | على الرحب والسعة يا سام أعلميني اذا احتجتم لأي شيء حسناً ؟ |
| Rica ederiz. Ve şimdi, Marge biz pişirdik, sen temizle. | Open Subtitles | على الرحب والسعة الآن مارج، نحن حضرنا الطعام، أنتِ نظفي |
| Rica ederim, ...biz de malzemeleri toplamamızda yardım ettiğiniz için teşekkür ederiz. | Open Subtitles | على الرحب والسعة وشكراً لكم على مساعدة شعبكم لنا لتزويدنا بالمستلزمات الضرورية |
| - Dinle, eğer bundan kurtulamazsak, Teşekkürler. - Bir şey değil. | Open Subtitles | اسمع إذا نحن لم ننجو من هذا شكرا على الرحب والسعة |
| Biliyorum. Bunu kimsye söylemediğin için teşekkür ederim. Bir şey değil. | Open Subtitles | أعرف هذا، أشكركِ على عدم الإخبار بأمري على الرحب و السعة |
| demek istediğim, seninle konuşmak gerçekten harikaydı. | Open Subtitles | على الرحب والسعة أعني كان الحديث معك رائعاً |
| Rica ederim, ancak kan tahlilinden gördüğüm kadarıyla... the vomiting left you dehydrated. | Open Subtitles | على الرحب و السعه , ولكن وفق فحص الدم القيء سبب لكِ الجفاف |
| Senin nasıl olduğunu hepimiz biliyoruz. Ben de hâllettim. Rica ederim. | Open Subtitles | جميعنـا يعرف تصرفـاتك ، لذا تكفلت بالأمـر على الرحب و السعة |
| Rica ederim. Bakabilir misin acaba. Bu kızı tanıyor musunuz? | Open Subtitles | ـ على الرحب والسعة ـ أخبرني، هل تعرف هذه الفتاة؟ |
| Şimdiden Rica ederim. Sana hakem nasıl tavlanır onu göstereceğim. | Open Subtitles | أنتِ على الرحب و السعة مقدماً سأريك كيف تكسبين الحكام. |
| SW: Teşekkürler. GK: Rica ederim. | TED | سيرينا: شكرًا لكِ. غايل: على الرحب والسعة |
| Rica ederim, seni sıcak tutacaktır. | Open Subtitles | على الرحب والسعة، سيجعلك هذا تشعر بالدفء |
| Sikeyim "Teşekkürler"i. Sikeyim "Bir şey değil"i. Aramızda Lafı olmaz. | Open Subtitles | اللعنة ، أشكرك ، على الرحب والسعة إنه أنا وأنت |
| Bir şey değil, tatlım. Caddeyi geçerken dikkatli ol. | Open Subtitles | على الرحب و السعة عزيزتى لا تنسى ان تعبرى الشارع بحذر |
| Bir şey değil. Umarım tekrar yaparız. | Open Subtitles | على الرحب والسعة أتمنى لو نعمل معاً ثانيةً |
| Bir şey değil. Eminim işinizi çok iyi yapıyorsunuzdur. | Open Subtitles | على الرحب و السعة انا متأكد انك تعمل بشكل جيد |
| Bir şey değil. Eminim işinizi iyi yapıyorsunuzdur. | Open Subtitles | على الرحب و السعة انا متأكد انك تعمل بشكل جيد |
| -Bir şey değil. -Gizli kameralar hazır mı? Beni taciz et. | Open Subtitles | على الرحب الكاميرات الخفية جاهزة، استعدى؟ |
| Ne demek, Rica ederim! Benim için büyük zevk! | Open Subtitles | على الرحب والسعة إنه حقاً من دواعي سروري |
| Ve... Önemli değil bedava oda, sofra ve de taşıma için. | Open Subtitles | آه, على الرحب والسعة مجانا, غرفة المجلس ، والنقل أيضا. الأحمق. |
| - Çok Teşekkürler, hanım efendi. - Birşey değil. | Open Subtitles | ـ شكراً جزيلاً ، سيدتي ـ على الرحب و السعة |
| Siz ölümü seçenler, Hoş geldiniz. | Open Subtitles | من الذى أختار أن يموت كن على الرحب و السعه |
| Elbette canım | Open Subtitles | حسناً، أجل، بالطبع يا عزيزتي على الرحب والسعة |
| - Her zaman. Benim için zevkti. | Open Subtitles | قولي له على الرحب والسعة ، لقد استمتعت بذلك |
| - Geldiğin için Sağ ol Eddie Amca. - Bir şey değil. | Open Subtitles | ـ شكرا لحضورك ، عم إدي ـ على الرحب والسعة |
| Matt Walker: ben teşekkür ederim. DB: Evet, Teşekkürler. | TED | ماثيو ووكر: على الرحب والسعة. دافيد: نعم، شكرًا، شكرًا. |