Charlotte basın konferansından hemen önce Amanda'nın babasıyla ilgili gerçeği bildiğini söylemiştin. | Open Subtitles | شارلوت فقط قبل المؤتمر الصحافي اخبرتني أن أماندا تعلم الحقيقة عن أباها |
Bu çalıntı basın kartını, balo salonunun planları ile birlikte dairenizde bulduk. | Open Subtitles | وجدنا هذا التصريح الصحافي المسروق في شقتك بالإضافة إلى مخطط لقاعة الرقص |
Hükûmet, Dışişleri Bakanlığı ve Majestelerinin basın sekreterliğiyle yapılan görüşmelerden sonra | Open Subtitles | بعد إجراء المشاورات مع الحكومة ووزارة الخارجية والسكرتير الصحافي الخاص بجلالتها |
Bu gazeteci ona ulaşınca kimliği açığa çıktı. | TED | الآن عندما اتصل بها هذا الصحافي انكشفت هويتها |
Beni aradığında gazeteci zaten tüm hikayeyi biliyordu. | Open Subtitles | كان الصحافي قد أثبت صحّة قصته حين اتصل بي ليقتبس أقوالي |
Muhabir: Yani korkutucu olmak icin yeterliydi? Kadin: Evet, fakat ben sadece kendimin boyle oldugunu dusundum. | TED | الصحافي: هل كان ذلك كافيا ليكون مرعبا؟ المرأة: نعم، لكني ظننت أني أتوهم ذالك. |
basın toplantısında öyle. Yoksa elleri hep kürsüde durur. | Open Subtitles | يفعل ذلك في المؤتمر الصحافي وإلاّ فإنّه يضعهما دائماً هكذا |
basın toplantısı için hikâyelerimizi toparlamalıyız. | Open Subtitles | أعني, يجب أن نتفق على قصة واحدة للنشر الصحافي |
basın toplantın, güzel konuşmaların, ödül teklifin, hiçbiri beni kandıramaz. | Open Subtitles | في المؤتمر الصحافي ، الكلمة اللطيفة المكافأة ، إنها لا تخدعني |
Umarım basın toplantısı bu kadınlardan bazılarının bize ulaşmasını sağlar fakat yine de bizim bu insanların bazılarıyla doğrudan görüşmemiz lazım. | Open Subtitles | نتأمل ان يقوم المؤتمر الصحافي بجعل آولئك النسوة يتقدمن ولكن علينا ان نخرج و نتحدث لبعض الناس مباشرة |
basın açıklamaları konusunda bana danıştılar. | Open Subtitles | اتصلا بي ليستشيرانني بشأن التصريح الصحافي |
Peter'ın basın toplantısı esnasında telefon ettiğinde iki mesaj bıraktın. | Open Subtitles | عندما اتصلت بي في المؤتمر الصحافي لبيتر تركت رسالتين ولكن لم اجد الثانية |
Bu naçizane gazeteci 100 adet fazladan kopya bastı. | Open Subtitles | هذا الصحافي البائس نجح في طباعة 100 نسخة إضافية |
gazeteci memnun kalmadı. | Open Subtitles | لا, لقد ضيقت من خياراته الصحافي لم يكن سعيدًا |
Bu öğrenci gazeteci, işte böyle parti haberini yapmakla kalmayıp haberin bizzat kendisi de oldu. | Open Subtitles | وهكذا، لم ينقل هذا الطالب الصحافي خبر إقامة الحفلة وحسب بل أصبح هو خبرها أيضاً. |
Bir gazeteci vurulmaz. | Open Subtitles | الصحافي لا يجب أن يتعرّض لطلق ناري. |
Özür dilerim, bir kere gazeteci olan, her zaman gazetecidir. | Open Subtitles | آسفة ولكن.. الصحافي لا يمل من الأسئلة |
- "Hani Jibril" makalesini yazan gazeteci. | Open Subtitles | انه الصحافي الذي فضح هاني جبريل |
O gitmeye baslayacak. Muhabir: Aslinda yurumek oldukca zor. | TED | إنه يبدأ بالتحرك. الصحافي: يصعب المشي في حقيقة الأمر. |
Muhabir: Hayir. Eger bir ayagi oburunun onune koymayi denerseniz, ayaginizi govdenizden uzaga dogru hareket ettiriyor. | TED | الصحافي: لا. إذا حاولت أن تضع قدما أمام الآخرى، إنه يحرك قدمك بعيدا عنك. |
Yerel bir çocuk hayata bu hikâye ile bağlanıyor ki bu da bu muhabirin ilgisini kanıtlar durumda. | Open Subtitles | طفل محلّي يتشبث بالحياة في قصة تثبت كفاءة هذا الصحافي. |
Sonra da, muhtemelen kendisinin neyin peşinde olduğunu anlamaya yaklaşan bir gazeteciyi mi öldürdü? | Open Subtitles | وبعد هذا قتل صحافيًا لأنه اكتشف ما كان يخطط له؟ نعم- وهذا الصحافي كان على علاقة- |