| Minik kuş hemen yuvaya dönmek mi istiyor? | Open Subtitles | أوه , العصفور الصغير حريص على العودة إلى عشه |
| Başka bir deyişle, bir kuş bir balığı sevebilir ama nerede bir yuva kurabilirler? | Open Subtitles | بمعنى آخر، قد يحب العصفور سمكة لكن أين سيبنيان منزلا لهما؟ |
| Onu rahat bırak. Her zaman kuş kadar yer. | Open Subtitles | اتركيها لوحدها انها دوما تأكل مثل العصفور |
| Ve bir serçe gelip, ağacın meyvesinden yediğinde, babası kuşlarla birlikte uçuyormuş. | Open Subtitles | و عندما أكل عصفور من تلك الشجرة طار والده مع ذلك العصفور |
| Barracuda'dan Sparrow'a, Barracuda'dan Sparrow'a. | Open Subtitles | من السمك إلى العصفور من السمك إلى العصفور |
| Bana kanadı nasıl tedavi edebileceğimi kuşu nasıl eski sağlığına kavuşturabileceğimi öğretti. | Open Subtitles | لذا .. علمني كيف أصلح الجناح و أعالج العصفور ليعود إلى صحته |
| Eminim Yüce Rahip ile konuşursan zavallı çocuğu serbest bırakır. | Open Subtitles | وواثقة أنك لو تحدثت إلى العصفور الأعلى، سوف يحرر الفتى |
| İşçiler ona "Altın kuş" diye hitap ediyorlardı ve Carter'a, ona iyi şans getirdiğini söylüyorlardı. | Open Subtitles | وأطلق عليه عمال التنقيب لقب العصفور الذهبي قالوا لكارتر ان هذا العصفور سيكون فألاً حسناً عليه |
| Dinleyin. Küçük bir kuş akşam baskısına bakmamı söyledi. | Open Subtitles | أصغِ، أخبرني العصفور بأن أتصفح الطبعة المسائية |
| Dinleyin. Küçük bir kuş akşam baskısına bakmamı söyledi. | Open Subtitles | أصغِ، أخبرني العصفور بأن أتصفح الطبعة المسائية |
| Şimdi biliyoruz, ama o kuş cama çarpıp öldüğünde... aradan bir süre geçmişti, yani biz bilmeden önce... bildiğimiz kadarıyla. | Open Subtitles | نعلم الآن، ولكن ذلك العصفور قد ارتطم بالنافذة ومات قبل فترة قبل أن نعرف بهذا هذا الذي نعرفه |
| Şimdi, anne babama çipin kuş üstünde olduğunu söyleyebilir ve beni başka zaman Machu Picchu'ya götürmelerini bekleyebilirim ya da. | Open Subtitles | حسناً، يمكنني إعلام أبي وأمي أن الشريحة في العصفور وأن أتمنى أن يأخذاني لماتشو بيتشو مرةً أخرى.. |
| İçeri uçsan iyi olur minik kuş. | Open Subtitles | من الأفضل أن تطيري إلى هنا أيها العصفور الصغير |
| Hayatımı kurtardın, tıpkı kuş gibi. | Open Subtitles | أنتِ تغنين مباشرة إلى القلب مثل العصفور وحسب |
| "Herkes kelimenin kuş olduğunu biliyor" | Open Subtitles | ♪ حسناً ، الكل يعلم أن العصفور هو الكلمة ♪ |
| serçe güneye uçacak ve kıyafetlere ihtiyacı var. | Open Subtitles | العصفور يطير جنوبا ، ستحتاج ثياباً لذا قم بالترتيبات |
| "Zavallı serçe"de başroldeydim, ama kimse benim için gelmemişti. | Open Subtitles | لقد كنت بدور البطولة في العصفور المسكين و لم يأتي لي احد |
| Barracuda'dan Sparrow'a, Barracuda'dan Sparrow'a. | Open Subtitles | من السمك إلى العصفور من السمك إلى العصفور |
| Ona her gün "kuşu serbest bırakabilir miyiz" diye sorduğumu hatırlıyorum. | Open Subtitles | وأتذكر سؤالي له كل يوم إن كان بإمكاننا ترك العصفور ليطير |
| Ama din savaşçılarını sen silahlandırdın. Yüce Rahip'e orduyu sen verdin. Evet. | Open Subtitles | ولكنكِ من آمرّ مناضلي الدين، وأعطيتِ العصفور الأعلى جيشاً |
| Eldeki bu kuş, çalılıktaki 10 kuşa bedel olacak. | Open Subtitles | هذا العصفور في اليد سوف يساوي عشرة على الشجرة |
| Bu serçenin uçup gittiğini görmeniz yakınlarda bir kasaba olduğu anlamına gelir. | Open Subtitles | يظهر ان العصفور يطير في تشكيلات يَعْني ان هناك قرية قريبة هناك |
| Altın kuşun ölümü onlar için uğursuzluk işaretiydi. | Open Subtitles | لقد كان موت العصفور بمثابة فأل سيئ بالنسبة لهم |
| Ama kuşlar biraz muziplik yapıyormuş gibi görünüyor. | Open Subtitles | يبدو أن العصفور الصغير قام بقليل من الشر. |
| İşte bir çekirge serçesi. | Open Subtitles | هذا هو العصفور جندب. |
| serçeyi kurtaran Çam ağacı dışında. | Open Subtitles | باستثناء شجرة الصنوبر، التي أنقذت العصفور |