Burada, Fransız... fahişelerinden başka... beyaz bir kadınla yatmak imkansız. | Open Subtitles | هنا عدا العاهرات الفرنسيات من المستحيل أن تجدي نساء بيض |
Belki, benim gibi başka birinin olması size imkansız geliyor. | Open Subtitles | ربما تظنون أنه من المستحيل أن يوجد رجلاً آخر مثلى |
Sürekli onu izleyemeyiz ki. Her an yanında olmak mümkün değil. | Open Subtitles | لا نستطيع مراقبتها باستمرار ومن المستحيل أن تبقى معها طوال الوقت |
Yalnızca bir roman yazdım, 40 sene evveldi. Bulması da imkânsız. | Open Subtitles | لقد كتبت رواية وحيدة قبل 40 سنة و من المستحيل أن.. |
Biz sağlıkçıyız. Buralardan değiliz. Sizinle birlikte gelmemizin imkanı yok. | Open Subtitles | نحن مسعفون، سنغادر هذا المكان، من المستحيل أن نأتي معكم |
- Bir yeleğin mermiyi o şekilde düzleştirmesine imkan yok. | Open Subtitles | من المستحيل أن تسبب سترة واقية بتحطم رصاصة لهذا القدر.. |
Çok fazla Belarus yılanı var. Hangisinin olduğunu bilmeye imkân yok. | Open Subtitles | هناك الكثير من الأفاعي البيلاروسية، من المستحيل أن نعرف من المنشودة. |
Bir kızın sadece bir gecede erkeğe dönüşmesi fiziksel olarak imkansız. | Open Subtitles | أبريل من المستحيل أن تتحول إمرأة إلى رجل بين ليلة وضحاها |
İçeride onlardan bir ordu var. Tek başına girmen imkansız. | Open Subtitles | هناك جيش منهم فى الداخل ومن المستحيل أن تدخل بمفردك |
Şöyle anlatayım sana onlara çekimin ortasında ödevlerini yaptırtman imkansız, değil mi? | Open Subtitles | أوه. انت تعرفين أنه من المستحيل أن يقمن هاتان الفتياتان بأداء واجبهما |
Şey, görünüşe göre ben içerdeyken bir şey görmek mümkün değil. | Open Subtitles | فيما يبدو، من المستحيل أن يرى أي شيء آخر وأنا بالداخل |
Dün akşam kapandığından beri birinin buraya gelmiş olması mümkün değil. | Open Subtitles | من المستحيل أن يكون هنا أيّ شخص منذ الإغلاق ليلة البارحة. |
Çünkü bu şeylerin nereden geldiğini bilmek imkânsız. | TED | لأنه من المستحيل أن تعرف مصدر هذه الأشياء. |
Bu bölüm çok sağlam. Burada yaralanmamız imkânsız. | Open Subtitles | هذا مكتب قوي ، ومن المستحيل أن نتأذى من هنا |
Oradan işe daha fazla karbonhidrat isteyecek halde dönmesinin imkanı yok. | Open Subtitles | ومن المستحيل أن يأتي بعدها إلى العمل راغباً بالمزيد من الكربوهيدرات |
Bu öyle bir niteliktir ki, kendisi görünmez, fakat çeşitlendirmenin de imkanı yoktur. | TED | إنها حقيقة أنه نفسه غير مرئي. ومع ذلك من المستحيل أن يتغير |
Ama erkek dövüşçünün kaybetmesine imkan yok diyorsanız bahislerinizi ona göre yatırın! | Open Subtitles | ولاكن لو أنكم مقتنعون أن الملاكم الذكر من المستحيل أن يُهزم عليه فالتضعوا رهاناتكم |
Kaç Alman'ın Yahudilerin kaçırılma sonundan haberdar bilmeye imkân yok. | Open Subtitles | من المستحيل أن نعلم كم من الألمان بالضبط عرف ما كان يجري إلى اليهود ؟ |
Öylece bir yerlerde duruyor olacak ve biz bunu asla göremeyecektik. | TED | كانت ستجلس في مكان ماً، وسيكون من المستحيل أن نرى هذا |
Bu yüzden bana dediler ki, birini yürütmek imkansızdır. | TED | قيل لي أنّه من المستحيل أن أجعل شخصا يمشي، |
Stern'le aynı yatağa girdimi bir kere çıkman neredeyse imkânsızdır. | Open Subtitles | حالما تعمل مع ستيرن فإنه من المستحيل أن تتهرب منه |
Michele, bence artık gitmeliyiz. Bu balo bundan daha iyi olamaz. | Open Subtitles | أعتقد أنه علينا المغادرة، من المستحيل أن يصبح هذا الحفل جميل |
Eğer kokpitin ışıkları kesilmemiş olsaydı, bunu görmemin hiç bir yolu yoktu. | Open Subtitles | إذا لم تكن أضوائي قد تعطلت كان من المستحيل أن أرى ذلك |
O külotun onun olma ihtimali yok. Tularemi. | Open Subtitles | من المستحيل أن تكون هذه ملابسها إنها التولاريميا |