Bana dükkanda bir parça şeker verdiler. biraz ister misin? | Open Subtitles | لقد اعطونى قطعة من الحلوى فى المتجر , اتريد بعضها |
Baksana patron, biraz kahve alacağım, sen de ister misin? | Open Subtitles | هيي أيها الرئيس، سأحضر بعض القهوة، هل تريد بعضها ؟ |
bazıları zehirliydi, tropik ipekotu dahil, çok yüksek konsantrasyonlarda kardenolitleri vardı. | TED | بعضها سام، يشمل الصقلاب الإستوائي، بتركيز عالي جدا من مادة الكاردولين. |
Ve sorun şu ki çok önyargılı bir hale gelebiliyorlar. Çünkü Bazı parçaları aşırı bazılarını ise az kullanmayı öğreniyoruz. | TED | و المشكلة أنها من الممكن أن تكون متحيزة. لأنك تتعلم أن تفرط في إستخدام بعضها وتقصر في إستخدام البعض الأخر. |
"Yaşayan canlılar yaratmak bu kadar kolaysa, neden kendimizden birkaç tane yaratmayalım?" | TED | إذا كانت صناعة الكائنات الحية بتلك السهولة، لما لا تصنع بعضها بنفسك |
Şöyle bir göz attım, bir kısmı yolculukta hayatta kalmış... | Open Subtitles | . . كان لديّ أمل أن ينجو بعضها في الطريق |
Ama dili inceleyen herhangi bir kimse bunun biraz aptalca bir kibir olduğunu anlayabilir. Aksine dil, insanların zihninde, birbirleriyle olan ilişkilerinden doğar | TED | إلا أن أى شخص ينظر للغة يدرك أن هذا تصور بسيط نوعاً ما، وأن اللغة، في الواقع، تنشأ من تفاعل العقول البشرية بعضها ببعض. |
Bu biraz oyuncuların, birbirlerini yansıtmaya çalışırken aralarındaki doğru zamanlamayı kurmak için yaptıklarına benziyor. | TED | انها قريبة قليلا الى ما كان ليقوم به الممثل عندما تحاول عكس بعضها لتجد التزامن الصحيح بينها |
Fakat origaminin yasalarına uyarsak, bu şablonları, kendisi de çok çok basit olan başka bir şablonun içersine koyabiliriz fakat hepsini bir araya getirince, biraz farklı birşey elde ederiz. | TED | ولكن إذا اتبعنا قوانين الأوريغامي يمكننا تحويل هذه النماذج إلى أشكال مطوية يمكن أن يكون بحد ذاته شيء بسيط للغاية ولكن عندما نجمعها مع بعضها البعض، نحصل على شيء مختلف |
ve tabii ki bu benim için çok özel, çünkü bütün bu duygular, bazıları banal, bazıları da biraz daha engin, hepsi aslında benim günlüğümden çıktı. | TED | وبالطبع هذه عزيزه على قلبي, بسبب كل هذه العواطف, بعضها كان بسيطاً, وبعضها كان اعمق قليلا, كلها اصلا خرجَت من يومياتي. |
Yani eğer sekiz milyon pozisyonun arasına bir milyon şey koymak isterseniz ve bazıları çakışabilirlerse, yığınlar biraz ötede olacaktır. | TED | وإذا أردتم توزيع مليون شيء بين 8 مليون موقع ويمكن وجود بعضها متداخلة، ستكون التجمعات متباعدة. |
bazıları güvercinler kadar küçüktü, bazıları ise okul servisi büyüklüğündeydi. | TED | كان بعض منها صغيراً كالحمام، وكان بعضها بحجم حافلة مدرسية. |
bazıları çok keskin, bazıları düz ve ayrıca değişken süreleri var. | TED | بعضها حاد جداً والبعض الآخر واسع، و تحدث على فترات متفاوتة. |
bazıları ağaçların üstünde çiçek açarken diğerleri yerin altında yaşar. | TED | بعضها تزهر عاليًا في الأشجار، بينما تعيش الأخريات تحت الأرض. |
Restoranda kullandığımız sebzelerin ve Bazı mahsullerin çoğunu kendim yetiştiriyorum. | Open Subtitles | أزرع معظم الأعشاب التي نستخدمها في المطعم، بعضها منتجات أيضاً |
Bazı şeylere yardım edebilecek birkaç dostum vardı, acil durumlar için. | Open Subtitles | كان لدي بعض الاصدقاء وضعو اشياء مع بعضها في حاله الطوارئ |
Yumruklar havalarda uçuşuyordu, birkaç tane indirdim, ve mücadele ediyordum. | Open Subtitles | ضربات توالت وأنا تحاشيت بعضها ووقعت بعضها وكنت أحاربهم كلهم |
PMS'in teşhisinde 150'den fazla farklı semptom kullanıldı, işte onlardan sadece bir kısmı. | TED | استعملت أكثر من 150 أعراض مختلفة لتشخيص أعراض ما قبل الدورة الشهرية، وهذه بعضها. |
bazısı sıcak kömür gibi parlak turuncu renkte, çevresini ısıtıyor | Open Subtitles | بعضها يُوهج برتقالياً متقداً كالفحم الساخن، تشع حرارة إلى محيطها، |
Günün en iyi kısmını ufak tefek şeyleri düzenleyerek geçirdim. | Open Subtitles | لقد قضيت يوماً كاملاً وانا أعيد لصقها بوَضْع القطعِ مع بعضها |
Evde çok sayıda parmak izi bulduk. Bazılarında kan vardı. | Open Subtitles | لدينا الكثير من البصمات بالمنزل, بعضها ممزوج بالدم. |
Şimdi, bu çok karışık bir konu. Çünkü güzel diye ifade ettiğimiz şeyler çok çeşitli. | TED | حاليا هذا الموضوع معقد جداً، بشكل جزئي ويرجع هذا لسبب وهو بأن الأشياء التي تسمى جميلة تختلف تماما عن بعضها البعض |
Arada bir o parçacıklar birbirlerine isabet edecek, ve kafa kafaya çarpışma gerçekleşecek. | TED | و كثيرا ما تتجه هذه الجسيمات باتجاه بعضها البعض، محدثة تصادما رأسيا مباشرا. |
(Gülüşmeler) Son olarak istiridyeler incelir ve birbirlerinin üzerlerine toplanarak bu harika doğal resif yapıları oluşturular. | TED | ضحك وأخيرا، يمكن أن تخفف من المحار وتتكتل على بعضها البعض وتشكل هذه الهياكل المرجانية الطبيعية المدهشة. |
Ancak robotlar birbirleriyle etkileştiği için, yanındakileri algılayarak esasen takip ediyorlar. | TED | ولأن الروبوتات تتفاعل مع بعضها البعض. فإنها تشعر بجيرانها، وتتابع بعضها. |
Benim gidip kendi işlevsiz ailemi birbirini öldürmekten alıkoymam lazım. | Open Subtitles | يجب أن اذهب لإيقاف عائلتي المختلة من قتل بعضها البعض. |
Evet, insanlar birbirlerini öldürmeyi keserse doğru düzgün bir yemek yiyebiliriz dedim. | Open Subtitles | لو أن الناس تتوقف عن قتل بعضها قد نحصل على وجبة أفضل |