Bu firmanın geleceği üzerinde asılı bir belirsizlik bulutu olduğunu iyi biliyorum. | Open Subtitles | انا اعرف تمام ان هنالك سحابة من الغموض تحيط بمستقبل هذه الشركة |
Sonra da senle ben bu birleşmenin geleceği üstüne konuşacağız. | Open Subtitles | وعندها، أنا وأنت سنحظى بمحادثة فيما يتعلق بمستقبل هذا الإندماج |
Kıdemli Öğrenci'sin, futbol takımının kaptanısın önünde parlak bir gelecek var. | Open Subtitles | أنت كبير الطلبة قائد فريق كرة القدم بمستقبل مشرق تتطلع إليه |
Maalesef parlak bir gelecek vizyonu parlak bir gelecek hayali sadece bir hayal. O kadar çok ahlaksızlık var ki. | TED | لكن للأسف، رؤية المستقبل عظيم، أو الحلم بمستقبل عظيم، هي مجرد حلم .بسبب تواجد كل هاته الرذائل |
Yeni tanıştığım biri için lokantanın geleceğini riske atmaya değmez. | Open Subtitles | لا يستحق أن أخاطر بمستقبل المطعم مقابل شخصٍ قابلته للتو |
Sadece bir hayat türümüzün geleceğiyle karşılaştırılamaz bile. | Open Subtitles | إنّها حياةٌ واحدة فقط، و هي لا شيءَ مقارنةً بمستقبل جنسنا. |
Bu şehirden, tepetaklak olmuş Roma'ya dek uzanan ve bütün dünyayı kuşatan başarılı, güçlü ve ölümsüz bir Pompei İmparatorluğu'nun geleceğine dair öngörülerim var. | Open Subtitles | أتنبأ بمستقبل مليئ بالازدهار و القوة امبراطورية بومباية أبدية تطيح بروما نفسها |
Fakat mutluydum. Zekiydim, arkadaşlarım vardı ve hepsinden önemlisi, daha iyi bir geleceğe dair umudum vardı. | TED | ولكنني كنت سعيدة، كنت ذكية، وحظيت بكثير من الأصدقاء وفوق هذا كله، كان لدي أمل أن أحظى بمستقبل مشرق. |
Ve ebeveyn olmanın ruhu çocuklarınızın parlak bir geleceği olduğundan emin olmakta. | Open Subtitles | روح الأب أو الأم تحضّك على العمل لكيّ يحظى أبناؤك بمستقبل مشرق. |
Ve sığ bencilliğimizden sıyrılıp, o bölgenin insanları ile değişimi kucaklayalım. Muhteşem bir geleceği, umudu ve hoşgörüyü hep beraber kutlayalım. | TED | ونتخلى عن أنانيتنا الضيقة من أجل احتضان التغيير، ولكي نحتفل مع شعوب تلك المنطقة بمستقبل رائع وبالأمل والتسامح، |
Her dört İngiliz'den üçü kendi ailelerinin geleceği konusunda iyimser olduklarını söylediler. | TED | من كل أربعة أشخاص بريطانيين، ثلاثة قالوا بأنهم متفائلون بمستقبل عائلاتهم. |
Dinin geleceği ve inancın geleceği konusuyla ilgilenenler, bu konuyla derinden ilgilenmeli. | TED | هذا ما يجب علينا الاهتمام به بشدّة هؤلاء الذين يهتمون بمستقبل الأديان ومستقبل الإيمان. |
Onun için daha iyi bir gelecek hayal etmiş olmalılardı. | TED | لا بد وأنهما كانا يحلمان بمستقبل أفضل له. |
Artan eşitsizlik, yabancı düşmanlığı ve iklim değişiminin getireceği gelecek hakkında birçoğunuzun kötümser olabileceğini biliyorum. | TED | أعرف أن كثيراً منكم قد يكون متشائماً بمستقبل يعد بازدياد اللامساواة، رهاب الأجانب، والتغيرات المناخية. |
Parlak bir gelecek vaat eden bir Luthor Şirketi yan kuruluşu daha. | Open Subtitles | إنها إحدى فروع شركة لوثر كورب الكثيرة التي تعد بمستقبل مشرق |
Sizleri bana yardım etmeye çağırıyorum, bu hayali sınırlarımız dışına çıkarmak için, gezegenimizin geleceğini önemseyen kişilere ulaştırmak için. | TED | أدعوكم لمساعدتي، لنقل هذا الحلم وراء حدودنا إلى جميع هؤلاء المهتمين بمستقبل كوكبنا. |
Olasılıklar, eğer onu şimdi durduramazsak, Kellog'un karanlık geleceğini gösteriyor ve 60 yıl içinde durum epey bir kötüleşecek gibi. | Open Subtitles | هذا مرتبط بمستقبل كيلوج الاسود مما يعني اننا اذا لم نقوم بايقافه الان سيكون مكان سيئ ل 60 عاما |
seninle ilgili herşeyi bilmeden ulusal güvenliğimizin geleceğini öylesine sana teslim etmemizi mi bekliyordun? | Open Subtitles | أكنت تعتقد بأنّنا سنتركك بالخارج ..بمستقبل أمنناالقومي. بدون معرفة كلّ شيء عنك؟ |
Bugün, burada ulusal güvenliğimizin geleceğiyle ilgili olarak bazı önemli düzenlemeler yapmak için toplanmış bulunuyoruz. | Open Subtitles | نجتمع اليوم لنناقش بعض المسائل المهمّة المتعلّقة بمستقبل أمننا القوميّ |
Bu şirketin geleceğine inandığım için bir serveti reddettim ama bu hıyar zaman kısıtlamalarından bahsediyor. | Open Subtitles | للتو تخليت عن ثروة لإني أوؤمن بمستقبل هذه الشركة ويريد هذا الحقير التلاعب بالإطار الزمني؟ |
işte benim hayalim: İşinizin değerinin maaşınızın çokluğuyla değil, yaydığınız mutluluk ve kazandırdığınız değerle ölçüleceği bir geleceğe inanıyorum. | TED | ها هو حلمي: أؤمن بمستقبل لا تتحدد فيه قيمة عملك بحجم راتبك، بل بكمية السعادة التي تنشرها وكمية المعاني التي تهبها. |
Ve bu anı,yeni geleceğin sevgi ve bağIıIığını... kutlamak için kullanacağız. | Open Subtitles | و نستغل هذه اللحظات لإحتفال بمستقبل جديد من الإلتزام و الحب |
Sen yok etmeye başlayana kadar bir geleceğimiz vardı. | Open Subtitles | ،كنّا سننعم بمستقبل إلى أن بدأتِ بتحطيمه |
O sırada ailemin geleceğinde değişiklik olup olmadığına bakar mısın? | Open Subtitles | وحاليًا، هلّا فحصت خط الزمن لرصد أيّة تغييرات بمستقبل أسرتي؟ |
Mükemmel ilişkilerin hepsi belirsiz bir gelecekle başlamıştır. | Open Subtitles | كل العلاقات الرائعة تبدأ بمستقبل غامض |
Bu hafta, yepyeni bir malzemeden tasarladığın... küresel başarı vaat eden... çığır açacak bir ayakkabı modeli büyük bir şaşaayla tanıtıldı. | Open Subtitles | من الوعد بمستقبل عالمي مرتبط بحذاء يدوى صداه في العالم و هو تصميمك مع شكل جديد تماماً يظهر مع نفخ الأبواق |