Fakat halk tarafından makbule geçmeyen şey şu ki aslında, deneyler gitgide daha iyi oluyor ve bunun sonucunda, gitgide daha hızlı yapılıyor. | TED | و لكن هناك شيء لا يستطيع عامة الناس تقديره في الحقيقة ، ان التجارب في تحسن مستمر و عليه ، فقد اصبحت اسرع |
Alerjileri vardır, denge sorunu çeker ama şimdi çok daha iyi. | Open Subtitles | أقصد إنه يعاني من الحساسية وعدم التوازن بالوزن لكنه تحسن الآن |
Bu inanılmaz bir gelişme, kadın başına yedi çocuk sayısından, dört ve beş çocuk seviyesine kadar düşmüşler. | TED | إنه تحسن مدهش، من سبعة أطفال لكل امرأة، انتقلوا نزولاً على طول الطريق إلى ما بين أربعة وخمسة. |
Bağlantı durumu büyük gelişme gösterdi, fakat bazı engeller duruyor. | TED | لقد تحسن وضع الاتصال إلى حد كبير، ولكن لا تزال هناك بعض الحواجز. |
Belirgin bir şekilde ilerleme gösteriyorsun. | Open Subtitles | هذا التمرين كان جيداً . إنك في تحسن ملحوظ |
yaşam süresinde bir iyileşme olduğunu gösteriyor. | TED | فقد كان هناك تحسن في متوسط الأعمار المتوقع. |
Çabuk iyileş, evlat. | Open Subtitles | تحسن بسرعة , يا بنى |
Eğer seni biraz daha iyi hissettirecekse benimle de konuşmuyor. | Open Subtitles | إن كان ذلك يشعرك بأي تحسن فهو لا يحادثني أيضًا |
Eh eğer seni daha iyi hissetirecekse, benimle de konuşmuyor. | Open Subtitles | إن كان ذلك يشعرك بأي تحسن فهو لا يحادثني أيضًا |
daha iyi hissetmeni sağlayacaksa şunu söyleyeyim eminim o da aynı şeyleri hissediyordur. | Open Subtitles | إذا كان هذا سيشعرك بأى تحسن أنا متأكدة أنها تشعر بالضبط بنفس الشئ |
Kendini daha iyi hissetmeni sağlayacaksa ev arkadaşlarından birinin aletine tekme attım. | Open Subtitles | لقد ركلت أحد زملائه فى قضيبه إذا كان ذلك يُشعرك بأى تحسن |
Ve en önemlisi yıllar boyu çalışmanın ötesinde, zamanla gelişme görmedik. | TED | وأهم ما في الأمر أنه خلال فترة سنوات الدراسة، لم نرى أي تحسن على مرالزمن. |
ve en yaşlı hastalar en az gençler kadar gelişme gösterdiler. | TED | كما أن المرضى الكبار السن يتحسنون بمثل تحسن الصغار. |
Hep beraber çocuklar, Francis için! Bu bir gelişme değil mi? | Open Subtitles | لنسمعها لفرانسيس أيها الشباب هذا تحسن صحيح |
İlerleme işaretleri belirmek için 18 aydır bekliyoruz. | Open Subtitles | لقد انتظرنا ثمانية عشر شهرا ولا دليل لحدوث تحسن |
- Şu an iyileşme sürecinde. | Open Subtitles | انها في تحسن الان ، اننا نساعدها على التنفس ولكن حالتها مستقره الان |
Çabuk iyileş, evlat. | Open Subtitles | تحسن بسرعة , يا بنى |
Bu çok eski bir video, bu yüzden çakışma gibi sorunları henüz çözememiştik ama daha sonra oldukça düzeldi. | TED | إنه فيديو أولي جدا. لذلك لم نكن قد تعاملنا مع التداخل وكل ذلك، لكن ذلك تحسن قريبا جدا، لاحقا. |
Dublin'in ulaşım haritası iyileşti ve ben bu projeyi bitirdikten sonra daha da iyi oldu fakat hala durak isimleri, güzergahlar mevcut değil. | TED | الآن بعد تحسن خرائط المواصلات في دبلن، و بعد أن انتهيت من المشروع، أصبحت حتى أفضل و لكن ما زالت لا توجد أسماء المحطات |
Sonraki sekiz ay boyunca da George W Bush için işler iyiye gitmedi. | Open Subtitles | وطوال الثمانية شهور التالية لم يحدث أي تحسن للأمور مع جورج دابليو بوش |
Dinlemenizin kalitesini geliştirmek için harika bir egzersiz. | TED | انه تمرين رائع لكي تحسن من قدرتك على الاستماع |
Goa'uld teknolojisini kavrayışımız gelişti. Tamir edebiliriz. | Open Subtitles | فهمنا عن تقنية الجواؤلد تحسن ربما نكون قادرين على إصلاحها |
- Üzgünüm. Bana karşı çok iyisin ama yapamam. | Open Subtitles | آسفة، تحسن معاملتي كثيرًا، ولكنّي لا أستطيع |
Kadın: Şimdi, çocuğun iyileştiğini ve okula gittiğini söylüyor. | TED | المرأة: الآن، إنها تقول أن طفلها قد تحسن وذهب اليوم إلى المدرسة. |
O-Onu yarın... 16:00'da görebilirim istersen, ama sana söyleyeyim, yarına kadar düzelmiş olursa şaşırmam. | Open Subtitles | غداً عند الرابعة إن أردت لكن علي أن أخبرك أنني لن أتفاجأ إن كان قد تحسن حينها |
Çünkü bu yeni, gelişmiş versiyonun aklı başında değil. | Open Subtitles | لأن هذا الجديد , تحسن واحد لا يلعب مع كيس كامل |