| Hükümetin onu almasına izin verme, yoksa birçok Çinli öldürülür. | Open Subtitles | لا تدع الحكومة تستولي عليها والا سيقتل الكثير من الناس |
| Bu kadar tepki göstermeni anlayamıyorum. Aldığımız iyi haberin gölgede kalmasına izin veriyorsun. | Open Subtitles | لا أفهم ردة فعلك هذه أنت تدع الخبر السيء يطغى على الخبر الجيد |
| Kimsenin seni görmesine izin verme. Özellikle de o bağıran adamlara. | Open Subtitles | لا تدع أي احد يراك خصوصا أولئك الرجال البخلاء الذين يصرخون |
| Nereden geldiğini bilmiyorum ama bırak Kediler ile kent halkı ilgilensin. | Open Subtitles | لست من هنا لماذا لا تدع سكان المنطقة يتعاملون مع القطط؟ |
| Sen iyi insanlara kötü şeyler olmasına izin vermezsin, değil mi? | Open Subtitles | لا يمكنك أن تدع أمورا سيئة تحصل إلى إناس طيبين, صحيح? |
| Duygularının yoluna çıkmasına izin verme! Şu aracı takip et! | Open Subtitles | لا تدع مشاعرك الشخصية تعيق مهمتك ، الحق بتلك الدراجة |
| Bir daha sakın, sakın haberim olmadan, birinin arkamda durmasına izin verme. | Open Subtitles | اياك ثم اياك ان تدع اي شخص يقف خلفى دون معرفتى بذلك |
| Ve kız kardeşi kendi yaşam izin o kesin bir delil olmadığı sürece, o muhtemelen popo gerektiğini ki. | Open Subtitles | أنه إذا لم يكن لديها دليل قاطع فمن الأغلب أن عليها أن لا تتدخل و تدع شقيقتها تعيش حياتها |
| Yanındaki adamın kendisine içki almasına... ve biraz para harcamasına izin verir. | Open Subtitles | قالت تدع هذا الرجل شراء لها بعض المشروبات، و قضى بعض المال. |
| Dükkan sana emanet. Ve kimsenin yakınıma gelmesine de izin verme. | Open Subtitles | تولّ مسئولية الحانوت شينيير ولا تدع أى شخص ٍ يقترب منى |
| Şimdiki gibi Dan, duygularının seni kontrol etmesine izin verdiğinde. | Open Subtitles | مثل الان يا دان ، عندما تدع مشاعرك تتحكم بك |
| Eğer içeri girersen arkandaki kapının kapanmasına izin verme yoksa içeride kilitli kalırsın. | Open Subtitles | إذا ذهبت لهناك لا تدع الباب يغلق خلفك وإلا سوف تحتجز فى الداخل |
| Neden benim için adaletin gerçekleşmesine izin vermiyorsun? Hapishaneye bizzat kendim gideceğim. | Open Subtitles | لم لا تدع العدالة تتخذ مجراها معى سأسلم نفسى مباشرة وأذهب للسجن |
| Bununla ilgilenmeleri için Cumhuriyet yetkililerine izin vermeyeceksin değil mi? | Open Subtitles | لن تدع سلطات الجمهورية تتعامل مع هذا , اليس كذلك؟ |
| İçinde her ne erdem taşıyorsan, çıkmasına izin versen iyi olur. | Open Subtitles | مهما كنت تشتاط غضبا في داخلك يجب أن تدع الأمور تمر |
| Ama kendine olan saygısından zayıf yönlerini başkalarının görmesine izin vermiyor. | Open Subtitles | ولكن أن تدع الآخرين يروا ذلك الجانب منها لديها شخصية متعبة |
| Ağız ağızdır. Ama kimsenin seni götten sikmesine izin verme. | Open Subtitles | الفم مجرد فم لكن لا تدع أحداً يقترب من خلفك |
| bırak kızlar senin üstüne düşsün. Bir şey daha var. | Open Subtitles | يجب أن تدع الأمور تأتي إليك لوحدها وإليك شيء آخر |
| Ve şu anda burada oluşan sinerjiyi, hiçbir şeyin bozmasına müsaade etmeyin. | Open Subtitles | لا تدع أي حافز خارجي يكسر هذه البيئة المغلقة التي تشكلت بيننا |
| Michael odanda yiyecek bırakma. Evin bilim fuarına dönmesini istemem. | Open Subtitles | لا تدع اي طعام في حجرتك لن اتي للمنزل لمعرض علمي |
| sakın üzülme, delikanlı. En iyi ailelerde bile daha kötü şeyler oluyor. | Open Subtitles | لا تدع هذا يضايقك يا بنى يحدث أسوأ شئ فى أفضل العائلات |
| Çok güzel, bana başka seçenek bırakmadın. Bu silah ketçapla dolu. | Open Subtitles | حسناً ، لم تدع أمامي خيار هذا المسدس مليء بالكاتشب |
| Arkada eli kılıç tutabilecek erkek, kadın ya da çocuk bırakmayın. | Open Subtitles | لا تدع ورائك رجل أو امرأة أو طفل يمكنه أن يحمل سيف |
| Sayın Başkan, bu Koministin bize bok atmasına müsade mi edeceğiz. | Open Subtitles | سيدى الرئيس لن تدع هذا الأحمق يدخل علينا هكذا ؟ |
| Sanırım bu işi adamlarıma bırakmalısın. | Open Subtitles | أنا أعتقد حقاً أنك يجب أن تدع رجالى يفعلون هذا |