Şimdi kilo ile hareketsizliği birbirine bağlayan bu araştırmalar var, ayrıca artık kilo ile yaşadığımız yerleri ilişkilendiren araştırmalar da var. | TED | لذا لدينا هذه الدراسات الذي تربط الوزن بالخمول، بل حتى أكثر . لدينا الآن دراسات تربط الوزن إلى المكان الذي تعيش فيه. |
Ormanın gelişimini tetikleyen çürüme döngüleri var. Dahası ayaklarınızın altında resmen çevrenizeki bütün bitkileri birbirine bağlayan mantar ağları var. | TED | هناك فترات من الاضمحلال تقود نمو الغابات، وهناك شبكات من الفطر تحت قدميك والتي تربط حرفيًا جميع النباتات حولك. |
ilkesi. Bu düşünceler içimizdeki değerle zenginliğimizi, statümüzü ve görünümümüzü birbirine bağlar. | TED | هذه الأفكار تربط ثروتنا وحالتنا وصورتنا بقيمتنا الفطرية والشخصية |
CIA paravan şirketleri Mülk kayıtları CIA"den doğrulattığım paravan şirketlere bağlı. | Open Subtitles | سجلّات الملكية تربط إلى لما أكدته وهو وجهة لوكالة المخابرات المركزية. |
Yani bir fikir seçin ve tüm konuşmanız boyunca aynı temada gitmeyi sağlayın, böylece söylediğiniz her şey bir şekilde ona bağlanır. | TED | لذلك إختار فكرة واحدة وإجعلها خيطا يجري خلال مجمل الحديث بسلاسة لكي تستطيع أن تربط كل ما تقول مع بعضه البعض. |
Yepyeni kotunuzu kafalarına bağlamak iyi bir fikir olurdu bence. | Open Subtitles | أعتقد أنها فكرة رائعة أن تربط بنطالك الجينز فوق رؤوسهم |
Sen 40 yaşına kravat bağlamayı öğrenemeden nasıl geldin? | Open Subtitles | كيف تبلغ سن الأربعين ولا تعلم كيف تربط ربطة العنق؟ |
Çok kalabalık olurdu, bir nöronu diğer bir nörona bağlayan yapılarla dolu. | TED | كانت لتبدو شديدة الإزدحام، غنية بالتركيب، و الوصلات التي تربط الخلايا العصبية ببعضها البعض. |
Fiber optiğin geliştirilmiş bir versiyonuydu, gezegenimizi birbirine bağlayan ve interneti mümkün kılan gizli ağ. | TED | لقد كان نسخة مطورة من الألياف البصرية الشبكة الخفية التي تربط عالمنا وتجعل الأنترنت مُمكناً. |
Yıldızları birbirine bağlayan çizgilerin ve toprağı bölen çizgilerin sadece kafamızda olduğunu çoğunlukla unutuyoruz. | TED | ننسى في الغالب أن هذه الخطوط التي تربط النجوم وتلك الخطوط التي تقسم الأرض تعيش فقط في رؤوسنا. |
Bu belge, kocanızı Japon ordusuna satılan silahlarla bağlayan tek kanıt. | Open Subtitles | هذا هو أحد الدلائل التي تربط زوجك ببيع الأسلحة لليابانيين |
Bayan Macintosh ile beni birbirimize bağlayan duyguları anlayamazsın. | Open Subtitles | لا يمكنك أن تتفهم المشاعر التي تربط بيني وبين الآنسة ماكينتوش |
Fakat, vücuda şekil vermek için yağ ve galvanizleri birbirine bağlar. | Open Subtitles | لكنها تربط الدهون ببعض و يتم تحفيزها لتشكل جسدا |
Ve aslında, iki farklı zamandaki iki farklı yeri birbirine bağlar. | Open Subtitles | إنها في الواقع تربط مكانين منفصلين وزمنين مختلفين |
Ancak birbirine bağlı verilerin araştırılması yoluyla, işittiklerimizin hem yoğunluğu hem de çeşitliliğinden daha kesin sonuçlara varmayı başarıyorum. | TED | غير ان مقارنه هذه البيانات التي تربط بين كلا من كثافة وتنوع ما نسمعه استطعت ان اصل الى نتائج اكثر دقه |
Ölmüş bir adamın karısı bir kazığa bağlanır ve canlı bir şekilde kocasının cenazesinde yakılırmış. | Open Subtitles | إنّه المكان الذي تربط فيه الأرامل بوتِد ثم تحرق حيّة في جنازته |
Öyleyse ben sosyal psikologum ve ahlak üzerine çalışıyorum, ve ahlaktaki en önemli prensiplerden biri de şudur ahlak gözleri bağlamak ve kör olmaktır. | TED | حسناً، انا سايكولوجي اجتماعي، و ادرس الاخلاقية او المعنوية و احد أهم اعمدة العلوم المعنوية هو ان المعنوية تربط و تُعمي |
Bir daha ipi bir yere bağlamayı unutma. | Open Subtitles | فقط تذكر أن تربط نفسك اولا المرة القادمة |
Mavi çizgiler ise yıllar geçtikçe o ağda bulunan insanları birbirlerine bağlıyor. | TED | والخطوط الزرقاء تربط الناس الموجودين في تلك الشبكة سنة تلو أخرى . |
- Benim hatam değil! - Sana çadırı aracın tepesine bağla dedim! | Open Subtitles | ـ هذا ليس ذنبي ـ قلت لك ان تربط الخيم على السقف |
...ve sanığı bu silaha bağlayacak herhangi bir kanıt var mı? | Open Subtitles | وهل هناك أيّ أدلّة على الإطلاق تربط المدّعى عليه بهذا السلاح؟ |
- Kitaptaki ilk ceset bir çapaya bağlanıyor ve rıhtımda denize atılıyor. | Open Subtitles | الجثة الأولى في الكتابِ تربط إلى مرساةِ وتسقط في الماء بجانب المارينا |
Çünkü ayrıca cinayetlerin bağlantılı olabileceği duyumunu aldık. | Open Subtitles | وايضا لاننا سمعنا اشاعه تربط ربما بين جرائم القتل |
O kadar farklı hayatları var ki polis aradaki bağı yeni kurabildi. | Open Subtitles | نعم، كانتا تعيشان حياتين مختلفتين جداً ولم تربط الشرطة بين اختطافهما حتى الآن |
Daha ufacık çocukken anneniz bazen saçınıza veya kolunuza bir bant bağlardı. | Open Subtitles | حين كنتما صغيرين أمكما كانت تربط شريطاً في شعركما أو حول ذراعكما |
Bahse girerim, bu sabah... ayakkabı bağcıklarını bağlarken... aklına gelen en son şey... günün sonunda, bugünün sonunda... aynı bağcıkların morg görevlisi tarafından çözülmesi... ihtimali olmuştur. | Open Subtitles | واراهن أن الشيء الأخير الذي كنت تفكّر به عندما كنت تربط أربطة حذائك هذا الصباح كان هناك فرصة |
Zamanla, hızlı tren ağı tüm Pasifik sırtını bağlayabilir. | TED | في نهاية المطاف، شبكة سكك حديدية عالية السرعة قد تربط العمود الفقري للمحيط الهادئ بأكمله. |