| Onunla ilişkileri Sakin tut. Bir derdin olursa bana gel. Ben hallederim. | Open Subtitles | حاول أن تهدأ معه، وإذا واجهت مشاكل حادثني أنا وسوف أتصرف معه |
| Sakin ol, Pony. Hepsi geçecek, oğlum. Sen Sakin ol, oğlum. | Open Subtitles | خذها برفق, بوني, ستكون بخير يجب عليك ان تهدأ يا رجل |
| Şu an neler yaşadığını anlıyoruz ama Sakin olman gerekiyor. | Open Subtitles | نعلم ما الذي تمر به الآن، لكن عليك أن تهدأ |
| Pekala, Sakinleşmen lazım. Bir durup düşünelim. | Open Subtitles | حسناً، عليك ان تهدأ يجب ان نفكر في الامر للحظة |
| Bekle, Joe, ortalık sakinleşene kadar. Bu kadar bekledin zaten. | Open Subtitles | إنتظر يا جو حتى تهدأ الأمور إنتظر على أي حال |
| Sana demedim mi ben sakinleş ve dinlen diye? | Open Subtitles | ألم أقل لك أن تهدأ وتحظى بقسط من الراحة؟ |
| Gel seninle büroma gidip konuşalım. Dave, biraz sakinleşmelisin. | Open Subtitles | دعنا نذهب الى مكتبى ونتحدث انت يجب ان تهدأ |
| Eğer Sakin olmazsan seni onlara yem yapabilirim. Evet, Amber. | Open Subtitles | يمكنني أن أطعمك لهم إذا لم تهدأ قليلا إذن آمبر |
| Basın toplantısı için Sakin ve rahat olması çok önemli. Merak etmeyin, doktor. | Open Subtitles | من المهم أن تهدأ وترتاح قبل المؤتمر الصحفى , أيها الطبيب |
| Kamelyanın yaprağı düştü... benim sevgili kâhyam, Sakin ol. | Open Subtitles | لا يوجد سوى الكاميليا لماذا لا تهدأ وتشرب كأساً آخر؟ |
| Sakin ol, yoksa bütün işi durdurur malı başkasına satarım. | Open Subtitles | حتى تهدأ أو أنا ستعمل ضربة هذه الصفقة برمتها وبيعها لشخص آخر. |
| bence Sakin olmalı ve arkaya dönüp, arkadaşımla tanışmalısın. | Open Subtitles | أعتقد أنك يجب أن تهدأ و أنظر هناك لتُقابلُ صديقَي |
| Sakin ol. "Oz"da değiliz. Belki "Mayberry"ye benziyor. | Open Subtitles | يجب أن تهدأ هذه ليست أوز , إنها مثل مايباري |
| Adrian, Sakin olmalısın. Karıştırmaya başladın. Hadi ama. | Open Subtitles | أدريان، يجب عليك أن تهدأ أنت منزعج فقط، هيا توقف |
| Neden bunu daha sonra konuşmuyoruz? Sanırım biraz Sakinleşmen gerekiyor. | Open Subtitles | علينا التحدث عن هذا الأمر لاحقاً، أعتقدُ أن عليكَ أن تهدأ |
| Bak, Sakinleşmen lazım nörotoksin seni etkiliyor. | Open Subtitles | انظر، تحتاج إلى ان تهدأ انه السم العصبي الذي يؤثر عليك |
| Ortalık sakinleşene kadar tatile çık diyorum. | Open Subtitles | لا, إنني أقترح عليك أن تأخذ اجازة إلى أن تهدأ الأمور |
| Ne olabilir? sakinleş. Resmen trende sayılırım. | Open Subtitles | هذا يمكن أن يحدث ، لما لا تهدأ أكاد أن أكون على متن القطار |
| - Biraz sakinleşmelisin. - Bundan bir çıkarım olacak. | Open Subtitles | هل تعرف, يجب أن تهدأ من سرعتك قليلا أعرف, لكنني سأخرج بشيء من هذا |
| sessiz olsan iyi edersin ahbap. Herkes seni duyabiliyor. Yemek vakti. | Open Subtitles | يجب أن تهدأ يا رجل الكل يستطيع سماعك ، وقت العشاء |
| Rahatlaman gerekiyor, dostum. Güzel bir parti yapıyoruz şurada. | Open Subtitles | عليك ان تهدأ يا رجل نحن نقيم حفلة جيدة هنا |
| Biraz rahatlamaya çalış Bir kuyruk hücresi salla ya da benzeri bir şey. | Open Subtitles | الآن حاول أن تهدأ وتكون متوافقاً ارقص أو أى شيء |
| Su sakinleştiğinde, Uçağı kaldırın ve havada beni bekleyin. | Open Subtitles | عندما تهدأ المياه اخرجوا و انتضروني في الأعلى |
| Durum sakinleşince, hastalarınızın, hasta bölümünden, revire getirilmesini sağlarım. | Open Subtitles | عندما تهدأ الأمور سأنقل مرضاكِ من عنبر المرضى |
| Alarm çalmadan uyandım... ve makinenin sakinleşmesini bekledim. | Open Subtitles | لقد استيقظت بنفسي بدون المنبه وانتظرت الآلة لكي تهدأ تهدأ في نظري |
| Küvete geri dön ve sakinleşmeye çalış. | Open Subtitles | عد إلى الحوض، تناول تفاحة وحاول أن تهدأ |
| Biraz rahatla. | Open Subtitles | لقد خرجت أنت هنا يجب أن تهدأ قليلاً فحسب |
| Semite karşıtı, sakinleşip bir sonrakini bekle, tamam mı? | Open Subtitles | يا معادي للسامية لم لا تهدأ قليلاً لثانية، حسناً؟ |