| Ailem bilgisayarımı ve telefonumu aldılar ve sana ulaşmanın bir yolunu bulamadım... | Open Subtitles | والداي أخذوا مني حاسوبي وهاتفي ولم أستطع أن أجد طريقة للوصول إليك |
| Sömestre boyunca istediğin zaman bilgisayarımı kullanabilirsin. | Open Subtitles | تستطيعين أن تستخمي حاسوبي في أي وقت تريدين كل العام الدراسي. |
| bilgisayarım donuyor, tükenmez kalemler yazmıyor kurşun kalemler kırılıyor. Zihnimdekiler uçup gidiyor. | Open Subtitles | توقف حاسوبي, وانتهى الحبر من الأقلام والاقلام الرصاص تنكسر, عقلي أصبح فارغاً |
| Bugün kendine özgü 250.000 yeni bilgisayar virüsü çıkacak. | TED | اليوم، سنرى 250.000 فايروس حاسوبي جديد. |
| - bilgisayarıma girip benim gördüğüm her şeyi görebilir misin? | Open Subtitles | هل بوسعك أن تدخل إلى حاسوبي وترى كُل ما أراه؟ |
| Daha fazla olabilir, ama sadece ikisini benim bilgisayarımda yazdı. | Open Subtitles | قد يكون هناك المزيد لكنها كتبت إثنين فقط على حاسوبي |
| Bu fatura geçen gün bilgisayarımı tamir eden adamdan gelmiş. | Open Subtitles | هذه فاتورة من الرجل الذي أصلح حاسوبي قبل يومين |
| Telefonumu açma, bilgisayarımı kullanma, mail'lerimi okuma cüzdanımı karıştırma ve cep telefonuma kesinlikle dokunma. | Open Subtitles | لا تجيب على هاتفي, أو تستخدم حاسوبي أو تقرأ بريدي أو تنظر في حقيبتي أو تتفقد مفكرتي أو تلمس هاتفي الخلوي أبداً |
| Dizüstü bilgisayarımı aldılar. Adres listesini, her şeyi. | Open Subtitles | أَخذوا حاسوبي النقالَ، قائمة العناوين، كُلّ شيء. |
| bilgisayarım da istemeyerek bunlardan birkaçını almış. | Open Subtitles | حاسوبي لربّما له بشكل غير مقصود إعترض بضعة من أولئك. |
| bilgisayarım ekran titrek. Ve duman dedektörüm çıktı. | Open Subtitles | شاشة حاسوبي غير ثابتة، وكاشف الدخان لا يعمل. |
| bilgisayarım çöktü de. Sadece e-postalarıma bakıyordum. | Open Subtitles | لقد تعطّل حاسوبي لقد كنتُ أتفقّد بعض الرسائل الإلكترونيّة |
| Şu anda bir dili eski moda yöntemlerle öğrenmek, hâlâ mevcut bilgisayar programlarının tümünden daha iyi sonuç veriyor. | TED | إلى الأن تعلم اللغة بالطريقة التقليدية لا يزال يعطيك نتائج أفضل من أي برنامج حاسوبي متاح حالياً |
| CA: Çok zeki bir bilgisayar yazılımcısısın ve fena biçimde inatçısın. | TED | كريس أندرسون : أنت مبرمج حاسوبي ذكي جداَ ، و عنيد بشكل جهنمي. |
| Bu nedenle bilgisayar programına buna benzer kısa zımbalar tasarlattım. | TED | كان لدي برنامج حاسوبي لكي اصمم الشرائط القصيرة |
| Buradan çıkınca minik ofisime, bilgisayarıma ve verilerime geri döneceğim -- araştırmayı | TED | و عندما أغادر المكان فإنني سأعود للجلوس في مكتبي الصغير أمام حاسوبي و بياناتي |
| 1987 yılında, en büyük oğlumuz Gerard'ın doğduğu ayda ilk görme engelli bilgisayarıma sahip oldum ve o burada. | TED | في عام 1987، في الشهر الذي ولد فيه ابننا البكر جيرار، حصلت على حاسوبي الخاص للمكفوفين ، وهو في الواقع هنا. |
| Sen benim rüyalarıma giren, ve bilgisayarımda rol modelini hazırladığım kızsın. | Open Subtitles | أحلامي في الفتاة مثل أنتِ حاسوبي في بتجميعا قمت التي والفتاة |
| Bu yakınlığa rağmen, bilgisayarımın ne hissettiğime dair kesinlikle en ufak bir fikri yoktu. | TED | ورغم كل تلك الألفة بيننا لم يكن لدى حاسوبي أية فكرة عما أشعر به. |
| Yani bilgisayarımdan çaldığın kurguyu mu! | Open Subtitles | أتعنين تلك القصة الوهمية التي سرقتيها من حاسوبي ؟ |
| Bilgisayarımdaki böcek ve senin karşılaştığınki ve birkaç dindar herifle arada bağlantı kuruyorsun. | Open Subtitles | أنت تشبه حاسوبي ربما لديك انت الاخر واحد من البق وبعض بقايا الاطعمة الدينية |
| Cambridge'de, evimden binlerce mil uzakta, dizüstü bilgisayarımla herhangi bir insanla olduğundan daha fazla zaman geçirdiğimi fark ettim. | TED | وفي كامبريدج بعيدا عن منزلي بآلاف الأميال، أدركت أني أقضي وقتا أكبر أمام حاسوبي مما كنت أفعل مع الناس. |
| Kodumun hizmetçileri laptop'umu almış. Herşeyi anlatıyorum. | Open Subtitles | العاهرات أخذن حاسوبي النقال أنا أتكلم عن كلّ شيء |
| Bu cep telefonum için, bu Laptopum için, bu erotik masaj aletim için ve bu da özel bir şey için. | Open Subtitles | هذا من أجل هاتفي النّقال، هذا امن أجل حاسوبي النقال، هذا من أجل مدلّكي الجنسي، وهذا من أجل شيء شخصي |
| Anladım. bilgisayarı sadece e-mail ve ödev için kullanıyorum. | Open Subtitles | انا فقط أستخدم حاسوبي من أجل .البريد الإلكتروني و الواجب المنزلي |
| Doğrusu bilgisayarda resmini yüzde 200 büyülttüm. | Open Subtitles | حتى أكون صادقاً في حاسوبي كانت صورتكِ مكبرة ضعفين |
| Skynet'e karşı insanlığa liderlik edecek. | Open Subtitles | نظام حاسوبي مُبرمج لتدمير العالم |
| Bir gün beni bilgisayara gömülmüş bir şeyler karalarken gören arkadaşım arkamdan dolaşıp sağ baş parmağını sırtımın sol alt kısmına bastırırken | TED | كنت أعمل على حاسوبي بينما مرت صديقتي خلفي وهي تراني مقوس الظهر مشغولًا بالكتابة. |