| Böylece ilk balinamızı parçalamış ve saf yağ elde edinceye kadar kaynatmıştık. | Open Subtitles | وهكذنا نزعنا جلد حوتنا الأول، وغلينا دهن الحوت لنحصل على زيت صافي |
| Böğürtlenlerde yağ yoktur yani ayılar için hiç de besleyici değildirler. | Open Subtitles | التوت ليس به دهن لا يوجد به قيمة مغذية ظاهرة لهم |
| Orada onu bekleyen iyi bir domuz pastırması yağı var. | Open Subtitles | هناك قطعة جيدة من دهن لحم الخنزير هنا من أجله |
| Bu bir muktuk, ya da balina yağı, halka bolusturulmek için siralanmis. | TED | هذا هو دهن الحوت، كلها مصتفة للتوزيع على المجتمع. |
| Evde ne kadar hamur işi, yağlı ve şekerli şey varsa attı. | Open Subtitles | وضّحَ مطبخَ أيّ شئِ بأيّ سُكّر أو دهن أَو نكهة. |
| Olan, merdiveni, duvar boyamayı ve alkolü birbirine karıştırmanın sonucu. | Open Subtitles | حسنا، ما حدث هو نتيجة دمج السلالم دهن السقف و الكحول |
| " şişman, şişman, çirkin, çirkin, gerçekte tüm sarılar . | Open Subtitles | دهن سمين .. قبيح قبيح كلهم باللون الأصفر في الواقع |
| yağ yok. İyi görünüyor. Hâlâ iyi görünüyor. | TED | لا دهن عليه. امم يبدو جيدا. إنه يبدو حقا جيدا. |
| - Tereyağı yeme! Kolesterol deposu. Hayvansal yağ. | Open Subtitles | لا زبد ، انها محملة بالكولسترول ، دهن حيوان |
| Lauren Mackalvey'nin kayıp yağ dokusunu başka nasıl açıklayabileceğimi bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا لا أعرف كم ما عدا ذلك للتوضيح دهن لورين ماكالفي الحيواني المفقود. |
| Her gelişimde yağ artıyor ve et azalıyor. | Open Subtitles | يَبْدو مثل هناك دهن أكثر وأقل لحم كُلَّ مَرَّةٍ أُصبحُ هذا. |
| Elbette ipekten gres yağı lekesi nasıl çıkarılır bilmiyorum. | Open Subtitles | أنا لَيْسَ لِي فكرةُ الذي تَستعملُ لإبْعاد دهن مصعدِ عن الحريرِ. |
| Böylece markete gidip pahalı bir kaz yağı konservesi almaktan kurtulursunuz. | Open Subtitles | هكذا توفر رحلة إلى المتجر من أجل شراء دهن الأوز المذاب بسعر غالي |
| Normalde tereyağı kullanırım fakat sadece domuz yağı bulabildim. | Open Subtitles | انا في العادة أستخدم الزبده ، لكن لم أجد إلا دهن خنزير |
| Kürk eldivenler ve botlar giydiler ve ısınmak için fok yağı yaktılar. | Open Subtitles | ارتدوا قفازاتٍ وأحذيةٍ فروية وحرقوا دهن الفقمة لتدفئتهم |
| Fıstığın yağlı ve öğütülmüş hali. | Open Subtitles | إنها الجزيئات الثقيلة من دهن الفول السوداني. |
| Önce çitleri boyamayı bitir. | Open Subtitles | أولا، أنجز دهن السياج |
| "şişman, şişman, çirkin, çirkin, gerçekte her yanı sarı. | Open Subtitles | دهن سمين .. قبيح قبيح كلهم باللون الأصفر في الواقع |
| -Keyfine bak şişko bok. | Open Subtitles | نعم؟ ساعدْ نفسك، أنت دهن يُمارسُ الجنس معه. |
| Vücudunu gümüşe boyamak ve savaş anıtında kötü şiirler okumak gibi garip işler yaptı. | Open Subtitles | لقد فعل أشياء غريبة مثل دهن جسمه بالفضة والوقوف عاري على نصب حربي إلقاء الشعر السيء |
| Allah'tan biraz domuz yağım varmış ki acıyı dindirmek için sürdüm... | Open Subtitles | لحسن الحظ كان لدي الكثير من دهن الخنزير |
| Her zamanki gibi Yağsız tarafından mı? Gördüğün gibi hiç unutmuyorum. | Open Subtitles | بلا دهن لك كما اعتدت كما ترى, انا لا انسى |
| Vücut yağını kim çalmak ister? Anlamıyorum. | Open Subtitles | لا يمكنني فهم لماذا قد يريد أحد سرقة دهن جسم أحد؟ |
| Bu, senin obez ressam şairin, donmuş pastırma yağından bahseder gibi konuşması. | Open Subtitles | ذلك شاعرك الرسام البديت يتحدث عنه في اللغة مثل دهن لحم خنزير صلب |
| Yapamam. Sıkıştım. Çok şişmanım! | Open Subtitles | لا أستطيع لقد إلتصقت إنه دهن |
| Sonra da kuyruğunu boyayıp bize yutturmaya çalıştı. | Open Subtitles | و دهن ذيله ثم حاول أن يسبقنا إلى هنا لكى يتخلّص من الدليل |
| Başımı derde sokarsan onu keser domuz yağında kaynatırım. | Open Subtitles | ورطني بمشكلة ما و سوف أقتلع قضيبك . و أغليه في دهن الخنزير |
| Burada... eşiğimde Margarin var. | Open Subtitles | ... هناك دهن على عتبتي |