| Fakat buradaki nokta, filtreler her zaman aynı şeyleri içeride tutarlar. | TED | لكن الأمر حول هذه المصفاة هو أنها دومًا تحتفظُ بنفس الأشياء. |
| her zaman, aynı zamanda içinde yaşayabileceğimiz olağanüstü büyük ölçekli yapılar ürettik. | TED | نحن نأتي دومًا بهذه المجسمات الكبيرة الرائعة التي يمكننا أن نسكنها بالفعل. |
| İlginç olan; bir ateist yada kuşkucu her zaman kanıt arar, bir delil. | Open Subtitles | الشيء المثير للاهتمام حول المشككين والملحدين هو أنهم دومًا يبحثون عن إثبات يقين |
| Ama bizim gibi adamlar hep bir adım önde olmak ister. | Open Subtitles | لكن مع أشخاص مثلنا، تجدين نفسك تُحاولين دومًا التقدم بخطوة للأمام |
| Amerika'yı görmeyi hep istemişimdir, en azından artık bir planım var. | Open Subtitles | كنت أرغب دومًا في رؤية أمريكا فعلى الأقل لدي خطة الآن |
| - 8 mm ustalık ister. Yeni teknolojinin daima bir riski vardır. | Open Subtitles | كاميرا الثمانية مليمتر مخادعة، دومًا ما تكون هنالك مخاطرة في التقنية الجديدة |
| sürekli özür dilemek için bir şey buluyorsun. - Niye arkamdan iş çevirdin? | Open Subtitles | يبدو أنكِ دومًا آسفة على شيء ما اخبريني عن سبب تصرفك دون علمي |
| Bence otel güveliği bunu halleder ve biz her zaman yeni eşyalar alabiliriz. | Open Subtitles | أحسب أنْ أمن الفندق يمكنه تولي هذا الأمر ويمكننا دومًا شراء أشياء جديدة |
| Tabii, iş cevap vermeye geldi mi sen her zaman yavaştın. | Open Subtitles | لكن ها هنا يتكرر الأمر دومًا ما تتباطأ في الإمداد بالإجابات |
| her zaman kendini kurtaramaz ama her zaman başkalarını kurtarır. | Open Subtitles | لا يمكنه اجتياز مِحنه، لكنّه دومًا ينقذ الآخرين من محنهم. |
| her zaman bunu yalnız halletmem gerektiğini düşünüyordum, ve kimsenin yardımına ihtiyaç duymadım. | Open Subtitles | ظننت دومًا أنّني سأخوض هذا بمفردي وأنّني لن أحتاج مساعدة من أي شخص |
| Çünkü her zaman bunun olacağını biliyordum, yalnızca zamanını bilmiyordum. | Open Subtitles | لأنّني دومًا ما عرفتُ أنّه سيحدث، لكنّني لم أعلم متى. |
| her zaman gangsterler olacağı gibi her zaman polisler de olacak. | Open Subtitles | سيكون هُناك دومًا عناصر شُرطة، كما سيكون هُناك دومًا رجال عصابات. |
| Vocal Adrenaline her zaman saldırıların odağındaki takım oldu ve bugün de aynı. | Open Subtitles | ،إنّ الفوكال أدرينالين كانوا دومًا الفريق الأقوى واليوم لن يشكّل ذلك فرقًا, إتفقنا؟ |
| Yapabileceği bir şeyler olmalı. Yani, o bir yolunu bulur. hep buluyor. | Open Subtitles | حتمًا هناك ما بوسعها فعله، أعني أنّها ستجد حلًّا، فهذا شأنها دومًا. |
| Bu çocuk hep beni doğru yola sevkeder koşulsuz çekip çevirir. | Open Subtitles | هذا الفتى يدفعني دومًا في الطريق الصحيح و يجذبني بدون شروط |
| Güneylileri geçmişlerinden uzaklaştırmak için Güneyli bir başkan gerekeceğini düşünmüştüm hep. | Open Subtitles | دومًا كنت أظن أنه سيتطلب رئيسًا جنوبيًا لسحب الجنوب من الماضي. |
| sürekli düşüyorum diye abim bir ton laf ederdi hep. | Open Subtitles | اعتاد أخي السخرية منّي طيلة الوقت لأنّي كنت أقع دومًا. |
| Tedavileri hep başarılı olmuş. Önceden de hayali düşüncelere dalıp saldırganlaştığı olmuş. | Open Subtitles | دومًا يترك علاجه، لنْ تكون المرة الأولى الّتي تراوده فيها أفكار خيالية |
| daima adaleti bulmak için kanunun dışına çıkmamamız gerektiğini düşünmüştüm. | Open Subtitles | ظننا دومًا أنّنا لا نحتاج للخروج عن القانون لتحقيق العدل. |
| Birini ölümden öylece geri döndüremezsin. daima bunun bir bedeli vardır. | Open Subtitles | لا يمكنك إعادة أحد من الموت ببساطة، هنالك دومًا ثمن لذلك. |
| Ama her daim yanı başımızda; bizleri destekliyor, bizleri birbirimize bağlıyor ve evrendeki güzelliklere ışık tutuyor. | TED | ولكنها دومًا هناك، تدعمنا، تربطُ بعضنا ببعض وترينا جمال الكون. |
| Biliyorum... Bunu sinirden yapıyorum. Her zamanki gibiyiz neticede. | Open Subtitles | أعلم، تلك كانت مجرّد نوبة غضب كما المعتاد دومًا. |
| Hikâyelerin muhakkak dünyayı iyi bir yer hâline getirmediklerini düşünmemin üç - çünkü hep üç olur - nedeni var. | TED | لذلك فثلاثة يحصلُ أن تكون ثلاثة دومًا أعتقدُ أن هناك ثلاثة أسباب أنه ليس بالضرورة أن تجعل القصص العالم مكانًا أفضل |
| Onların ebeveynlikleri daima kardeşlerimin dünyaya gelmesi ve benim dünyanın gerçekliklerini anlamam arasındaki tansiyonu dengelerken mevcut durumun kaçınılmaz olduğunu asla kabul etmemeyi sağlamakla geçti. | TED | إن تربيتهم لنا سعت دومًا إلى تسوية التوتر بين جعلي أنا وأخوتي نفهم حقائق العالم، بينما يتأكدون من أننا لن نقبل بالوضع الراهن كأمر حتمي. |